yirmi beş

73.2K 6.3K 18.3K
                                    

selamlarrrr hoş geldiniz reisler bu bölümler son eglenceli bölümlerimiz olabilir falan dermisim...
belki de öyledir?!

"give your heart and soul to me and life will always be la vie en rose"
ficteki taehyung da bu söze katılmış ve bu bölüm bu şarkıyı jungkooka ithaf edicekmiş öyle dedi :)

****

Jeon Jungkook

Tek omzuma taktığım sırt çantamla birlikte şirketin karşısında duran minibüse koşturuyordum. Babam benden önce evden çıkmış ve şirkete gelince geç kaldığım ile ilgili mesajlar atmıştı fakat gördüğüm kadarıyla hiç gecikmemiştim. Hatta erken bile gelmiştim. Oldukça az kişi var sayılırdı.

Gözlerim Taehyung'u aradı fakat onu göremedim. Buna fazla kafamı yormadan kızları gözetleyen Hoseok'un yanına gittim. "Selam röntgenci."dedim elimi omzuna koyarken.

"Ha?" diyerek bana döndü zorlana zorlana. Kızlardan gözünü alamıyordu resmen...
Anlaşılan şu an Hoseok ile iletişim kuramayacaktım.

Neyse ki yanında telefonuyla uğraşan Minho benim geldiğimi fark etmiş ve başını telefondan kaldırıp kocaman gülümseyerek bana selam vermişti. "Hoş geldin Jungook!" dedi. "Biz de kadronun tamamlanmasını bekliyorduk, hala gelmeyenler var."

"Mesela Taehyung." dedim ve yola baktım. Arabasını görmek istiyordum. Ona çok azıcık sinirli olsam da yanımda olduğunu bilmek iyi hissettiriyordu.

"Ah, evet." dedi Minho ve tekrardan telefonuna baktı. "Gruptan yazıyorum fakat kimse görmüyor. Sinir oluyorum ya!"

Minho'yu sakinleştirmek için yanına gidip telefonuna bakmıştım. Deli gibi gruba mesaj atıyordu ama dediği gibi kimse görmüyordu. Neyse, birazdan gelirlerdi herhalde. 

Dediğim de olmuştu. Zaman geçtikçe eksik kişiler tamamlanmaya başlamıştı. Kızların hepsi gelmiş ve güneşe doğru birbirlerinin resimlerini çekmişlerdi. Mark ve Jackson birbirleriyle güreşmiş, Jaehyun da onları videoya çekmişti. Jimin ve Hyunjin de bir köşeye oturmuş, gelen geçeni izleyip kendi kendilerine muhabbet etmişlerdi. Taehyung ise hala ortalarda yoktu.

Minho'nun yanından ayrılmış ve bir köşeye giderek telefonumu elime almıştım. Taehyung niye hep bu kadar gecikiyordu bilmiyordum. Sorununun ne olduğunu söylememesi de iyice sinirimi bozmaya başlamıştı. 

"Jeon?" diyen kalın sesi duyduğumda hemen bunun kim olduğunu anlamıştım. Hızla arkama döndüğümde karşımda saçları dağınık, kolsuz siyah tişört giyen ve güneş gözlüğünü tişörtünün yakasına asan Taehyung'u görmüştüm. Renkli giyinen ortağımı iyice kendime benzetmiştim anlayacağınız.

"Nerede kaldın sen ya?" dedim ciddi bir şekilde. Hala ona kızgın sayılırdım.

"Uyuyakalmışım." dediğinde kollarımı göğsümde birleştirdim. Tripli olduğumu anlamış olacak ki bana bir adım daha yaklaşmış ve yanağıma küçük bir öpücük bırakmıştı. "Sinirlisin sanırım." dedi dudaklarını yanağımdan çekerken. 

Ve ben yanağımdan öpülmesiyle bütün sinirimin yok olduğuna inanamıyordum.

"Biraz."

"Biraz?" dedi sesimi taklit ederek. "Bebeğim bana biraz sinirli yani?"

"Evet, bebeğin sana biraz sinirli ve sinirinin geçmesi için Taehyung'un ona sorununu söylemesi gerek."

"Ama ya Taehyung söylemek istemiyorsa?"

paparazzi | taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin