Round 5

383 45 46
                                    

Kahkaha seslerine uyandım. Gözlerimi açtığımda yanımda Bright'ı bulamayınca endişelensem de endişem boşunaydı çünkü ötekiler ile bir çember kurarak oturmuş lapasını yiyordu. Beni uyandıran kahkahalar arasında onunki de vardı. Yataktan çıktım, ağzımda acı bir tat vardı. Ne kadardır buradayız bilmiyorum ama bir süredir dişimi fırçalamamış olmak beni çok rahatsız etmişti. Keşke şu an en büyük derdim bu olsaydı. 

Uyandığımı gördüğünde "Uyandın mı?" dedi o parlak gülümsemesi ile. İstemeden ben de sırıttım. Oturmam için yer açtı, oturduğumda ise bana lapa dolu kaseyi uzattı. Lapayı istemeye istemeye alıp içine baktığımda değişik bir şeyle karşılaştım. Lapanın üstünde kahverengi bir sıvı vardı. "Bu ne?" dedim Bright'a. "Bir şurupmuş, ne olduğunu anlamadım ama lapayı daha güzel yapıyor." diye gülümsedi bana. "Bir tadına bak, beğeneceksin."

Dediğini yaparak lapayı tattım. Gerçekten de eskisinden daha güzeldi, en azından lapayı yenilebilir hale getirmişti. Beğeniyle bir tepki verdiğimde Bright gülüp diğerlerine "Bakın, beğeneceğini söylemiştim!" dedi. Yeniden gülüşmeler. O sohbet anı boyunca lapamı yerken sürekli Bright'ı izledim. Yaptığı şeyi anlamam çok uzun sürmemişti. O, uyum sağlıyordu. Bilgi toplayabilmek için onlardan biri gibi düşünüyor ve davranıyordu. Benim aksime Bright'ın sosyal yetenekleri daha kuvvetliydi ve bulunduğu ortama hemen alışıyordu. Tıpkı suyun girdiği kabın şeklini alabilmesi gibi. Benim ise alışmam zaman alıyor ama alıştığımda ise tıpkı Bright'a olduğu gibi kopmam zor oluyordu. Fakat buradan çıkmak istiyorsak belki de yapılacak en doğru şey buydu. Buraya uyum sağlamak. 

Herkes dağıldığında bu sefer ranzanın tepesine çıkmayı önerdi. Onu reddetmedim, ranzaya tırmandım o da arkamdan geldi. Sırtımızı duvara yasladık, kolunu bana dolayarak kendine çekti. Onun omzuna kafamı koydum ve de boşta kalmış elini avucumun içine alıp baş parmağımla okşadım. "Bize yerleştirdikleri çip" diye konuşmaya başladı. "Bütün dilleri anlamamızı sağlıyormuş. O yüzden onlarla rahatça iletişim kuruyoruz, onlar da bizle. Anlık olarak duyduğumuz her şeyi çeviriyormuş. Aslında hâlâ Tayca konuşuyoruz."

"Vay be." dedim etkilenmiş bir şekilde. "Peki ya karşıdaki kişinin bir çipi olmasa? Onun dediğini anlasak bile ona cevap veremeyiz sanırım."

"Tam emin değilim fakat verebiliriz galiba. Sadece o dili konuştuğumuzu düşünmemiz gerekiyormuş."

Sessizce elini tutmaya devam ettim. Bir anda elini çekti ve benimkinin altından geçirip avucumu tutarak elimi kaldırdı ve üstünü öptü. Bir kez öptü sonra da bir kez daha. "Başka bir şey öğrendin mi?" diye sordum fısıltıyla. "Şu NG hakkında bir şeyler dediler ama hepsi bir dedikodu. Hepsinden ayrı fikirler çıktı. Unatake bize Learus'un R'khan'dan korktuğunu söylemişti ve bu belli ki bilinen bir şey. Yine de nasıl oldu da buraya düştüğünü kimse bilmiyor, çok fazla destekçisi olmasına rağmen." dedi Bright. Kafamı kaldırarak aşağıya, mavi tenli adamın oturduğu ranzaya baktım. "Burada bulunmamız sence bir tesadüf mü?" diye sordum. "Bunu kendime sormadan edemiyorum." 

"Ben de." dedi Bright. "Bir şeyler ters hissettiriyor. Dünyadaki hükumet rastgele seçtiriyor olamaz."

"Evet," dedim dalgınca. Öne doğru kaymış aşağıyı inceliyordum. "Gerçekten ben ve sevdiğim kişinin yedi buçuk milyar kişinin arasından çekilişte denk gelmesi büyük bir tesadüf." Bright arkamdan sarılarak çenesini omzuna koydu. "Biliyordum." dedi. "Hah? Ne?" dedim kendime gelerek. "Sevdiğim kişi dedin."

"Ah... Sesli mi düşündüm?"

"Evet." dedi Bright, gülümsüyordu. Şu durumumuzda bile o kadar güzel gülümsüyordu ki. "Benden uzun süredir hoşlanıp hoşlanmadığına emin olmaya çalışıyordum. Benim gibi. Belki dedim, o anda öptüğüm için kabul etmiştir çünkü bulunduğumuz durumda aramızın kötü olmasına göz yumamaz." Onun çenesinin altına elimle hafifçe dokunarak "Dediğinde haklısın aramızın şu an kötü olmasına izin veremem ama sebebi senden dokuzuncu sınıftan beri hoşlanmamdı."

Seraph Arena (BrightWin) Where stories live. Discover now