IV - ❝Filizlenmeden Tekrar Küllenen Ruh❞

En başından başla
                                    

"Hoş buldum," diyerek içeri girdim.

O an kulağıma Suzi'nin kızgın miyavlamasının sesi dolmuştu. Baran, "Anam!" diye bağırdı. "Elimi tırmaladı."

"Neler oluyor?" diye sordum endişeyle.

Büşra, benim aksime oldukça rahat şekilde, "Suzi'ye aşı yapmak için veteriner geldi. Ama huysuzluk yapıyor," diye açıklama yapmıştı. Onunla beraber salona dâhil olduğumda bir köşeye sinen Suzi, önünde bariyer olan Zamir, Baran ve masanın yanında çöküp etrafa bakan güzel kadın dikkatimi çekmişti.

Ne? Güzel kadın mı?

Gözlerim irileşmiş şekilde kadına baktığım sırada, "Çok güzel, değil mi?" diye fısıldadı Büşra. "Tüm işlerimi iptal edip başlarına dikildim. Bir saattir aşıyı yapıp gidemedi. Bence daha çok zaman geçirmek için oyalanıyor. Kur yapıyor bizimkilere."

Kısık sesle, "Benimkine kimse göz dikemez," dediğimde Büşra, sırtıma vurarak bana destek verdi. Benimki mi? Ne diyordum ben? O sadece bir günlüktü.

"Yürü be!"

Boğazımı temizleyerek kendimi belli etmek adına, "Ben geldim!" diye bağırdım. Herkesin bakışlarının üzerimde toplandığını hissettiğim sırada Zamir'in yanında durdum ve eğilip yanağından öptüm. Sakalları dudaklarımda tatlı bir acı bıraktığında kalbimin içimden kayıp gittiğini hisseder gibi olmuştum. "Selam," dedim cilveli sesle. Ona doğru sokulduğumda bir elimle de Suzi'nin gergin bedenini okşamıştım.

Kıskançlık... Lanet bir duyguydu.

Zamir donakalmıştı. Suzi'nin üzerindeki eli çekilmiş, afallayan gözleri bana dönmüştü. Onun bakışlarına daha çok maruz kalmadan Suzi'yi kucakladım. "Kızım, aşı olmak istemiyor musun sen?" Ellerini boynuma doğru uzattığında onu başından ve burnundan öpmüştüm. Birlikte ayağa kalktığımızda onu masaya doğru getirdim çaktırmadan. Bunu yaparken sürekli sırtını okşuyor, onu sakinleştiriyordum.

Kollarımı ondan çekmeden masanın yanına çöktüğümde veteriner de iğneyi hazırlamış ve Suzi'ye göstermeden boynunun arkasına getirmişti. Suzi'nin derisini çekiştirip iğneyi boynunun alt kısmına batırdığında önce öne doğru atılan Suzi veterineri tırmalamıştı. Bunu yaptıktan hemen sonra ise göğsüme sokulmuş, beni koklamıştı.

Baran şaşkınlıkla, "Oha!" diye bağırdı. "Resmen seni annesi ilan etti."

Kendimden emin sesle, "Zaten öyleyim," dediğimde beni alkışladı.

"Zamir'den ilk çocuğun. Dört tane daha olursa gerçek bir Hürrem Sultan olacaksın."

"Dört çocuk mu?" Zamir, tam arkamdaki kanepeye oturmuştu. Sorduğu soruya karşılık gözlerimi ona çevirdim. Ses tonundan hiçbir ifade seçilmiyordu. Bunu hangi anlamda söylediği belirsizdi.

Büşra, Zamir'in yanına otururken, "Harika olmaz mı?" diye sordu. "Benimkine arkadaş olurlar. Düşünsene dördüz bebekleri!"

Zamir'in şaşkın yüzü ona döndü. "Dördüz mü?"

Veteriner en sonunda, "Siz evli misiniz?" diye sorduğunda Büşra gülmemek için kendini zor tutuyordu.

Suzi'yi Zamir'in kucağına verirken kumral kadına dönüp tebessüm ettim. "Nikâhlı karısıyım." Daha birbirimizin flörtü bile olamadık. Bir günlük sevgiliydik ama o da çabuk bitti.

Zamir'i sahiplenen ela gözlerim kadının üzerine kilitlendiğinde Baran'ın yanakları şişmiş, Büşra kıpkırmızı kesilmişti. Zamir'e doğru bakışlarımı çevirdiğimde kucağındaki Suzi'yle olanları şaşkınlıkla izlediğini fark etmiştim.

HALEFHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin