"Kısa kes," diye araya girdim. Göz devirdi. "Araya girmezsen anlatayım."

"Gereksiz düşüncelerini araya sokmadan anlat sende."

Ilgaz kolumu sıvazlayıp kulağıma eğildi. "Sakin ol yumurtam, kız şimdi senden korkup kaçacak. Hiçbir şey öğrenemeyeceğiz."

Ona omuz silktiğimde Berfu halimize bakıp başını iki yana salladı ve devam etti konuşmaya. "Her neyse işte. Tam ben kağıda bakarken Cem girdi sınıfa, aceleyle kağıdı katlayıp cebime attım. Bahçeye indim, o sırada sen okula giriyordun. Öğrendiğim şeyden sonra sana takılmak istedim sadece. Daha sonrasında ders başlayacak diye sınıfıma geçtim zaten. Sırama oturur oturmaz kağıdı imha etmek için cebimden çıkaracaktım fakat cebimde bulamadım. Aceleyle cebime sıkıştırdığım için koridorda ya da bahçede yürürken düşürdüm sanırım, emin değilim. O sırada kağıdın elimden çıktığını biliyorum o kadar. Kağıdı panoya asan ben değilim."

Aşağı yukarı böyle bir halt yediğini tahmin ediyordum o yüzden anlattıklarına şaşırmamıştım ama o son cümle... Turşusuna bak süs bebeğini al resmen. İkisi de asmadığını söylüyordu ve ben ikisine de inanmıyordum.

Gözlerimi kıstım şüpheyle. "Neden sana inanayım?"

Derin bir nefes alıp bakışlarını merdivenlere düşürdü. "Hatırlıyor musun geçen sene biri ortaokuldaki kilolu ve çirkin olduğum fotoğrafımı okulun panosuna asmıştı. O gün herkes bana sanki geçmiş yıllarımdaki halimdeymişim gibi bakmıştı. Hala bakanlar, su aygırı diye laf atanlar var hatta. Başta o kadar sinirim bozulmuştu ki günlerce ağlamıştım." Gülümsedi. "Sonra biri çıktı karşıma, bana onların hayatımda ben onları umursadığım sürece var olabileceklerini söyledi. O günden sonra insanların söylediklerini umursamayı bıraktım. Fakat onlar susmadı, susmayacaklar. Ama bu sefer susan taraf ben de olmayacağım. Herkesin bir kusuru var, ben de onların kusurlarını yüzlerine vurarak susturuyorum. Yaptığım kime göre yanlış kime göre doğru bilmem, umursamam da."

Silinen gülümsemesiyle bakışlarını düşürdüğü yerden kaldırıp bana çevirdi. Su yeşilleri samimiyetle parlıyordu bu sefer. "Demem o ki; birilerinin hadleri olmamasına rağmen sana aşağılayıcı gözlerle bakmasının ne demek olduğunu çok iyi biliyorum. Bunu bile bile aynı şeyi sana yaşatmam. Her ne kadar seni sevmiyor olsam da yapmam Nil, bu yüzden bana inanabilirsin."

Dediği zamanı hatırlıyordum. Fotoğrafını ben de görmüştüm ama beni ilgilendirmediği için gidip de ona laf atmamıştım. Aksine yapan kişiyi bulması için yardım edebileceğimi bile söylemiştim. Aynı sınıfta olduğumuz için konuşmuşluğumuz vardı. O her ne kadar benden başından beri haz etmese de benim onunla bir sorunum yoktu. Son bir aya kadar...

Bu konudaki samimiyetine güvenirdim. Berfu dediği gibi insanların yüzüne kırıcı konuşabiliyor, yanlış şeyler yapıyor olabilirdi. Çünkü onu bu raddeye getiren kendince kötü şeyler yaşamıştı.

Kağıdı panoya onun asmadığına inanıyordum.

Aniden yatışan ortamı bozmamak adına kollarımı göğsümde toplayıp geri çekildim. "Fotoğrafı hatırlıyorum, o zamanlar da güzelmişsin. Saçma sapan şişmandım çirkindim tiplerine girme."

Sesim mesafeliydi. Buna rağmen beni onayladı. "Artık girmiyorum zaten, aştım. Ortaokul yıllarımda aşamamıştım ama geçen sene bunu yayan kişi aşmama vesile oldu bir yerde."

"İyi," diye karşılık verdim soğukça. Konu ne ara buraya gelmişti?

İç sesimi duymuş gibi Ilgaz, "Bir dakika ya!" diyerek lafa atladı. "Sizin şu an saç başa kavga etmeniz gerekmiyor muydu? Ben de Niloşumu tutmak için buradaydım falan?"

GÖSTERMELİK SEVGİLİ | Texting ✔Where stories live. Discover now