Round 1

1.1K 65 118
                                    

Her şeyin başladığı o gün, öğlen saatlerinde sınıfta oturuyor ve camdan dışarıya bakıyordum. Gökteki bulutlar koyuydu. Yakında yağmur yağacak gibi duruyor. Siyaset Bilimleri'ndeki ikinci senem ve bu bölümde ne işim olduğunu hâlâ ben bile anlamış değilim. Kafamı camdan bize ders anlatmakta olan profesöre geri çevirdim. Elimde kalem, önümde açık duran bir defterle onu dinlememe rağmen dediği hiçbir şeyi not almamıştım. Bugün dalgındım ve moralim çok bozuktu çünkü bu sabah annemle kavga etmiştim. Her zamanki boş sebepler yüzündendi elbette. Yine de kavgayla güne başlamak insanın güne mutlu devam etmesini sağlamıyor.

Sonraki hafta dönemin final sınavları vardı. Bu yüzden elimden geldiğince onlara çalışıyordum. Birazdan dersim bitecek ve iki saat boyunca da dersim olmayacaktı. Bu yüzden okulun kütüphanesine gidip orada biraz çalışmayı planlıyorum.

Yan tarafımda oturan Saint'e bir bakış attım. Benim aksime o daha çalışkandı ve özenli bir şekilde not almıştı. Ondan notlarını isteyip fotokopi çektirebilirim. Her seferinde bana çemkirse bile benle notlarını paylaşıyordu. Onunla geçen sene tanışmıştım ve de baya yakın arkadaştık yine de... Her neyse onu düşünmek istemiyorum.

Profesör dersin bittiğini söylediğinde Saint'in omzuna dokunup "Hey," dedim. "Notlarını alabilir miyim?" Saint bir iç çekti. "Zahmet edip yazsaydın keşke. Al." diyerek defterini uzattı bana. "Teşekkürler" dedim. Saint bana bakmaya devam etti, işte geliyor... "Neyin var?" diye sordu. Ve geldi. "Sabah annemle tartıştım sadece." dedim. Sorularından kaçmak mümkün değildi, geçirdiğimiz bir sene içinde bunu anlamıştım. Saint eliyle omzumu tutarak sıktı. "Sıkma canını, aileler hep böyle." dedi. "Benimki de bazen beni arayıp canımı sıkıyor." Saint yurtta kalıyordu. Ona burukça gülümsedim sonra da defterleri çantama koydum. "Zee'yle beraber kahve içmeye gideceğiz, gelmek ister misin?" diye sordu. Zee, öteki yakın arkadaşımdı. Geçen sene üçümüz yakınlaştık ve de Saint ile Zee sevgili oldular. İlk başta bu beni endişelendirdi çünkü aramızın bozulmasını istemiyordum fakat her şey çok iyi ilerlemeye ve de öyle kalmaya devam etti. Bir yerden sonra bu duruma alıştım, bir gün gerçekten ayrılırlarsa o zaman düşünmem gerekecekti. Benim için çok zor olacaktı muhtemelen çünkü ikisiyle de bir problemim olmadığı için arada kalacaktım ve her zaman biri bana ötekiyle takıldığım için darılacaktı. İnsanlarla uğraşmak çok zor gerçekten.

"Hayır," dedim reddederek. "Kütüphaneye gideceğim." Gitmeyecek olsam bile gidip onlarla kahve içmek istemiyordum şu an. "Sen bilirsin." diye omuz silkti Saint. Çantasını omuzlanırken "Sakın defterime zarar verme, o notları yazmak kolay değil." dedi. Yine gülümsedim. "Merak etme, defterin başına bir şey gelmeyecek." Eh, o anda öyle sanıyordum ama hayat sürprizlerle dolu tabii.

Saint'le beraber sınıftan çıktık. Zee, onun görünüşünden beklenmeyecek bir şekilde öğretmenlik okuyordu. Onunla ilk kez kafede tanışmıştık çünkü giydiği tişört ilgimi çok çekmişti. Ben de merak edip nereden aldığını sormuştum ama belli ki tişörtü giyen kişi Saint'in ilgisini daha çok çekmişti. Tabii ilk anda bunu anlayamamıştım, aralarındaki dram başlayana kadar da birbirlerine hisleri olduğunu bilmiyordum. Kavga ettiler falan filan en sonunda sinirlenip Saint'e "Zee senden hoşlanıyor" dedim sonra da gittim Zee'ye "Saint senden hoşlanıyor." dedim. İkisinin de tavırları o kadar sinirime dokunmuştu ki bunu yaparken aklıma "Eğer ayrılırlarsa daha kötüsü olacak" fikri gelmemişti. Onlar sonunda sevgili oldukları o gece tam rahatça uyuyacakken bu aklıma gelmiş ve huzurla kapadığım gözlerimi aniden açmıştım.

Ah tabii, bir de şu var. Saint'le az önce yollarımızı ayırmıştık ve ben bu eski anıları hatırlarken futbol sahasının önünden geçiyordum. Evet, oradaydı. Liseden beri en yakın arkadaşım olan Bright Vachirawit Chivaaree. En yakın arkadaşımdı, özür dilerim. Geçen yıl ben yanlışıkla siyaset bilimleri o da bu okulda mühendislik kazanmıştı. Kendisi çok yakışıklı bir çocuktu. Gitar çalıyor, futbol oynuyor, boks yapıyor, profesyonel fotoğrafçılıkla uğraşıyor. Yakışıklı olduğunu söyledim mi? Boyu uzun, beyaz tenli, yumuşak saçları ve pürüzsüz bir cildi var. Hiçbir kız ona kayıtsız kalamıyor, ben de kalamadım tabii. Kendisi maalesef ki benim ilk aşkımdı ama asla itiraf etmedim. Çünkü neden edeyim? Saint ve Zee'nin birbirlerine hisleri vardı. Birbirlerine söylemeye cesaretleri yoktu ama bana güveniyorlardı, güvenlerini hayırlı bir iş için boşa çıkarmaştım. Artık bana daha çok güveniyorlar. Benim de Bright'a itiraf edecek cesaretim yok, onun bana karşı hisleri var mı bilmiyorum bile. Bizi birleştirecek bir Metawin yoktu çünkü. Oh, Metawin; gerçek adım.

Seraph Arena (BrightWin) Where stories live. Discover now