hongjoong'un barında sweet chaos (cr: day6)

14.1K 1.6K 3.6K
                                    

sonic alıştığım barlara benzemiyordu. seul'de gittiğim kalabalık ya da gürültülü mekanların yaydığı kusma hissini girdiğimden beri alamamıştım. aslında tam olarak bir bar hissi bile vermiyordu. loş ışıklar ve içki burayı bar olarak nitelendirebilecek tek özellikler olabilirdi.

eski dostları bilirsiniz, içinizi ısıtan tanıdıklık hissini bilirsiniz yani. eski dostlar bir bar olsaydı sonic olurdu sanırım. zaten sahibi hongjoong da aynı barı gibi sıcacık biriydi. changbin ve sangyeon gibi onun da ailesinin burada bir yazlığı olduğunu ve bir kaç sene önce tamamen buraya yerleşip bu mekanı açma kararı aldığını öğrenmiştim konuştuğumuz kısa sürede.

henüz saat sağlıklı insanlar için çok erkendi. bara gidebilecek tek sıyırmışlar bizdik. boş olan mekan da işimize gelmişti ve changbin'in eski arkadaşlarıyla tanışmıştık.

pek de büyük olmayan mekanda sadece bizimkiler ve hongjoong'un çalışanları vardı. changbin omzuma attığı kolunu yavaşça oynattığında konuşulan konuya odaklanmaya karar verdim.

tanışma faslı bitmiş gibi gözüküyordu. arka taraftaki eski bir kaç kanepenin üstünde bizimkiler ve barın elemanları öylece oturmuştuk.

seungmin ve wooyoung bir animeden bahsetiyorlardı. onlara katılacak enerjim olmadığından sadece dinlemekle yetiniyordum. ne onlara, ne de başkalarına odaklanabiliyordum.

çok komikti çünkü minho'nun en ufak bir hareketi bile benim tüm günümü etkiliyor ve ruh halinden ruh haline atlatıyordu. o karşımda yunho ve san'la sevdikleri bir müzik grubunu hiçbir sorun yokmuş gibi konuşabiliyordu ama ben gördüğüm bir kaç saniye yüzünden hıçkırarak ağlama isteğiyle savaşmak zorunda kalıyordum.

chan'in omzuma dokunması transımı kesmişti. ama o kadar aniydi ki bir kaç saniyeliğine onu öldürecek gibi bakmıştım. yani öyle tahmin ediyorum çünkü chan ellerini iki yana kaldırıp küçük bir özür mırıldanmak zorunda kalmıştı.

beraber birer tur daha bira getirmeye gittiğimizde o barın arkasına geçip dolaptan şişeleri çıkarmaya başladı. ben tezgaha yaslanmıştım. chan'in sarı saçları gözlerinin üstüne düşmüştü ve yüzünün bir kısmını kapatıyordu. yataktan kalktığından beri onları ellemediği belliydi ve buna rağmen çekici gözüküyordu. yanağımın içini dişlemem gerekti.

"minho'yla barışmışsınız."

chan işinden kafasını kısa bir saniye kaldırıp bana gülümsedi. gamzeleri gözlerimin başka bir yere odaklanmasını engelleyecek kadar derindi. "evet. barıştık."

cümlesinin sonunda aldığı derin nefes gerçekten rahatladığını gösteriyordu. ben de gülümsemeye çalıştım ayaklarımı yavaşça sallamaya başlarken. chan bir kısmımızın istediği fıçı biraları çıkarıyordu.

"düzeldi yani. iyisiniz?" önümdekilerden birini kafama diktim. chan'se sadece hevesle kafasını sallamıştı. dudağımın kenarı yukarı kıvrıldı ve bu sefer sinirden olduğunu biliyordum. iyilerse neden minho sigara içiyordu?

gözümün ucuyla koltuklara baktım. minho iyi gözüküyordu. yani ona bu kadar aşık olmasam kesinlikle mutlu olduğuna yemin edebilirdim. deri koltuğun kol kısmına yaslanmış ve vücudunu yunho'ya çevirmişti. suratında imzası olan sırıtışı vardı ve nasıl gören herkesin ona aşık olmadığını merak etmeye başlamıştım.

"sana düzeleceğini söylemiştim."

chan yeniden bana bakıp gülümsedi. o kadar güzel gülümsemişti ki kurduğum cümleyi ironiyle kurduğum için kendime küfrettim.

diğerlerinin yanına dönerken biraları dökmemeye çalıştım. başarılı da olmuştum. herkes teşekkür ederken ben oturmadan bir şişeyi elime alıp arka kapıya ilerlemeye başladım. sigara içmek istiyordum.

someone's someone | minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin