23|

282 27 34
                                    

23| Hadi eve gidelim. Bebeğim.

•••••••••~♪

Yağmur damlaları yavaş yavaş yeri ıslatmaya başladığında, içime kara bir bulup tüm kasvetini işlemeye başlıyor gibiydi. Evde yaşanan her şeyi unutmak istiyorum. O kadını zihnimden silmek istiyorum. Oradaki herkesi, her şeyi tek tek temizlemek istiyorum tüm uzuvlarımdan.

Peki Zhan?
Onu da temizleyebilir mi zihnim?

"Ne fark eder ki?"
"Nede olsa korkağım."
"Onu orada bıraktım ve kaçtım."
"Bedenim bu bencilliği çoktan yapmışken, Zhan zihnimde olsa neye yarar?"
"Sonuçta ben sadece bencilin tekiyim."

Kendime kızıyorum. Neden böyle biri olduğunu sorguluyorum. Daha çok kızıyorum. Hala vaktim varken geri dönüp ona yardım etsem mi diiye düşünüyorum. Sonra vazgeçiyorum. Çünkü korkuyorum.
Geri ona dönsem yine elimden gelen korkup beklemek olacaktı biliyorum. Bu yüzden bu düşünceyi unutmaya çalıştım. Elimden gelen tek şey olanı yapmak istedim ve kendi evime ilerlemeye koyuldum. Yavaş adımlarımı bir kaç defa Yang'ı aramalı mıyım? Diye geçirirken durdurmuştum.

Ama her seferinde bu düşünceden de vazgeçmiştim. Ne anlatacaktım? Nereden başlayacaktım? Kocaman bir boşluktan ibaret bu tüm bildiklerimi ona nasıl aktaracaktım?

Sürekli kendime soru soruyordum. Ruhen yorulmuştum. Sokağın yanındaki bankı görünce bedenen de yorulduğumu düşündüm.

Yanaşıp, sırt üstü uzandım. Suratıma vuran damlalar gittikçe çoğalmıştı. Acıtması gerekiyordu fakat ben hiçbir şey hissetmiyordum. Sadece kendime soru sormaya devam ediyordum.

"Neden bu kadar zayıfım?"
"Neden sadece bir anlığına da olsa güçlü kalıp bir şeyler yapamıyorum."
"NEDEN!"

Bir anlık sakinlikten sonra içimde olan bu öfkeyi, bi hışımla ayağa kalkıp, sol tarafa saçalanmış siyah çöp poşetlerinden çıkarırcasına tekmeledim. Öfke ile kükredim. Adrenalinin etkisi ile buz gibi olmuştum. Hızlanan nefesim karşımdaki birkaç metrelik duvara adımlayıp, acımasızca attığım yumruk ile az da olsa yavaşlamıştı. Bunun ile beraber bir süre boş boş karşımdaki duvarı seyretmiştim.

Ardından da bedenimi usulca yere götürmüştüm. Hıçkırıklarım, yoldan gelip geçen arabaların egzoz sesleri ile karışırken bacaklarımı karnıma doğru çektim ve bu şekil bir oturur pozisyonu aldım. Kollarım bedenimi sıkıca sararken daha da çoğaldı suratımdan kayıp giden yaşlar.

"Korkak!"
"Yine ağlıyorsun!"

"Kor-"
Titreyen bedenimin üzerinde hissettiğim sıcaklık ile, bir anlığına yarıda kesilen sesim ile beraber her yer sessizliğe gömüldü. Bir çift kol, bedenini benim hizama getirmiş ve sımsıkı tutuyordu vücudumu. Sanki.. 'ben buradayım' der gibi.

"Buradayım"

İşittiğim ses, yüzümün tekrardan ağlamaklı bir hal almasını sağlarken, başımı beni saran koluna doğru yanaştırıp yasladım. Yanımdaki bana daha sıkı sarılmaya başladığında, sıcaklığını üşüyen bedenimde hissettim. Damlalar kısılmış gözlerimin arasında kurtulup, suratımı tekrardan ıslatmaya başladığında, elimi kafamı dayadığım kolun biraz alt kısmına usulca yaklaştırdım ve tuttum.

Bu gürültülü caddede çıkan durgun ama net sesi ise bana ulaştığında, sevdiğim adamın kollarında gözlerimi usulca kapattım.

"Yanında.."
"Zhan senin yanında Yibo."

Yüreğimi burkan bu sesi işitmek bu çelimsiz benliğimi az da olsa dizginlediğinde, aniden kollarının arasından ayrılıp boynuna atlamıştım. Karşımdaki sokak daha fazla işlek bir hal almaya başladığında, o da bana ayak uydurdu. Benim aksime güçlüymüş rolü oynamasını iyi biliyordu bu adam. Bunu bana sarıldığı esnada ağlamadığında anlamıştım. İkimiz yerde öylece birbirimizi tutarken, Zhan parmaklarını, kafamın arka kısmındaki saçlarıma geçirdi. Parmaklarını ufak ufak orada gezdirmeye başladığında nefes verdi ve bir kaç kelime döküldü dudaklarının arasından:

Violinist | YizhanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin