5|

572 81 91
                                    


 5| Kemanın Tiz Tınısı..

•••••••••••••~♪

"Çok beklemediğini tahmin ediyorum."

Duvarın dibine çökmüş otururken, duyduğum ses heycanlandırdı. Dünün tekrarı olarak hava yine koyu ve hafif hafif yağmur damlaları yer ile buluşmaya başlamıştı çoktan. Gözlerimi kısarak, başımı yukarıya kaldırdım. Önümde durup bana seyre dalmışken gözleri, yanında sıcak bir de tebessüm hakimdi esmer suratına.

"Hayır, yeni geldim." dedim.

Ben kalkmaya yeltenirken, Zhan elimi kavrayıp kendine çekti. Israrla yaptığı hareketi yine uygulayarak parmaklarını ensemde gezdirmeye başladı.

Ben ise,
"Nerede öğreteceksin keman çalmayı?"
"Evinde mi?" diye sordum.

Enseme neredeyse içine geçirecekmiş gibi parmağını bastırırken,
"İstersen neden olmasın."
"Ama..."
"Evime gelirsen sana sadece keman ile oynamayı öğretmem." demişti, gülümsemesi arsız bir sırıtmaya dönerken.

Bir süre cevap vermemi bekleyip benden istediğini alamayınca pes etti.
Sonra elini bulunduğu yerden yavaş yavaş bırakırken, kendini savunmasız bırakıyordu. Bunu gördüğüm için ani bir atakla bileğini tutup, yanımda bulunan şirketin duvarına sertçe onun bedenini yasladım. Açılan bacak arasına kendiminkini yerleştirip, vücuduna yanaşırken,

"Kabul edersem peki?" dedim.

Beklenmedik bu hareketim bir miktar şok etkisi yaratmış olmalıydı üzerinde.

"Kendini bana gösterdiğinin tersi olarak, benim pasif veya korkak olmamı bekliyorsun. Fakat şu an, önümde bulunan senin, ürkek bir köpek yavrusundan hiçbir farkı yok."
"İşte tam olarak bunu kaçıyorsun Zhan gege."

Ne kadar şaşırmış da olsa vereceği bir cevap olmalıydı, susamazdı diye düşündüm.
Fakat vermedi.

"Zhan?"
Yanlardan gelen yabancı sesin kulağıma ilişmesiyle, birbirimize dalıp giden bakışlarımızı aynı anda sese yönelttik.

Bizimle aynı boylarda, ön tarafı arka kısmından daha kısa siyah saçlara ve bir erkeğe bakış oldukça güzel surata sahipti karşımızdaki. Üstünde ise koyu tonlarda ceketi anımsatan, çeşitli şekiller işlenmiş bir gömleği ve içinde ise beje yakın renkte bluz vardı.

Zhan'a dayanmış vücudumu çekerken, oğlan söze atıldı,

"Sahnen sona erdiğinde yanıma uğrayacağını söylemiştin."

"Xingchen, üzgünüm."
"Yapacağım başka bir iş olduğunu hatırladım."

Zhan oğlana doğru yaklaşırken, içimde istemediğim o duygu gün yüzüne yavaş yavaş çıkmaya başlıyordu.
Kimdi bu herif?

"Geceye doğru gelirim yanına."
"Git şimdi sen."

Gece...
Ye...
Doğru...

Zhan kelimeleri sıralarken daha fazla durmak istemediğimi yoksa kendimi tutamayacağımı ve yanlış bir şey yapacağımı fark ettim o an.

"Sorun yok, onunla gidebilirsin."
"Başka zaman hallederiz." dedim, ikilinin yanına yanaşırken.
Sesim hafif bozuk çıkmıştı.

Zhan tepkisizce dururken, tebessüm ile kafamı salladım. Ardından kolumu onunkine sürterek yanlarından uzaklaşmaya başladım. Ben giderken onun peşimden gelmesini istedim.
Nedensizce...

Git gide daha da uzaklaşırken. Gelmediğini fark ettim.
Belli ki yanındaki çocuk çok daha değerliydi onun için.

Neden bu kadar hüzünlenmiştim ki?
Tabikide onunla kalacaktı.
Ne zaman başkası için ilk seçenek olmuştum da şimdi olmayı bekliyordum?

Ne zaman ıslandığını bilmediğim yanaklarımı temizlerken, aklım uçup gitmişti. Burada kalması iyi olmazdı gerçi. Gerçeklikte kalırsa daha fazla kırılırdı, en azından asla gerçek olmayacak hayallerin arasında orada huzurlu olur.

Üstümde bulunan ağırlıkla yürürken, kolumun üstüne temas eden bir çift el, beni olduğum yerden diğer yana kaydırmıştı.

"Önüne baksana."
"Çamurun içine mi girmek istiyorsun."

Önce yerde bulunan çamur yığınına sonrada beni tutan kişiye baktım.

"Eğer öyleyse seni oraya gömebilirim."

Alay etmesine rağmen mutlu olmuştum çünkü görmek istediğim kişi tam karşımdaydı. Düşük suratımı zhan'ı görmenin heyecanı ile düzeltip, gülümsemiştim.

"Bu kadar mı korktun seni değilde onu seçeceğim diye?" sordu, aynı şekilde bana karşı olan zarif gülümsemesiyle.

"Alakası yok."
"Dalmışım."

Yalan söylediğimi anlayacağını bilsemde inkar etmeliydim.

"Öyle olsun."
"Gidelim."

Ben daha kendime gelememişken o bir  çırpıda oldukça zayıf olan bileğimi tutup çekiştirmeye başlamıştı bile.

Saat; 18.03

Gökyüzü usulca siyah ile kaplanırken, yağmur şiddetini arttırıyordu. Zhan bizi stadyumu anımasatan bir yere getirmişti.
Kapısına ilerleyip,
"Gel, ıslanmayalım daha." dedi, parmağı ile işaret ettiği içeriyi gösterirken.

Orta kısmı beyaz, etrafına doğru siyahlaşan, büyükçe kapıdan geçtim.
Girdiğin anda koyu renkli, uçlarından işlemeler olan sandalyeler ile dolu bir salon karşılıyordu. Zhanın peşinden sağa doğru giderken, duvarlara asılmış keman ve farklı enstrüman çizimlerini seyrediyordum ki, ofisin önündeki adamın zhan için söylediği cümleyi hatırladığımda duraksadım o an.

"Burada insanlara da mı çalıyorsun kemanı?" diye sordum.

"Evet, genelde hafta sonları."

Önümden, bana bakmadan adımlarken cevapladı. Bekletmeden ve nereden bildiğimi sorgulamadan gelmişti cevap.

Salona bakış daha ufak olan sahnenin merdivenlerinden ardı ardına tırmandık. En köşede bulunan, ardında kemanların olduğunu varsaydığım kapının önüne geldiğimizde durdu.

Kapalı kapının koluna elini götürüp tutarken, Normalden değişik başka tonda içimi ürperten sesi ile, zar zor duyabileceğim kısıklıkta ve tüm damarlarımda gerçek dehşeti hissettiren o kelimeleri sıraladı,

"Birazdan da senin için çalacağım."
"Ve son duyacağın ses olacak; kemanın o tiz tınısı."

...

       • Xiao Xingchen  

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

       • Xiao Xingchen  

...

Xingchen'in gerçek adından ziyade Untameddeki adını sevdiğim için bu ismi kullanmak istedim, bunun sorun olacağını düşünmüyorum açıkçası... Umarım sizde böyle düşünürsünuz

Violinist | YizhanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin