Moon

3.1K 363 211
                                    

Yoongi, çok da uzun olmayan bir yolculuğun sonunda arabayı-nasıl açıldığını anlayamadığım-evinin bahçe kapısından içeri girdirdi. Hoseok kafasını iki koltuğun arasından sol omzumun üstüne doğru uzatmıştı. Gözleri ön camdan hayranlıkla evi inceliyordu. 

"Hay amına koyayım..." 

Gözlerimi irice açıp ona döndüğüm sırada bana baktı ve boğazını temizleyerek Yoongi'ye döndü. 

"Şey, pardon. İstemsizce oldu." 

Yoongi, dudaklarını birbirine bastırarak çenesindeki küçük çukurun ortaya çıkmasına izin vermişti. Ardından arabayı evin yanındaki, garaj kapısı olduğunu düşündüğüm yere gelince durdurdu. Arabadan indikten sonra bagajdan bavullarımızı alıp eve ilerlemeye başladık. Yoongi paltosunun cebinden çıkardığı anahtarla kapıyı açıp bize yol gösterdi. İçeri girdiğimizde, üçümüz de olduğumuz yerde durmak zorunda kalmıştık. Kaşlarımızı kaldırarak birbirimize baktıktan sonra karşımızdaki adama bakmaya devam ettik. 

Namjoon hyung, elindeki dondurma kutusu ve ağzındaki kaşıkla birlikte salona girmek üzereyken, çıkardığımız seslerden olsa gerek aniden bize doğru dönmüştü. Altında dizlerinde biten bir basketbolcu şortu ve üstünde de sıfır kollu bir tişört vardı. Sonbahar aylarındaydık ancak evin içerisi oldukça sıcaktı. 

O da bizi gördüğüne oldukça şaşırmış olmalıydı. Gözlerini irice açmış şaşkınlıkla üzerimizde gezdiriyordu. Yoongi arkamızdan kapıyı kapattıktan sonra yanımıza geldi.

"İçeri geçin lütfen, rahatınıza bakın." Bize seslendiğinde hareket etmediğimizi görüp, gözlerimizi takip ederek baktığımız yere baktı. 

O sırada Hoseok, sıktığı dişlerinin arasından mırıldandı. Bel boşluğuma sağlam bir dirsek atmayı da unutmamıştı. "Bu adamın burada ne işi var Jiminie?"

Dudaklarımı birbirine bastırıp ellerimi önümde birleştirdim. Sanırım onlara küçük bir ayrıntıyı söylemeyi unutmuştum. O gece üstümüze arabayla neredeyse bir gölet dolusu suyu sıçratan adamın, Min Yoongi'nin şoförü olduğu gibi bir ayrıntıyı... Namjoon hyung'dan haberleri bile yoktu.

Yoongi derin bir nefes verip "Ah, Namjoon. Kendisi yakın dostum. Aynı evi paylaşıyoruz." dedi. 

Jungkook ve Hoseok'un kafası aynı anda bana dönerken onlara en sevimli gülümsememi sunmaya çalıştım. Namjoon hyung, üstündeki şaşkınlıktan kurtulduktan sonra ağzındaki kaşığı çıkarıp gülümseyerek bize doğru döndü. Bir elini ensesine götürüp "Şey, o gece için gerçekten üzgünüm." dedi. Ardından kaşlarını kaldırdı ve sırıtarak Yoongi'ye baktı. "Patronum biraz fazla huysuz da. Dakikliğe kafayı takmış durumda." 

Onun bu söylediği beni gülümsetirken Yoongi "Uzatma Joon." dedi. Bize döndükten sonra çenesinin ucuyla yukarı çıkan merdivenleri gösterdi. 

"Size odanızı göstereyim. Yorgun olmalısınız." 

Yanımızdan ilerleyip merdivenlerin önüne geldiğinde, Jungkook ve Hoseok'a eliyle önden çıkmalarını işaret etti. Onlar yukarı çıkmaya başladıklarında bavulumun kulpunu elimden alıp itiraz etmeme izin vermeden gözleriyle yukarıyı gösterdi. Bunun üzerine dudaklarımı birbirine bastırarak önüne geçtim ve bavulumu çıkarmasına izin verdim. Yukarı çıktığımızda Yoongi, uzun koridorda sağ tarafa döndü. Ona dosyayı imzalatmaya geldiğimde girdiğim çalışma odasının, koridorun sol tarafında olduğunu biliyordum. Ancak sağ tarafını hiç görmemiştim.

Yoongi'nin peşine takılıp etrafı inceleyerek onu takip etmeye devam ettik. Koridorda yalnızca iki kapı vardı. İlk odanın kapısına gelince durdu ve kapıyı açıp içeri girdi. Odanın içi oldukça sade ve şıktı. Çift kişilik ancak neredeyse dört kişiyi bile rahatça taşıyabilecek geniş bir yatak, yatağın iki yanında çekmeceleri esirgenmeyen iki komodin, dışı aynalarla kaplı bir gardırop ve kumaşı buradan bile yumuşacık görünen küçük bir koltuk bulunuyordu. Camlar, çalışma odasındaki gibi yere kadar uzanıyorlardı. Yere ise krem tonlarında oldukça hoş bir halı serilmişti. Odadaki en dikkat çekici ayrıntı, yatak başlığının üstündeki duvarı kaplayan tabloydu.

The Pianist | YoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin