15 🐾 İçinizdeki saklı duyguları çıkarmak için bazen bir gerzek yeterlidir

423 83 14
                                    

Bazı insanlar 'İnsanlar ay’a benzer. Kimseye göstermedikleri karanlık bir yüzleri muhakkak vardır' derler. Bu karanlık yüzü bazen siz çok zor bir durumdayken ortaya çıkarır o kişiler. Bazen zaten besbelli ortadadır fakat siz bunu göremiyorsunuzdur. Bazense öyle bir şey hiç yokmuşçasına yaşamışsınızdır, öyle bir tarafı olduğuna inanamamışsınızdır. Ki bu son düşüncenizin de iki sonucu vardır. Ya siz ciddi manada son evre körsünüzdür ya da o kişisin karanlık aurası ciddi anlamda yoktur.

Dürüst olmak gerekirse Oh-Gong tam anlamıyla son görüşüme uyuyordu. Onun asla karanlık tarafı yoktu, kötü bir huyu veya hin düşünceleri yoktu. Birkaç gün önce Taehyung'un bana yaptığı o konuşmada az da olsa düşünmüştüm. 'Gerçekten öyle kötü biri olabilir mi?' diye. Ama okulda her zaman yaptığı gibi yine beni savunmasıyla bu kötü düşüncelerim Ganj Nehrine dökülen küller gibi uçuşup gitmişti. 

Yazılı sonrası artık alıştığım bir olay olan o aptal itiraflardan biri yine üzerime atılmıştı. Fakat okulun gözde öğrencilerinden olan Oh-Gong yine öğretmenler odasına gelip aynen bir Sherlock edasıyla beni bu durumdan kurtarmıştı. Böyle yapması kafamın yine slimea dönüşüp karışmasına neden oluyordu. 

Ondan hoşlanıyordum, ama Taehyung...

Bilmiyordum. Bu yanlıştı. Bir hayaletten hoşlanmaktan çok -böyle bir şey olsa bile- ondan önce yaşlanacağım, ondan önce öleceğim gerçeğini değiştirmiyordu bu! Her türlü acı çekecekti. Bunu istemiyordum. Onunla eğleniyordum. Mutlu olduğumu hissediyordum ama ileride üzüleceğini bildiğim için de çok üzerine gitmek istemiyordum.

Girdiğim apartmanımda kendi katıma çıkıp zile basmıştım ki Taehyung'un birden kapıyı açmasıyla şoka uğramıştım. Dürüst olmak gerekirse biraz ürkmüştüm.

"Ya! Ne diye öyle hıphızlı açıyorsun?! Kalbim yerinden çıkacak sandım."

"Gel Jimin, hadi hızlıca üstünü değiş! Sana göstermem gereken bir şey var."

Taehyung ayakkabımı çıkarmamın ardından kolumdan tutmuş ve beni hızlı bir şekilde erkenden kararan havanın esir aldığı odama doğru sürüklemişti. Üzerini küçükken laciverte boyayıp minik yıldızlar yapıştırmış olduğum lambamın düğmesini hızla indirmiş ve çoktan yatağımın üzerine hazırladığı kıyafetleri giymem için beklemişti.

Yüzünden yine hiçbir duyguyu okuyamıyordum ama sanki biraz heyecan duyduğunu hissedebiliyordum.  Sırtımdaki çantamı onun aksine hantal bir şekilde çıkarıp çalışma masamın sandalyesine bırakırken aynı beni nereye götüreceğini tahmin etmeye çalışıyordum.

"Nereye gidiyoruz?"

Aklıma gelen onca yerden en başta yıldız gibi parlayan kelimeleri telafuz ettiğinde ona dönmeden edememiştim.

"Ağaç eve."

Taehyung'un istediği üzerine onu yangın olayından sonraki birkaç günde ağaç evin olduğu yere bırakıp okuldan her geri döndüğümde tekrar almıştım. 

Bunun benim için yorucu olması gerekiyordu fakat düşündüğümün aksine çok zevkliydi. Sonbaharda yerlere dökülmüş olan gazellerin arasında yürümek ve sıkıca giyinmiş insanların yakında gelecek olan kış hakkında yaptıkları konuşmaları dinlemek... nedensizce hoşuma gidiyordu. En çok da o sarı, turuncu karışımı olan, çok insan bulundurmayan ağaç evimin yakınındaki ormanlık alanda onunla sohbet ederek ilerlemek beni oldukça mutlu ediyordu. Hatta bazen kahve renkteki dalları gözüken ağaçların altında yüzümdeki belli belirsiz gülümsemeyi bile saklayamıyordum. 

Taehyung'un neden bu birkaç günde -ki bu birkaç gün 2 hafta gibi bir süre- neden kendisini oraya götürmemi istediğini tahmin edebiliyordum. Sanırım önceden de bahsettiği şu ağaç evi onarma olayını yapmış ve bitirmişti. Belki de bu yüzden pek de olmayan o heyecanını gizlemeye çalışıyordu. Ama yine de bunu bildiğimi ona çaktırmamış ve üzerimdeki kalın ceket ve sweati çıkarırken "Neden oraya gitmemiz gerek?" diye sormuştum.

Bay Melark // VminWhere stories live. Discover now