Bölüm 3

2K 268 102
                                    

Kitap [Kayıp Gül - Serdar Özkan]

Müzik [Eminem - When I'm Gone]

Film [Ghajini]

~

Bana pek yabancı olmayan kitap kokusu burnuma gelince, gülümseyerek içeri girdim. Normalde burada sürekli bekleyen, aradığımız kitapları bulmamıza yardım eden bir görevli olurdu, Okan Abi dediğimiz numarasız gözlükleri ve elinden eksik etmediği ajandası ile kolayca sevilecek biriydi.

Anlaşılan o ki yemeğe gitmiş, öğle aralarında kütüphane çoğunlukla boş olur zaten.

Duvarların kitapla dolu olduğu, ortaya da masaların yerleştirildiği kocaman bir alandaydım ve arkadan gelen şarkı sesine göre, yalnız değildim.

Boşuna gelmiş olmamak için, roman kısmından adı dikkatimi çeken ilk kitabı elime aldım.

Uçurtma Avcısı.

Benim için yeri hep ayrı olacak bir kitaptı bu ve uzun zamandır görmediğim bir yakın arkadaşımı bulmuş gibi hissetmiştim, sahi... Ne zamandır rafımda boş boş duruyordu?

Sesin geldiği yöne doğru ilerlerken yabancı bir şarkı olduğunu anladım, hangisi olduğunu çıkartamıyordum. Zaten yabancı şarkı dinlemek, sık sık yaptığım bir şey değildi. Dinlediğim şeyi anlamak isterdim ve maalesef yabancı dilim henüz o kadar gelişmemişti.

Hem Barış Akarsu, Cem Adrian, Şebnem Ferah, MFÖ ve telefonumda bulunan diğer sanatçılar dururken neden bir başkasına ihtiyaç duyardım ki?

Kütüphanenin içine doğru ilerlerken ses daha da arttı ve ben, en sonunda Fırat'ı gördüm.

O, beni fark etmemişti.

Siyah kapşonlusu üzerinde değildi, sandalyeye asılı olduğunu görebiliyordum. Elinde bir sandviç vardı, masadaki kitabı okuyordu.

Elimdeki kitabı sıkı sıkı tutarak Fırat'ın yanına gittim, karşısındaki sandalyeyi çekip oturdum.

Çıkardığım tüm gürültülere rağmen başını kitaptan kaldırmadı, hatta gözünü bile oynatmadı!

Boğazımı temizledim, biraz olsun dikkatini çekmemi sağlamıştı bu. Yayıldığı sandalyede biraz daha dik oturdu ve telefonuna uzandı, şarkının kapandığını duyduğumda ona engel olmak için konuştum.

"Ah sorun değil, çalabilir. Bence güzel."

Tek kaşını kaldırdı ve benimle göz teması kurmadan kitabını okurken konuştu.

"Gerçekten mi? Bring Me The Horizon sever misin?"

Şu an bir konuşmaya giriş yapıyorduk ve bunu batırmak istemiyordum.

"Evet, seviyorum. Devam et."

Omzunu silkti ve şarkıyı açtı. Gözlerimi kapatıp şarkıyı sevmeye çalıştım ama olmuyordu! Kulağıma sadece gürültü gibi geliyordu. Cidden, bu şeyleri nasıl dinliyorlardı? Hele kulaklıkla! Başları ağrımıyor muydu?

Kitabı açıp kendimi içinde kaybetmek istedim ama karşımdaki çocuk o kadar umursamaz davranıyordu ki, merak duygum her an daha kabarıyordu. Acaba ne okuyordu? Kitabın kapağına bakmaya çalıştım ama tamamen masaya koymuş, üzerine doğru eğilmişti. Sandviçi hala elindeydi.

Bu arada, okul gömleği üzerine yapışıyordu. Kas falan mı çalışıyordu?

"Kütüphanede yemek yemenin yasak olduğunu bilmiyor musun?"

Bir şekilde konuşmayı devam ettirmek istiyordum ama doğru bir taktik izlediğimden emin değildim.

Gözlerini ilk defa kitaptan kaldırdı ve doğrudan gözlerimin içine baktı. Gözleri ne siyah, ne de maviydi. Grinin en güzel hali, bana bakıyordu. Kitaplarda okuduğum, o göz rengine sahip birini ilk defa bu kadar yakından görmüştüm. Katniss Everdeen ve Christian Grey'den başkasına yakıştıramam diyordum ama... Fırat'ta  gayet hoş duruyordu.

"Evet ve ayrıca müzik dinlemek yasak." Sandviçten kasıtlı olarak koca bir ısırık aldı, yavaşça çiğnedi ve ardından suyunu içti. Sanki bana inat yapıyordu. "Bu konuda yapabileceğin bir şey var mı?"

Kitabını okumayı bırakmıştı, ağzından çıkanları duymadan önce sevinmiştim ama anlaşılan o ki boşunaymış.

Ah, saçmalık!

Benden cevap alamayınca kitabına geri döndü, ona doğru dil çıkarmadan duramadım.

Ve sonraki dakikalarda kitap okuduk. Birbirimize bakmadan, konuşmadan ya da başka şeyle ilgilenmeden. Tuhaf bir duyguydu, yanınızda birinin olması ama aslında size uzak olması.

Dakikalar geçip, öğle arası bitene kadar ne hakkında olduğunu bile bilmediğim bir müzikle kitap okumuştum.

Derse giriş zili çalınca apar topar kalktı, hala kitabın adını görememiştim ve meraktan ölüyordum!

Rabia hep fazlasıyla meraklı biri olduğumu söylerdi ve ben de dahil herkes ona katılıyordu.

Sayfamı okumayı bitirdikten sonra ben de kalktım, tüm çöplerini toplamıştı. Kitabı aldığım yere geri koyduktan sonra sınıfa gittim.

Birkaç kişi hariç herkes buradaydı. Hemen Fırat'a baktım, telefonuyla bir şeyler yapıyordu, ona çok fazla takılmadan sırama gittim.

Yekta da kulaklıklarını takmış halde, defterini karalıyordu.

"Ee? Son planlar ne?"

Kulaklıklarını çıkartıp telefonu sıranın altına koydu.

"Bu haftasonu, cumartesi Bakırköy Meydanı'nın orada buluşuyoruz. Saat dokuz gibi falan, sonra kahvaltı edip zaman öldürüyoruz. Akşam sinemasına yetişip evlere dağılıyoruz. Nasıl?"

Kafamı salladım.

"Bana uyar da, Taksim'e ne oldu? Ve... Herkes geliyor mu?"

O, cevap verirken kitaplarımı toplayıp hepsini çantama attım. Daha sonra burada gördüğüm bir şeyin beni şaşırtacağını bilmiyordum.

"Henüz belli değil, akşam grupta konuşuruz. Taksim, kızlara uzak kalıyormuş."

Öğretmenin içeri girmesiyle ayağı kalktık. Ders başlarken ben, keşke grubumuzda Fırat da olsa diye düşünüyordum.

~

Her ne kadar ilgi az da olsa, yorum yapanlara teşekkür ederim.

Bay Sessizlik ve Bayan GürültüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin