[27]

945 81 0
                                    

"Bu arada kusura bakma

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

"Bu arada kusura bakma." dedi Jungkook.

Birbirimize fazla yakın olduğumuz andan birkaç ders geçtikten sonra. Ona neden böyle dediğini sorduğumda çekingen bir şekilde eliyle ensesini kaşıdı: "Sürekli seni test ettim. Birilerinden hoşlanıp hoşlanmadığını öğrenmeye çalıştım. Benim haddime değildi ancak merak ettiğim için sormadan da edemedim. Seni rahatsız ettim, özür dilerim."

Bu sefer aklımdaki düşünceleri saklamadım: "Neden peki?"

Yüzü bir anda dondu. Tepkisiz bir şekilde bana baktı. Daha sonra gülerek omzuma vurdu: "Merak ettiğim için dedim ya? Seni şapşal kız."

Bu beden, bu tür bir cümleleri kuran Jungkook'u da mı görecekti? Tuhaf davranıyordu. Ama tatlıydı.

"Jungkook, neden okuldayken kötü çocuk gibi bir tavra bürünüyorsun?" diye sordum bana gülümseyerek bakan Jungkook'a. Acınası bir yüz ifadesine büründü: "Ben her zaman öyleyim Yuju. Senin yanındayken farklıyım sadece."

Ne? Şöyle bir düşününce, haklıydı. Okulda, kendi başına takılırken... Hep sert bakışlıydı.

"Sen kötü çocukları sevmiyorsun diye ben de iyi çocuk oluyorum senin yanında. Ne kadar başarıyorum bilemem ama..." dedi. Benimle arkadaş olmayı bu kadar mı çok istiyordu?

"Sanırım sende... Benim içimde bir yerlere küçücük de olsa kalan o iyi yanımı görüyorum... Belki de bu yüzden hep seninle takılmak istiyorum. Sen beni tamamlıyorsun." dediğinde bir an bunun bir tür aşk-ı ilan olup olmadığını sorguladım. Ancak yüzü gayet ciddiydi. Bu yüzden, ben de ciddi kaldım.

"Aman! Neyse. İçim daraldı bunları konuşmaktan. Zaten zil de çalmak üzere." dediği sırada zil çaldı. Gülümseyerek ayağa kalktığında ben de kalktım ve onu sınıfa kadar takip ettim.

Son ders de bitince beraber okuldan ayrıldık. Otobüs durağında beklerken Jungkook'u kolundan tutup beni geçenlerde götürdüğü sokağa götürdüm. Gülümseyerek bir arabaya yaslandı: "Sorgulanma sırası bende mi?"

Onu onaylarcasına kafamı aşağı yukarı salladım: "Sen kötü biri değilsin."

Acır gibi güldü. Kaşlarımı çatarak ona baktığımda yanağımı sıktı ve omzumu okşadı: "Kötü şeyler yapmış biriyim ama."

Ne gibi, diye sorduğumda etrafına bakındı. Söyleyip söylememek aradında gidip geldi. En sonunda söylemeye karar vermiş olmalıydı ki "Adam dövdüm, okula gitmedim, sigara içtim, birkaç defa marketten yiyecek çaldım." dedi.

Kafamı sağa sola salladım: " Sen bu tür şeyleri haksız yere yapacak bir insan değilsin. Eminim yaptıklarının haklı bir sebebi vardır. sigara içmen dışında tabii."

Kafasını utançla aşağı eğdiğinde sağ elimle çenesinen tutup kafasını kaldırdım: " babanın çalışmadığını kendini alkole verdiğini kendin söyledin. Eve para girmiyorken marketten yiyecek aldığında, parayı nasıl ödeyebilirsin ki? ya da eve para girmiyorken nasıl okula gidebilirsin ki? Okula gitmemenin nedenini de söyledin bana. sonuçta okula gitmek istemediğin için değil gidemediğin için gitmedin."

Dudaklarımı büzdüm: " O kadar üzücü ve stresli bir hayat yaşarken kendini sigaraya vermen hakkında bir şey söylemeye hakkım olduğunu zannetmiyorum. geriye sadece adam dövme meselesi kalıyor. Ve yine eminim ki bunun da haklı bir sebebi vardır."

Kafası eğikti. Saçları aşağı sarktığı için yüzünü göremiyordum. Ancak çenesini tutan elime düşen ıslak damlalardan ağladığını anlamak mümkündü.

Ben haklıydım ve o da benim haklı olduğumu biliyordu. O kötü biri değildi ancak yaptığı şeylerden dolayı kendini günahkar hissediyordu. Güzel kalbini istemeye istemeye kirlettiğinden dolayı vicdan azabı duyuyordu.

Saçlarını okşadığımda bir kedi gibi kafasını omzuma bıraktı: "Teşekkür ederim..."

"Beni anladığın için, teşekkür ederim..."

Nephente[s] • JJKWhere stories live. Discover now