" Onu evine bırak " Dediğinde Murat kafasıyla onaylarken konuşmaya başladı.

" Siz ne yapacaksınız ? "

" Okyanusa geçeriz "

Dediğinde aklıma ilk deniz geldiği için şaşırmıştım. Murat salondan çıkarken Cansu da onu takip etmişti. Arat kafasını çevirip bir süre yüzümü inceledikten sonra arkamda kalan bahçeye göz attı. Önüne dönüp villanın çıkış kapısına yöneldi.

***

Arabada süren sessizliği açtığım radyo bozmuştu. Gripin'in 'Vazgeçtim' şarkısı çalıyordu. Açtığımda şarkının ortalarındaydı. Sesini biraz daha açtıktan sonra arkama yaslandım.

' Mermere kazınmış adın, ben okur muyum bilemem. Üzerinde beyaz bir gül, ben koklar mıyım bilemem.' Arat şarkıdaki bu sözleri duyunca elini direksiyondan çekip radyoyu kapattı. Arkasına yaslanıp derin bir nefes aldı.

" Bugün bana Gayenin kim olduğunu sormuştun hatırladın mı ? " Dediğinde hatırlamıştım. Kafamı ona doğru çevirdim ve meraklı gözlerimi yola bakan yüzüne sabitledim. Gözlerini yoldan ayırmadan

" İsmini sana Mina mı söyledi ? "

" Hayır." Dediğimde gözlerini yoldan ayırıp bir kaç saniyeliğine bana baktı.

" Dün gece bana o isimle seslendin." Dediğinde eliyle direksiyonu kavradı. Çenesi daha belirgin oldu. Dişlerini sıkıyor olmalıydı.

" Sarhoştum. " Dediğinde sesi yaptığı şeyden pişman gibi çıkmıştı.

" Biliyorum." Dediğimde kafasında düşünceleriyle boğuluyor gibiydi. Sağ elini direksiyondan çekip saçlarının arasına daldırdı.

" Gaye benim kız arkadaşım."

Dedi. Tahmin etmiştim ve doğruydu. Cevabı alınca önüme dönüp kafamı arkama yasladım. Sevgilisiyle beni karıştırması yinede garipti. Ne kadar saçma olsa da ' Acaba nasıl biri ?' diye geçirdim aklımdan. Beni ilgilendirmeyen bir soruydu ama yinede düşünmeyi kesemedim.

" O öldü. "

Diye fısıldadı arat. Olduğum yerde kaldım. Bir şey demedim. Ağzımı açtım fakat söyleyecek bir kelime bulamayınca tekrardan sustum. Onu ne kadar iyi anladığımı fark ettim. İkimizde sevdiğimiz insanları kaybetmiştik. Tek farkımız o bunu kabullenmişti ben ise gerçeklerden kaçıyordum. Bazen rüyalarımda onlarla geçirdiğim eski günleri görüyorum uyanıyorum ve evde onları arıyorum, bulamıyorum. Aklımda birleştirdiğim kelimeleri söylemeye karar verdim. Sessizliği bozup kısılan sesimle konuşmaya başladım.

" Sormamalıydım. "

" Bilmiyordun. "

Dedi. Sorduğum soru için dudağımı ısırdım. Susmam gereken yeri bilmiyordum. Ölmüş olması aklıma hiç gelmese bile bunu düşünmem gerekirdi. İnsanların bana yaptığı gibi kimseyi yaralı olduğu konulardan vurarak üzmek istemezdim. Bu kişi Arat olsa bile. Arat arabayı kenara çekip arabadan indiğinde bende inip onu takip ettim. Ara sokaklarının birindeydik. Sokaktaki hiç bir evin ışığı yanmazken sadece sokak lambaları yolu aydınlatıyordu. İlk fark ettiğim şey sokağın başındaki bardan dışarı taşan müzik sesiydi. Kapıda iki tane güvenlik olduğunu tahmin ettiğim takım elbiseli adam vardı. Barın tabelasına baktığımda mor led ışıkla ' Okyanus ' yazısı vardı. Deniz değildi, benim aptal düşüncemin aksine.

Aratın peşinden barın içine girdim. İçeri girmemle kendimi sigara bulutunun içinde buldum. Öksürükler boğazımda sıraya girerken birini serbest bıraktım. Her zaman boğazımı yakan sigara dumanının yanında bar aşırı derecede alkol kokuyordu. Gözlerimle Aratı aradığımda koridordan ilerleyip içeride barın köşesindeki deri koltuklara geçtiğini fark ettim. Ben onun yanına doğru ilerlerken garson çoktan masaya içki servisi yapmıştı. Yüksek ses şarkıda dans eden insanların arasından geçip koltuğa oturduğumda üzerimdeki elbisenin bara hiç uyum sağlamadığını fark ettim. Etrafımdaki kızlar siyah kırmızı renklerde üstlerini zar zor kapatan kıyafetler giymişlerdi. Ben ise cehennemde bir melek gibi kalmıştım. Koltuğa yerleştirdikten sonra arat masaya bırakılan içkilerden birini eline alıp içti. Boş bardağı masaya koyarken sol elini gömleğinin cebine atıp sigara paketini eline aldı. Yanımda sigara içen biri daha, bardaki onlarca kişi gibi.

Belkide fazla büyütüyordum. Tüm bu içki kokusu, sigara, dans eden insanlar, birbirine sürtünen çiftler ne kadar iğrenç olsa da görmezden geldim. Sadece bir gün için unuttum. Sigara dumanı karışık havayı ciğerlerime doldurdum. Tüm bunlardan kaçamazdım. Bıraktım, düşünmeyi düşüncelerimle savaşmayı. Zihnimi boşalttım. Kafamı dağıttım. Anı hissettim. Masaya doğru eğilip yarısına kadar içki dolu olan bardağı elime aldım ve kafama diktim. Zehirin boğazımdan aşağı akmasına izin verdim. Göz kapaklarımı birbirine bastım. Yanan boğazıma aldırmadan masadaki diğer bardağı alırken aratın şaşkın gözlerini üzerimde hissediyordum. Umursamadım. İçki içen biri değildim sigaradan nefret ederdim, dans etmeyi sevmezdim ama bunları zihnime kilitledim. Onlarının yerini içkiyle doldurdum. Bardağı kafama diktim. Kapadığım göz kapaklarımın arasından gözyaşı düştüğünü hissettim. Son yudumu da içtikten sonra iğrenç zehir tadının bütün genzimi, boğazımı, midemi yakışını ve tüm vücuduma yayılışını fark ettim. Buna alışabilirdim, bu gecelik. Yarın yaptığım şeyden tiksinecek olsam da içki içmiştim. Ne kötü ne iyi hissediyordum. Dilimin uyuştuğunu hissettiğimde harekete geçip aratın elindeki sigara paketini aldım. Aratın yanına oturdum ve paketi açıp içinden bir tane sigara çıkardım. Paketi yanıma koyarken masanın üzerindeki çakmağa uzandım. Nasıl yakacağımı bile bilmeden sadece sigarayı dudağımın arasına koydum. Çakmağı yakmayı bir iki kere denediğim halde yakamamışdım. Arat

" Yapamıyorsun. "

Dedikten sonra elimin arasından çakmağı alıp tek seferde yaktı. Ağzımdaki sigarayı çakmağa yaklaştırırken gözlerimi Arat'tan ayırmadım. Sigaradan bir nefes aldıktan sonra öksürmemek için kendimi sıktım ama yinede küçük bir öksürük duman karışık nefesim ile dışarı çıktı. Aratın gülüşünü duyduğumda gözlerimi ona diktim. O da paketten bir sigara çıkartıp çakmakla yaktı. Aramızdaki tek farkımız ise onun usta benim çömez oluşumdu.

TUTSAKWhere stories live. Discover now