yerim'in montu ve kim kimi öldürdü polemiği (ft. chan hyung)

Mulai dari awal
                                    

"evet." dedim. yeni moda bu olabilirdi sonuçta. kolsuz tişörtlerinizi soğuk havada ters giymek trend haline gelmiş olabilirdi.

soğuk havayı bir kaç saniyeliğine unutabildim çünkü sigaramı yaktım. ilk iki nefesi de ard arda aldım hatta. ama üçüncüden önce ellerim titremeye başladı. ben de elimdeki sigaranın yanan ucuyla onları ısıtmayı denemeyi düşündüm. etkili bir fikir değildi ama bir fikirdi ve zaten uzun süredir iyilerinden bir tanesi yoktu bende.

sonra kafama bir şey düştü. ağır olmayan ama görüş açımı kapatabilecek kadar büyük olan bir şey. belki biraz kendimde olsaydım kumaş olduğunu anlardım hatta. ve ben tam çekecektim ki o şeyi burnumun ucunun ısındığını hissettim, nefes almam zorlaşmıştı ama kesinlikle sıcaktı.

istemeyerek kaldırdım o şeyi kafamdan. sonra ne olduğuna baktım, siyah ve pofuduk olmasını beklememiştim. kafamı kaldırdığımdaysa sigarasını ikram eden kızın üstünde artık bir mont olmadığını gördüm. bana bomboş bakıyordu.

"ne bu?"

"montum. ölmene gerek kalmadı." dedi. devam etmeden önce de derin bir nefes alıp yanıma çöktü. "ölmek için daha etkileyici yollar var. soğuktan ölmek hem bu şartlarda imkansız hem de biraz zavallı."

ne gördüm bilmiyorum. ama gözlerindeki renkli lensin arkasında bir şey gördüm. çok tanıdık bir şey gördüm hem de. bu yüzden cevap vermek ya da reddetmek yerine üzerime nasıl tam oturduğunu anlamadığım montu giydim.

ben montu giydiğimde gülümsedi. yine çok tanıdık gülümsedi ve ben o zaman neden bakışlarının da tanıdık olduğunu anladım. bana benziyordu, gözündeki tükenmişlik ve gülümsemesindeki yapaylık benimkine benziyordu.

"kim yerim."

"han jisung."

~

yerim komik bir kızdı. yani baya eforsuz komikti. her konuyla ilgili şaka yapıyordu ve hassasiyet ya da mahremiyet umrunda değildi.

gerçi hep böyle miydi bilmiyordum çünkü yarım saattir falan oturuyorduk ama yine de şimdiden bir kaç toplumsal tabuyla ilgili şaka yapmıştı.

bana kendinden de bahsetmişti, sormamıştım üstelik. üvey ablasından ne kadar nefret ettiğini anlatmıştı. ama nefret ettiğini sanmıyordum. sorunları yokmuş, hatta çok iyi geçiniyorlarmış ve onu öz annesinden daha çok seviyormuş. ama sevgilisiyle yatmış. uzun zaman önce de değil, geçtiğimiz gece -ben hyunjae'yle dayak yerken- ablasının sevgilisiyle yatmış ve şu an kendinden nefret ediyormuş. ve bahsi geçen sevgiliye bir şeyler de hissetmeye başlamış. "sıçtım yani." dedi hatta bu konuyla ilgili. sıçıp batırmış.

benim gibi sıçıp batırmış.

ben de ona anlattım. güldü, hatta benimkinin düpedüz orospuluk olduğunu idda etti. dediğim gibi ağzını pek tutmuyordu sanırım.

hangimiz daha kötü durumdayız bir kaç saniye karar veremedik sonrasında. ben en yakınımın sevgilisine yıllardır aşıktım ama bırakın minho'yla yatmayı, öpmemiştim bile onu. ama onun da ablasıydı söz konusu olan.

"bence ikimiz de eşitiz. suçlu bulamadım." dedi. sonra pakette kalan son sigarayı çıkardı.

"suçlu hala ablana yattığınızı söylememiş sevgilisi olabilir bence." dedim. yerim sigarayı yakıp bir nefes çekti. sonra güldü.

"suçlu minho'ya aşık olmana rağmen ismini unuttuğum çocuğa umut veren sen de olabilirsin." dedi. sigarayı da dudaklarımın arasına bırakıp yanağımı tokatlamıştı.

someone's someone | minsungTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang