James Potter's Page

1.6K 107 322
                                    

/James Potter
"Golden Apple"/

Y/H: Hogwarts binan, Gryffindor, Slytherin dışında.

Y/H bina masasında oturuyorsun, ümitsizce kalbini kaptırdığın James Potter'ın izliyorsun, o ise senin ona aşık olduğundan habersiz, belki de seni tanımıyor bile, ismini dahi bilmiyor, varlığından haberdar mı orası tartışılır.

O ise onun mükemmel Lily'si ile bakışıyor. O ikisi ne zamandır bu denli yakınlar? ne zamandır birbirlerine aşık aşık bakıyorlar? Ne zamandır sarılıyorlar?

Sinirle büyük salonda çıkıyorsun, göz yaşların bir bir damlıyor, az önce Evans ile öpüştüler.

Onda olup da sende olmayan ne var? Safkansın, Remus Lupin'in kuzenisin, güzelsin, çekicisin, kızıl saçların olmasa da güneşi kıskandıracak parlaklıkta güzel sarı saçların var, senin de çillerin var, hem de istemediğin kadar, zümrüt yeşili gözlerin olmasa da safir gibi açık yeşil gözlerin var, sen de zekisin, kibarsın, adaletlisin, ama kimse seni görmüyor.

Sen altın kızsın ama sanki kimse altından hoşlanmıyor.

Ağlayarak önce sakinleşmek için Myrtle'ın tuvaletine gidiyorsun, Myrtle seni sinir ettikten sonra oradan çıkıyorsun ve Hagrid'in kulübesine ilerliyorsun, derdini ona anlatmayı planlıyorsun, fakat birden dikkatini bir şey çekiyor, yasak ormandan gelen bir ışık patlaması, asana sarılıyorsun ve ışığa ilerliyorsun.

Yerde bir elma var, altın renkli, kafanı kaldırıp elma ağacına bakıyorsun, genelde öğrenciler buradan yeşil elma toplar. Fakat bu elma altın renkli, aynı sen gibi, istenmiyor.

Elmayı alıyorsun ve boyasının eline geçmesini izliyorsun, ellerin altın renkli boya ile parıldarken burukça gülümsüyorsun, elmanın boyasının geçtiği yerler yeşil. Diğerleri gibi ama dışı daha güzel bir elma, belki de tadı kötü ama yine de farklı sayılmaz.

'Acaba kim boyadı bu elmayı?' diye geçiriyorsun içinden, o sırada elma ağacından elinde bir kova altın rengi boya ile inen birini görüyorsun, James Potter, ağaçtan inip sana gülümsüyor.

James Potter sana gülümsüyor.

Olduğun yerde kalıyorsun.

James Potter sana bir zamanlar Lily'e baktığında daha aşık bakıyor.

James Potter sana aşık oluyor.

Konuşmuyorsunuz, James'in kolları altın rengi boya ile kaplı, yüzünde bir kaç iz var, güneş ona vurdukça o ışıldıyor.

Sana yaklaşıyor, seni sevdiğini, seni asla bırakmayacağını söylüyor ve boya dolu kovayı bırakıp sana sarılıyor.

Bunları James Potter yapıyor...

Sana olanları anlatıyor, Lily'i öptüğünde aslında onu sevmediğini, her zaman senden hoşlandığını ama hislerini bastırmasının faydalı olmadığını, sana olan sevgisinin arttığını söylüyor.

Lily'i hiçbir zaman sevmediğini söylüyor.

Artık gülümsemiyorsun, karşındakinin James Potter olmadığından eminsin. James Potter senden nefret eder.

"üzgünüm James, seni sevmiyorum." diyerek yalan söylüyorsun. Koşarak Hogwarts şatosuna girip binana giden yola başvuruyorsun.

Yolda düşünüyorsun, James'i isminin anlamıymış gibi iyi bilirsin. O bu zamana kadar Evans'ı seviyordu, Evans mükemmeldi, sen değildin, Evans'ın içi de dışı da güzeldi, sen ise sadece dış görünüşte ibarettin, içindeki yangın hiçbir zaman sönmemişti.

Geride bıraktığın James Potter, Severus Snape'e dönüştü, Snape, James Potter ile ödeşmişti, James Potter onun hayatının aşkını çalmıştı bir zamanlar, Y/N'yi de kaptıramazdı. Rahatlamış hissediyordu, garip bir şekilde,
Y/N James Potter'ın kabul etmediyse, kendini eder miydi?

Y/H ortak salonuna girdiğin gibi çoğu kişi sana döndü. Sandığının tersine onlar seni kardeşleri gibi görüyordu, ağladığın için sakladığın yüzünü onlara döndüğünde herkes seni teselli etmek için sıraya girdi. Sonunda değer görüyordun.

O günden sonra Hogwarts'ın altın kızı oldun.

Sonunda insanlar seni fark etti.

Şimdi ise uzaktan izleme sırası James Potter'ındı.

*

Neden bu bölüm asla ve asla içime sinmedi ki, güzel yazmışım gibi.

Sanırım James'i tam yansıtamadım...

Günaydınlar bu arada :))

one day with marauders Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin