18-

7.6K 284 56
                                    

Zihnimi dolduran bağırışlarla uykudan ayrıldım. Yarı uykulu bir şekilde hızlıca yataktan doğrulduğumda yanımda alnı terden benek benek olmuş, yatak içinde acıyla kıvranan Arat'ı gördüm. Anlamsızca mırıldandığı bir kaç kelimeyi umursamadan ona yaklaşıp omuzlarından tuttum ve sarsmaya başladım.

" Arat uyan! " Beni hiç duymamış gibi daha yüksek sesle yatakta kıvranmaya devam etti. Omuzlarını artık sabit tutamadığım için vazgeçip yüzünü ellerimin arasına aldım.

" Arat rüya görüyorsun. Bu gerçek değil. Lütfen uyan. " Diye yalvarmama rağmen uyanmamıştı. Çaresiz bir şekilde geri çekilip ona baktım. Ne kadar acı çektiğini görebiliyordum ama onu bundan kurtaramıyordum.

" Baba. Hayır! Ona hiç bir şey söylemeyeceğim. " Diye mırıldanmasını daha net anlayınca hızlıca yanına eğilip tekrardan onu uyandırmaya denedim.

" Arat korkuyorum, uyan. "

Dediğimde ellerimle yüzünü tekrar kavradım. Yüzümü yüzüne iyice yaklaştırdığımda kıvranmaları azalmıştı. Sesi daha kısık ve netti. Acısını daha net duyabiliyordum. Elleri yatak örtüsünü kavramış sıkıyordu. Gözlerini sıkıca kapamış ağzından çıkan sayıklamalarla hareketleri yavaşlıyordu. Gözleri açılırken son söylediği söz bu olmuştu. Bir süre yatakta yüzlerimiz bitişikken birbirimize baktık. Ardından ne yaşadığını anlamış gibi kafasını kaldırdı ve yastığa bıraktı.

" Kâbus mu gördüm? "

Dediğinde doğrulup ellerimi yüzünden çektim. Acı çekip kıvranan o halinden sonra yorgun düşmüş bu hali beni rahatlatmıştı. Cevap vermeden kafamı aşağı yukarı salladıktan sonra yanına uzanıp nefesimi düzeltmeye çalıştım. Aklımdan Arat'ın sayıklamalarını silmeye çalıştım.

" Baban yüzünden mi görüyorsun? '' Dediğimde konuyu değiştirmek için etrafa bakındı. Bakışları bedenimin üzerinden geçerken yavaşladı ve koyulaştı.

" Neden yarı çıplaksın ?" Dedi elini ensesine götürürken. O önüne gelen saçlarını arkaya ittirirken ben vücuduma baktığımda siyah iç çamaşırımı ve südyenimi gördüm. Elimin yanında duran beyaz pikeyi tutup boğazıma kadar, tüm vücudumu kapatacak şekilde çektim.

" Bilmiyorum. Biz... Yani bizim dün gece... " Karşı taraftan ses gelmeyince kısık sesimi daha gür çıkarmaya çalışarak konuşmaya devam ettim. Tüm cesaretimle gözünün içine bakmaya çalışıyordum ama o, kâbusun etkisinden tam çıkamamış, koyu gözleriyle tavana bakıyordu.

" Bizim dün gece aramızda bir şey mi oldu ? "

Diye sorabilmiştim sonunda. Dün geceyi hatırlamaya çalıştıkça zihnimin dahada bulanıklaşıyordu. Minanın doğum gününde içdiğim bir kaç kokteylin içindeki alkolü hatırlayınca taşlar yerine oturmaya başlamıştı. Alkol yüzünden dün gecenin en sonlarını hatırlayamadığımı fark ettim. Az öncekinden daha ağır hissettiğim vücudumu yatakta dikleştirdim.

" Kendinde değilken, seninle birlikte olmam. "

Diyen Arat'ın sesini duyduğumda pikeyi sıkıca tuttuğum parmaklarımı gevşetmiştim. Rahatlama hissi omuzlarımı aşağıya düşürtüp derin bir nefes almamı sağladı. Arat doğrulup ayaklarını yataktan aşağı sarkıttı. Omzunun üzerine odaklandığımda dövmesi dikkatimi çekmişti. Daha önceden fark etmediğim dövme yukarıdan aşağı yazılmış siyah kalın harflerle 'Je vous appartient toujours ' den oluşuyordu. Pikenin altından sıyrılıp Arat'ın arkasına geçtim.

" Dün sarhoş değildim. "

" Yeterince sarhoştun. "

Dedi ve kafasını ellerinin arasına koyup ağrısını geçirmeye çalışıyormuş gibi ovuşturdu. Bedenimi ona biraz daha yaklaştırıp işaret parmağımı ensesine koydum. Parmağımı hissetmesiyle kafasını ovuşturmayı bıraktı. Parmağımı omurga kemiklerini takip ederek aşağı indirmeye başladığımda kafasını ellerinden ayırdı. Parmağım dövmenin üzerine geldiğinde elimi durdurdum.

TUTSAKWhere stories live. Discover now