|-6-|

710 158 95
                                    

Beğenmeyi ve yorum yapmayı unutmayın 💚 İyi okumalar...

_

_____
"Jimin ... biliyorsun.Sen farklısın."

"Artık ne yaparsan yap, umurumda değil Kook ve şimdi evimden git lütfen." Gözlerimi elimden geldiğince ona bakmaktan alıkoyuyordum. Biliyordum.Eğer ona bakarsam dayanamazdım. Dayanamaz tutup sarılırdım.

"Min konuşalım ... Lütfen."

"Ne kadar ironik değil mi?"

"Ne?" Anlamayan gözlerini tahmin edebiliyordum.

"Daha birkaç hafta önce aynı kelimeleri sana kullanıyordum. Senin bana verdiğin cevabı vereceğim." Son kez kırgın ve bir o kadarda kızgın gözlerimi, gözleriyle buluşturdum.

"Siktir git Jungkook." Ağlamaktan kızarmış gözlerini görmek beni hiç iyi etkilememişti. Gözleri aynam olmuştu.Yaşadığım hayal kırıklığında şu an onunda gözlerinde görüyordum. Daha fazla dayanamayacağımı anladığımda hareketlendim.

"Galiba bu evden ikimizde gitsek iyi olacak." Kapının kolunda duran ceketimi ve telefonumu alarak çıkışa yöneldim. Ağlayışları kulağımın uğultusunu arttırırken kendimi dışarı attım. Binadan çıktığımda yağmur yağdığını fark ettim.Kafama ceketimin şapkasını geçirip ellerimi cebime koydum.Yürüyüşüme öksürüklerim eşlik ediyordu.Ara sıra nefesim kesildiğinde duruyordum. Akan gözyaşlarımın serinliğini yüzümde hissediyordum. Kaç dakika sonra bilmiyorum ama telefonumun çalmasıyla gerçek dünyaya dönmüştüm. Arayan kişiye baktığımda meşgule atıp tekrar cebime koydum. Yine çalan telefonun sesini duymazdan geldim, boş sokaklarda yankılanırken. " Açalım, ya başına bir şey geldiyse?" Kalbim kollarını bağlamış endişeli sesiyle beni ikna etmeye çalışıyordu.
"Açma!Ne yaparsan yap dedik. Unutma. " Mantığıma katılırken kalbimin endişeli hali beni zora sokuyordu.Kalbim ve mantığım tartışmaya girmişken hala çalan telefonu sinirle açtım.

"Ne var?"

"Min ... özür dilerim." Kısık sesi ve hızlı nefes alıp veren sesi duyduğumda adımlarım durdu.

"Beni arama." Kapatmak için yeltendiğimde duyduğum hıçkırığı ile donmuştum. Sanki en derinlerimde canımı benden çekip alıyorlarmış gibi hissettim.

"Özür dilerim ... Lütfen affet beni." Anbean kötüleşen sesi tüm yelkenlerimi indirmeme sebep olmuştu.

"Neredesin?" İç çektikten sonra masum sesi ahizeden kulaklarıma ulaştı.

"Bilmiyorum."

"Nasıl bilmiyorsun?"

"Nerede olduğumu bilmiyorum. Taksi çevireceğim."

"Tamam benim yanıma gel. Taksiye binince telefonu taksiciye ver." Ses gelmeyince başını sallayarak onayladığını anlamıştım. Bu hali gülümsetmişti. Birkaç dakikadan sonra taksi bulduğunu anlamıştım.

"Hyung taksiye bindim. Telefonu veriyorum." Taksiciye adresimi verdikten sonra telefonu kapattım.

Kırılmış kanatlarımla, kırık bir kalbim vardı.Bir sesim vardı ama şarkı söyleyemiyordum.Beni yere düşürdü ve onun için yerde mücadele ettim.Kendimden çok kayıplar verdim ve bir süreden sonra çizgim kesilmişti.Bir sesim vardı evet ama konuşamadım.Kalbim acısını haykırmak isterken mantığım öfkesini kusmak istiyordu.İzin veremedim.Yapamadım. Duygularımın onu yaralayacağını biliyordum ve onun canını acıtmak isteyeceğim en son şeydi.Bugün içimde çığlığımı bastıran güç biraz azalmıştı ve bunu sonucunda onu yaralamıştım.Şimdi ise onu yanıma çağırarak acımı ondan tekrar alacaktım.İçimizde hepimizin susturmaya çalıştığı bir çığlığı var. Başkasını yaralamayalım diye içimizde tuttuğumuz çığlığımız zamanla bize düşman olup ellerini boğazımıza sarıyordu ve bizi boğuyordu. Ama anladığımızda her şey için çok geç oluyordu...

Yağmurun altında yarım saat beklemenin ardından taksi önümde durdu. Arabadan hızlıca inen korkmuş bedeni görünce ona ilerledim. Kollarımı açtığımda o çoktan üzerime atlayarak sıkıca sarılmıştı.Elimin tekini beline koyarak sarılmıştım. Diğer elimle ise sırtını okşuyordum.

"Min...üzgünüm. Lütfen beni bırakma." Yağan yağmura rağmen gözyaşlarını tenimde hissediyordum. Tenimde soluklanışını görmezden gelmeye çalıştım. Dudakları omzuma dokunurken bu hiç mümkün olmuyordu.

"Korkma..." Devam ettirmek istediğim kelimelerden ne kadar pişman olacağımı bilsem de, onu rahatlatmak için dudaklarımı aralayarak kelimeleri özgür bıraktım.

"Hala seninleyim" Kollarını daha çok vücuduma sardığında bende kollarımla sıkıca belini sardım. Parmak uçlarımda hafifçe yükselmiş bir şekilde, bomboş sokakta ve yağmurun altında gözyaşlarımız yağmura karışırken sarılıyorduk. Kokularımızı nefes bildiğimiz dakikaların ardından geri çekildim.

"Hadi eve gidelim." Kızarmış gözleri ve soğuktan dolayı titreyen çenesiyle küçük masum bir çocuğu andırıyordu. Minik ellerim ile ellerini kavradıktan sonra gülümseyerek yüzüne baktım. Tatlı gülümsemesi yüzüne yerleşirken el ele yürümeye başladık. Sessiz geçen yolculuğun ardından birkaç saat önce kavga ettiğimiz eve ulaştık. Koltuğa oturduğunda hızlıca üzerimi değiştirip onun içinde kıyafet ve havlu alarak odadan çıktım. Kıyafeti koltuğun üzerine bırakıp havluyu kafasına attım. Klimayı sıcak ayara getirerek çalıştırdım. Sinir bozucu sesi duyduğumuzda ikimizde gülmüştük.

"Üzerini değiştir ve saçlarını kurula. Çabuk hasta oluyorsun." Mutfağa ona sıcak süt getirmek için ilerlediğimde belime dolanan kollar ile durmuştum.

"Teşekkür ederim Hyung." Gözlerimi kapatıp bu anın büyüsüne kapıldım.Büyünün kaybolması da birkaç saniye sürmüştü. Tekrar kendimi geri çekerek mutfağa yöneldim.

"Üzerini değiştir geliyorum." Sütü ısıtarak içeri gittim. Üzerine değişmiş,havluyla ıslak saçlarını kurutan tavşanı görünce o fark etmeden bu manzarayı izlemeye devam ettim. Havluyu başından indirince izlemeye son vererek yanına gittim.

"Hadi iç." Uzattığım bardağı alarak gülümsedi. O sütünü içerken duvardaki saati izliyordum. Boğazımı acıtan birkaç öksürükten sonra ona döndüm. Endişeli gözleri üzerimdeydi. Odama gitmek için ayağa kalktığımda elimi tutan eli ile ona döndüm.

"Biliyorum çok şey istiyorum ama...birlikte uyuyabilir miyiz? Eskisi gibi." Bakışlarını kaçırarak dudaklarına dişlerini geçiriyordu. Mantığımı ve kalbimi dinlemeyerek hareket etmeye devam ettim.

"Olur." Gözlerindeki parıltıları görmek güzeldi.Birlikte odama geldiğimizde her zamanki gibi ben sol tarafa geçerken o sağ tarafa uzandı. Işığı kapattıktan sonra gece lambasını açtım. Soluk mor ışık odayı aydınlatırken yatağa ona sırtımı dönerek uzandım. Anılarımız bedenimi esir alırken belime doladığı kollarıyla zincirlerim kırıldı. Boynuma yönelerek kokumu içine çekti.Yine boynumda soluklanıyordu. Kulağıma fısıldadığı kelimelerle hücrelerimi ele geçiren hisle ona inanmak istedim.Söylediğine sıkıca sarılmak ve bırakmamak istedim.

"Jimin...bende hala seninleyim. Sana söz veriyorum. Ellerini tutacağım ve sana zarar veren her şeyi senden söküp alacağım. Bu hastalıktan seni kurtaracağım."

_________

Ağlamıyorum canım sadece gözüme toz kaçtı :')

Beğenmeyi unutmayalım💚

Sevgiyle kalın

Sevgiyle kalın♡

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
I'm A Mess | • 𝘫𝘪𝘬𝘰𝘰𝘬 •Where stories live. Discover now