Taehyung diyecek söz bulamayınca susmuştu. Jungkook haklıydı. En yakın arkadaşını kaybetmek üzereydi. O anı hatırladığında tekrar kalbi sıkıştı. İki adım ilerleyerek camın ardında makinelere bağlı olan arkadaşına baktı. Teninin rengi solmuş, dolgun dudakları hafif morarmıştı. Bu görüntü canını yakıyordu. Gözyaşlarına engel olamayacağını anladığından hava alacağını söyleyerek oradan uzaklaşmıştı. Jimin'e güveniyordu. Onu bırakmazdı. Söz vermişlerdi. Birlikte kurdukları hayalleri vardı. Taehyung'un seçtiği müzeleri gezeceklerdi, Jimin için Londra'ya gidecekler , büyük akvaryumları görecekler, Taehyung için bir köpek sahiplenecekler, yeşilliklerin arasında güzel bir yerde kamp yapacaklar, özgürlüğü ve aşkı doya doya yaşayacaklardı. Hayalleri, hayal olarak kalmamalıydı.


Jungkook'un gözlerinden birkaç damla daha firar ederken eliyle hızlıca sildi. Geceyi aydınlatan Ay ışığı anlamsız geliyordu. Güneş doğduğunda ışığında nefes alamıyordu. Jimin'in soluyamadığı oksijen olmak için ne gerekiyorsa yapmak istiyordu Jungkook. Ona sıkıca sarılmak, kalp atışlarını saatlerce dinlemek istiyordu.

Ne kadar çok üzülmüştü sevdiği. Üzgün ​​olmak için doğmaya yemin etmiş gibiydi. Onu her şeyden korumak istiyordu. Kendisi bile üzmüştü onu, saf kalbini kırmış ve yeni yaralar açmıştı. Sonra açtığı her yaranın üzerini öperek geçirmeye çalışmıştı. Yağmurda dans etmişlerdi. Acı içinde olsalar bile tek düşündükleri; birbirine dolanan kolları ve ıslak dudaklarının arasından birbirlerini ne kadar çok sevdiklerini söylemeleriydi.

Manzaraya herkesten daha çok ihtiyaçları vardı  ve onlar birbirinin manzarası olarak en güzel kararı vermişlerdi. Bugün iki manzara da güzel değildi. Hüzün ve kasveti taşıyordu üzerinde. Renkleri solmuş ve yıpranmış bir tabloyu andırıyordu.

Sadece kendini eski anılar teselli edebilirdi, başka kimse değil. Gözyaşlarını dökmek sorun değildi ama o hissedebilirdi. Jungkook'un bu kadar üzüldüğünü hissetmemesi gerekiyordu. Kapalı gözlerinin ardında saklandığı yerde huzurlu olmalıydı. Jungkook bir elini cama yaslarken gözlerini Jimin'den ayırmıyordu. Gözlerini açtığında korkmasını istemiyordu. Sessizce fısıldadı.

" Parla Ay Işığım,  tekrar yükseldiğinde, senin zamanın olacak. Sana yine hayranlıkla bakacağız. Parla Ay çocuğu, sakın ağlama. Biz seni bekliyor olacağız. "

" Jungkook, " gözlerini Jimin'den ayırarak Jin'e baktı. "İyi misin?"

"Hyung ben iyiyim. Asıl Jimin, iyi mi?" Bir süre sessiz kaldıktan sonra diğer sorusunu yöneltti.

" Taehyung nerede?"

" Bilmiyorum galiba bahçeye çıktı. " Jin, sıkıntılı birkaç  nefes verdikten sonra konuşmak için kendini hazırladı.

" Jin hyung beni korkutuyorsun. "

" Jungkook biliyorsun ikinci evreye geçiş yapmıştı. Şu an hala öyle ama durumu daha da kötüleşirse üçüncü evreye giriş yapacak gibiyiz.  Bu her şeyin daha da zorlaşacağını gösteriyor. Kanser, lenf bezlerine yayılmamış ancak 5 cm'den büyük ve diyaframa yakın. Kanser lenf düğümlerine ve bronşların yakınlarına yayılmış. Onlara ulaşmadan tedaviyi biraz daha sıklaştırmaya karar verdik. "

" Hyung daha açık konuşur musun? "

" Jimin'i çok zor bir süreç bekliyor. Kendini bırakma ve hep birlikte onun yanında olalım. " Jungkook başka bir şey demeyerek tekrar eski  pozisyonuna döndü.

Bir defa bırakmıştı onu ama asla bir kez daha bırakmayacaktı. Ölüme daha da yaklaştığını söylüyorlardı ama daha çok yaşamalıydı. Bırakmak istediğini söylüyordu ama onun ellerini daha sıkı tutacaktı. Hiç düşünmeme kararı aldı o an Jungkook. Aslında bu onların kaderiydi, Jimin biliyordu, sonsuz acı içinde gülümsemenin nasıl olduğunu çok iyi biliyordu. Yüksek sesle "özgürlük" dediğinizde "özgürlük" yoktur, biliyordu değil mi? Savaşmadan özgür olamayacağını biliyordu, değil mi?

Ay çocuğunun, gece gökyüzüne ruhunun ışığını yansıtmasının zamanı gelmişti. Gökyüzünde parıldayan gözlerine baktı. Ona göstermek istiyordu. Işığı ile büyüleyemeyeceği tek bir yerin bile olmadığını söylemek istiyordu. Sokak lambasına dolanan sarmaşığın, bir sürü dikeni vardı. Şu yanıp sönen ışığa bir kez daha yakından bakınca tüm gerçek görünür oluyordu. Gece görüşü çok acımasız bir şey değil mi? Birilerinin dikenlerinin muhteşem görüntüsü, bir başkasının acıdan dolayı titrek bakışları olabiliyordu. Dikenlerine bakıp teselli edilecek birileri arıyordu. Işığı ile gülümseyip içini ısıtacak birine ihtiyacı vardı.

Jungkook, Jimin'i etrafına dolanan dikenlerden kurtarıp ışığını özgürlüğe kavuşturacaktı. Dikenlerin bıraktığı yaraları öpüp sıcak gülüşünü ona bahşedecekti ve Jimin'in kalbine zehir yerine sevgi yayılacaktı...

 Dikenlerin bıraktığı yaraları öpüp sıcak gülüşünü ona bahşedecekti ve Jimin'in kalbine zehir yerine sevgi yayılacaktı

Deze afbeelding leeft onze inhoudsrichtlijnen niet na. Verwijder de afbeelding of upload een andere om verder te gaan met publiceren.

" Zamanın silemeyeceği çok şey var."

______

Çok mu batırdım acaba? Kötü olduysa bile mahzur görün. Bugünlerde biraz rahatsızım ve mantıklı düşünemiyorum. Umarım bu halimle size güzel satırlar bırakabilmişimdir:)

Kendinize çok dikkat edin, sizleri seviyorum💕🌸

Sağlıkla kalın⭐️

I'm A Mess | • 𝘫𝘪𝘬𝘰𝘰𝘬 •Waar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu