Round 3

469 49 49
                                    

Uyandığımda Bright'ın da bana sarılmış olduğunu fark ettim. Hemen dibimde, gözleri kapalı hafifçe nefes alıp vererek uyuyordu. Gördüğüm ilk görüntünün O olması beni deli gibi heyecanlandırsa da uyku sersemliğim yavaş yavaş geçerken çevremi daha iyi algılamaya başladım.

Hâlâ buradaydık. Zorla alıkonulmuş ve de dövüştürülmüştük. Elimi kaldırarak yavaşça onun yanağına dokunup adını fısıldadım. Bright'ın göz kapakları aralandı ve kahverengi gözlerini açığa çıkardı. Beni görünce şaşırdı ama hiçbir tepki vermedi. Gözleri ile etrafı inceledi. "Ah..." dedi, çatallaşmış sesiyle.

Yatakta doğrulduk. "Sence burada kaç kişi vardır?" diye sordum. Kısık gözleri ile kısaca yurdu inceleyerek "Çok var, belki elliye yakındır." dedi. Kalbim yine aynı korkuyla hızla atmaya başladı. Gözlerim nedensizce Unatake'yi aradı. Burada bize düzgün davranan, hatta bizimle iletişime giren tek kişi oydu. Etrafta gözükmüyordu.

Sessizce etrafı incelerken yatağında oturmuş yeri izleyen R'khan'ı gördüm. Unatake onun General gibi bir şey olduğunu söylemişti ve bu demektir ki buradaki herkesten daha fazla bilgisi vardı. Aklımdaki soruları yanıtlayabilir, Unatake'nin anlattığı saçmalıklara bir açıklık getirebilirdi. Yatağın ucuna doğru gidip ayaklandım. Bright aniden kolumdan tutup "Nereye gidiyorsun?" diye sordu. "Onunla konuşacağım." diye başımla mavi tenli adamı gösterdim. "Sen kafayı mı yedin?" dedi Bright. "Ya sana zarar verirse? Olay çıkarmak mı istiyorsun?"

"Unatake buradayken birbirimizle dövüşmenin ve öldürmenin yasak olduğunu söyledi." dedim.

"Sence bu ins- yani şeyler bu kurala uyar mı?" Bir şey demeyince bana tutunarak ayaklandı. "Büyük bir aptalsın. En azından tek başına bir şeylere kalkışma." dedi Bright. Böylece beraber R'khan'ın yanına gittik.

Biz yanına geldiğimizde kafasını bile kaldırmadı. Dönüp Bright'a baktım çünkü ne diyeceğimi bilmiyordum. "Iıı-"

"Bir şey diyeceksen çabuk konuş çocuk." dedi kalın sesiyle. Boğazımı temizledim ve de kibarca konuşmaya çalışarak "Biz, şey, burada ne oluyor bilmiyoruz ve belki sen- siz bize yardımcı olabilirsin-iz diye düşündüm." dedim. "Peki neden böyle düşündün?" dedi R'khan. "Ee, Unatake sizin bir general olduğunuzu söyledi." dedim.

"Hey, hey. Bir sorun mu var?" diye aniden yanımızda belirdi Unatake. "Arkadaşların beni rahatsız ediyor." dedi R'khan.

En sonunda nefes verdim ve "Hayatımızda ilk kez uzaya çıkıyoruz ve bizden başka canlıların var olduğunu öğreniyoruz biraz daha cana yakın olamaz mısın sayın General?" dedim sinirle. R'khan onunla böyle konuşmama işkillenerek ayaklandı. Boyu benden uzundu ki boyum 1,85'ti. "Generallik günlerim geride kaldı çocuk. Zaten yakında ölüp gideceksin öğreneceğin şeyler ne işine yarayacak?" dedi. Ses tonu aşırı sertti. "Buraya getirildin çünkü insanların eğlenmesi ve birilerinin para kazanması lazım sen de biz de bunun için buraya ölmeye geldik. Aklında soru kaldı mı?" dedi ve benle Bright'ı ittirerek ortamızdan geçti.

"Öleceğimi nereden biliyorsun?"

Durdu. Geniş sırtına bakıyordum. Siyah, kolsuz bir giysi giyiyordu ve mavi tenli kolu çok iriydi. Kısacası tek yumrukta canımı alabilirdi.

"Öyle olsun." dedi R'khan. "Bugün sizi bir maça çıkaracaklarına eminim. Eğer bu maçı kazanırsan sorularını yanıtlarım. Kazanamazsan zaten Üst-Muhafızlar cesedini arenadan toplayıp Yluylular'a atacaktır." Suratını bana bile dönmeden konuşmuş sonra da bu büyük odanın öteki ucuna doğru yürümeye devam etmişti. Unatake, "Bir sorun olursa bana sorun demiştim." dedi. "Bana biraz izin ver." dedim ona dönerek. "Bana anlattığın şeylerin bir dedikodu olduğunu sen söyledin. O adam bir generalse senin anlattığın dedikodulardan kesinlikle haberi vardır."

Seraph Arena (BrightWin) Where stories live. Discover now