17.BÖLÜM

414 25 0
                                    

🌘

Sayfaların kenarlarına tarih atılmıştı. Tarihler son 2 yıla aitti. Rastgele bir sayfa açtım.

Canımın içi,
Bugün vücudum ilaç tedavilerine cevap vermediği için kemoterapiye başladık. Doktorlar işe yarayacağından umutlu. Bu illetten kurtulur kurtulmaz yanına geleceğim. Beni affetmeni sağlamak kolay olmayacak ama sevgimizin galip geleceğini biliyorum. Abim işten izin alıp gelmiş.  Seni salona giderken görmüş. Geçen üç ayda çok yıprandığını söyledi. Bu durumun beni ne kadar mahvettiğini tahmin edemezsin. Bütün günümü seni, bizi, geleceğimizi düşünerek geçiriyorum. Biliyorum ruhsal olarak benden daha kötü durumdasın. Benim çektiğim fiziksel acı senin acının yanında bir hiç.

Bu defteri bana bir şey olursa okumanı istiyorum. Özgür’e tembihledim. Özgür’den önceki sayfalarda bahsetmiştim. Eğer şuan yanında ben yoksam ve bunu okuyorsan mutlu ol, sadece mutlu ol. Hayatını yaşa, gül, eğlen. Biliyorum senin için çok zor ama sev. Ben olmasam da başkası olsun. Seni el üstünde tutsun, mutlu etsin. Beni unutmayacağını biliyorum. Sana acı vermezse adımı çocuklarında yaşat. Hayalini kurduğumuz şeyleri yaşa. Dünya turuna çık, kitap kafeyi aç… Benimle ne yapmayı hayal ettiysen hepsini yap.

Şarkı söyle mesela. Sanki ben yanındaymışım gibi. Kapat gözlerini, elini tutuyorum biliyorum hissediyorsun. Yanındayım ve sana güç veriyorum. Söyle şarkını, sesini bütün dünya duysun. Sen şarkını söyle bırak notalar dans etsin senin için.

Çok fazla da ağlama. Biliyorsun her gözyaşın kalbime ateş olarak düşer. Bunu istemezsin biliyorum güzelim. Çok mutlu ol, yüzünden gülümsemeni hiç silme. Bu defteri 70 yaşına da gelsen elinde kahven, dışarıda yağmur ve yüzünde gülümsemeyle oku…


Sayfa da yer yer ıslaklıklar vardı. O bunu yazarken ağlamıştı ben nasıl ağlamazdım. Gözyaşlarımı silerken kapı çalındı ve açıldı. Evde sadece Bartu ve ben vardık.

“Güzelim yapma böyle, ağlama. Uyanacak bak gör.”

“Biliyorum uyanacak.”

“O zaman niye kendine eziyet ediyorsun?”

“Bana… Bana bir defter hazırlamış. İki yıl boyunca her gününün nasıl geçtiğini yazmış.”

“Bunları sana kendisi anlatırdı neden okudun?”

“Bu defteri ölürse okuyayım diye yazmış.”

Ağzımdan kaçan hıçkırığa engel olamamıştım. Bartu beni tek koluyla sardı. Hiç konuşmadı. Çünkü biliyordu ne derse desin eksik kalacaktı.

“Hastaneye gidelim mi?”

“Gidelim abim.”

Taksiye binip hastaneye geldik. Alpay’ı görmeye ihtiyacım vardı. Bartu Savaş abilerin yanına giderken ben içeri girdim.

“Ben geldim yakışıklım.”

Kurumuş dudaklarını peçeteyle ıslattım. Elini tutup yatağın kenarına oturdum.

“Özgür dayanamadı ve defteri verdi. Biliyorum sen bana vermeyecektin. Ama senin kaleminden bir şey okumak o kadar eşsiz ki …. O defterde yazdığın her şeyi yapacağım ama seninle. Birlikte yapacağız hepsini.”

Daha fazla konuşmak yerine onu izlemiştim. Yüzünü, kirpiklerini, her ayrıntısını. Çıkmadan önce boynuna öpücük kondurdum. Hala kendine ait olan kokusunu alabiliyordum.
Kapıdakilerle laflayıp acile indim.


1 HAFTA SONRA


Bugün Alpay yoğun bakıma yatalı tam 1 hafta oldu. İki gün önce onu uyutmayı kestiler. Bu haftaki ikinci nöbetimi tutuyorum. Şuan hasta yoktu.

“Sevgi ben bir çıksam?”

“Çık tabi ki. Ben idare ederim.”

Bugün Onur vardı. Koltukta uyukluyordu.

“Onur, hadi kalk.”

“Bir şey mi oldu?”

“Yok size ayarlattığım odaya geç yat.”

“Abim?”

“Bir şey olursa haber veririm.”

Aslında her gece birinin beklemesinin pek bir anlamı yoktu. Hiçbir şey yapmıyorduk sonuçta. Ama içimiz rahat etmiyordu. İçeri girdim. Rahatsız etmemek için sadece oturdum ve elini tuttum.

5 dakika sonra parmaklarımın sıkılmasıyla kaldım. Heyecanla ona baktım.

“Alpay, canım.”

“Vera.”

Bir haftadır duymak istediğim sesi duymamla gözlerimi yumdum. Uzun bir süre sonra mutluluğum için akıttım yaşlarımı.

“Buradayım hayatım.”

“Su.”

Doktorun gelmesi için düğmeye basıp Alpay’a yavaşça su içirdim. Kapı hızla açıldı içeri Mehmet Hoca girdi.

“Alvina? Alpay?”

“Uyandı hocam uyandı.”

“Çok sevindim seni bir muayene edelim Alpay. Sen istersen bekleyen çocuğa haber ver.”

“Tamam.”

Gidip Onur’u dürttüm.

“Onur, kalk. ONUR!”

“Ha ne oldu?”

“Alpay uyandı.”

“Ne Allah’ım çok şükür. Hemen annemleri arayayım, gidelim hadi.”

Odaya geldiğimizde bir terslik olduğu belliydi.

“Ne oluyor hocam?”

“Alvina sol ba-….”

“Mehmet Bey bize biraz izin verir misiniz? Onur sende abicim.”

Onlar çıkınca hemen yanına oturup elini tuttum.

“Nasıl hissediyorsun?”

“Sen yanımdasın iyiyim.”

“Sesin öyle demiyor ama?”

“Ameliyatın risklerini bilerek girdim.”

“Alpay cımbızla laf alıyorum söyler misin artık?”

“Sol bacağımı oynatamıyorum. Kısmi felç olmuş.”

Nasıl tepki vermem gerektiğini bilemedim. Gözümün içine bakıyordu. Şuan hayatta ve yanımdaydı. Önemli olan da buydu. Elimi yüzüne koyup tebessüm ettim.

“Bunun bir önemi yok. İyileşebileceğini biliyorsun. Ki iyileşemezsen bile önemi yok. Buradasın, buradayım."

“Senin için sorun olmayacak mı?”

Masumiyetinden öperdim ben bu adamı.

“Asla.”

Bana sıkı sıkı sarıldı. Açılan kapı ile ayrıldık.

“Annemler gelmek üzeredirler.”

“Gel Onur. Ben abimleri arayayım.”

Ömer abimi arayıp açmasını bekledim.

“Alo abim iyi misin?”

“Çok iyiyim. Alpay uyandı.”

“Oh, çok şükür. Geliyoruz biz.”

“Oğlum, oğlum nerede?”

“Esma teyze sakin ol normal odaya alacaklar şimdi.”

Alpay’ı normal odaya alırlarken ben buradakilerin sorularını yanıtlıyordum.

“İyi mi bitti mi şimdi tamamen?”

“İyi ama ufak bir şey var.”

“Ay ne oldu söyle kızım.”

Esma teyze dinmeyen ağlamasını şiddetlendirmişti.

“Az dur hanım. Kız bir konuşsun. Oğlumuz yanımızda, hayatta. En kötüsünü atlattık.”

“Sinan amca haklı. Kısalma olan bacağında felç var.”

“NE? AY BANA BİR ŞEYLER OLUYOR SİNAN!”

“Esma teyzeciğim sakin biraz.  Geçici bir felçlik. 1 yıl, 2 yıl belki daha fazla sürecek. Ama iyileşecek.”

Esma teyzeyi sakinleştirince odaya girdik. Herkes Alpay’a sarılıyor ve ağlıyordu. Barlas’ın omzundan başımı kaldırdım. Onu üzdüklerinin farkında bile değillerdi.

“Bir dakika durur musunuz? Ağlamanızı gerektirecek bir şey yok. Farkında mısınız biz bir haftadır burada yaşasın diye dua ettik. Şuan hayatta ve yanımızda. Biz en çok korktuğumuz şeyi atlattık. Böyle yaparak onu üzüyorsunuz. En son ihtiyacı olan şey üzülmek.”

“Abicim sakin ol, ellerinde değil."

“Olmak zorunda. Saygısızlık yapıyorum belki evet. Bende ağlayıp kendimi ve onu üzmeyi biliyorum. Ama şuan Alpay’ı düşünme vakti. Biraz şükredin lütfen. Fizik tedaviyle ne kadar sürerse sürsün iyileşecek. Bunun için morale ihtiyacı var, ağlamanıza değil.”

Bu kadar sert konuşmam belki hoşlarına gitmedi ama biri bunu yapmalıydı. Alpay’ın onları üzdüğü için kendini suçlayacağını bilecek kadar iyi tanıyorum onu.

“Alvina haklı. Saygısızlıkta yapmadın kızım. Sil gözyaşlarını Esma oğlumuz iyi.”

“Vera.” Alpay bana doğru elini uzatıyordu. Kimseyi umursamadan elini tuttum. Yatakta biraz kayıp oturmam için yer açtı.

“Teşekkür ederim.”

Tebessüm edip elini okşadım. Mehmet Bey içeri girdi.

“Anlıyorum özlediniz ama bu kadar kişi çok fazla. En fazla 2 kişi kalsın lütfen. Alpay bugün dinlen yarın bir tomografi çekip kanserli bölgeye bakacağız.”

“Ne zaman çıkacağım?”

“Fizik tedavi sürecin başlayacak.”

“Hocam evden gelip gitse.”

Ev ortamı onun için daha iyi olurdu.

“Olur tabi.”

“Biz Ulaş ile kalalım o zaman.”

Alpay direk babasına bakıp beni gösterdi. Yapmaya çalıştığını anlamıştım.

“Ömer oğlum sizin için sorun olmazsa Alvina kızımız kalsın. Yanında Savaşta kalır.”

Abim önce Bartulara sonra bana baktı.

“Tek seferlik.”

“Savaş abi ben kalırım gidin siz.”

“Oğlum iş yok mu senin sabah git işte.”

“Ulaş eve birini çağırın temizlettirin."

“Haklısın 2 yılda baya pislenmiş.”

Abimler beni öpüp çıktılar.

“Alvina ben kantine iniyorum. Ne getireyim yiyecek?”

“Yiyeli çok olmadı ben. Ama kahve alırım.”

Hala Alpay’ın yanında oturuyordum.

“Nöbetçi miydin?"

“Evet.”

“Uyuduğum süre boyunca rüyalarımda hep seni gördüm.” Bunu derken beni göğsüne çekmişti.

“Gerçekten mi? Nasıl gördün?”

“Gerçekleşirlerse anlatırım.”

“Öyle olsun bakalım.”

Başımı kalbine doğru yasladım ve kalp atışlarını dinledim.

“Bu… dinlediğim en güzel ses.”

Sıkıca sarılıp başımı öptü.

“Abimin izin vermesini beklemiyordum.”

“Birbirimize ihtiyacımız olduğunu anladı bence.”

“Umarım sorun çıkarmaz.”

“Kendimi hem onlara hem sana affettirmeliyim.”

“Seni affettim Alpay. Şu bir haftada şunu anladım. Ben sensiz olamam. Hem senin yerinde olsaydım aynısını yapardım.”

“Olsun Vera’m. Belki affettin ama benim içim de rahat etmeli.”

Savaş abi gelene kadar konuşmadık. O gelince kalkmak için hareketlendim.

“Otur Alvina lütfen.”

Aklıma gelenle Savaş abiye döndüm.

“Abi bir şey sorabilir miyim?”

“Sor abim.”

“Defne ablayı hiç görmedim?”

“Çocukla zor olur diye Ankara’da bıraktım.”

“Evlendiniz ve çocuğunuz var. Allah bağışlasın kaç yaşında, ismi ne?”

“Umay, 7 aylık.”

“Ya çok mutlu oldum.”

“Darısı size artık.”

“Hayırlısı.”

“Vera kapat gözlerini.”

“Olmaz öyle ben kalkayım uyu sen.”

“Hadi güzelim uyu, buna ihtiyacım var.”

Savaş abi çoktan odadan çıkmıştı. Alpay’ı dinleyip gözlerimi kapattım.

Yüzüme vuran güneşle uyandım. Alpay daha uyuyordu. Onu izledim. Gördüğüm en güzel adamlardandı.

“Hm. Yine yapıyorsun.” Haylaz sesiyle kaşlarımı kaldırdım.

“Hep beni izlerdin. Yine izliyorsun.”

“Ömrüm boyunca sıkılmadan yapabileceğim tek şey.”

Alnımı öptü.

“Biz hep birbirimizi izleyelim.”

Yanağını öpüp sarıldım. Kapı tıklandı ve açıldı. Mehmet Hoca gelmişti. Yataktan kalktım.

“Alpay’ı alamaya geldik.”

“Bende sizinle sonuçlara bakabilir miyim hocam?”

Hoca onaylayınca yürümeye başladım. Kanserli parça kalıp kalmadığına bakacaktık. Gergindim. Kanser esas dalım değildi. O yüzden çok anlamamıştım.

“Evet hocam?”

“Birlikte veririm haberi gelirim siz odaya geçin.”

Alpay’a belli etmesem de çok gergindim. Savaş abi de gelmişti. Üçümüz bekliyorduk. Mehmet hoca sonunda gelmişti.

“Alpay kanserli parça kalmamış.”

Mutlulukla kahkaha atıp Alpay’a sarıldım. Benden hemen ayrılıp gülüşümü izlemişti. Gözlerimi kaçırdım.

“Bu çok iyi bir haber. Ama tekrar edebileceğini biliyorsun. En ufak ağrıda geliyorsun. Zaten fizik için uzun zaman gelip gideceksin.”

Savaş abi herkese telefon etmişti. Şimdi de arabadaydık. Alpayların eski evine gidiyorduk. Alpay’ı indirdik. Asansör olması işimize yarıyordu. Şuanlık tekerlekli sandalyeye bindiriyorduk.
Kapıyı açıp eve girince şok olmuştuk. 

🌘

KIRIK KALPLERİN PARÇALARI (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now