12. Bölüm

4.4K 487 272
                                    

Mina'nın doğum günün olduğu sabah Jungkook onunla birlikte örtülerin altında kıvrılmış yatıyordu. Jungkook'un burada kalmasını istemişti çünkü bugün özel bir gündü, beş yaşında girdiğinden ve Jungkook küçük kızının büyüdüğü düşüncesi duygusallaşmasına neden olduğundan onun istediği herhangi bir şeyi geri çevirmek istemiyordu. Gece onu tutarken ve huzur içinde uyumasını izlerken burnunu çekişinden nefret etmişti.

Mina'nın büyümesi rahatlatıcıydı çünkü sağlıklıydı, gelişme aşamasındaydı, çok parlaktı ve çok zekiydi. Çok güzeldi.

Ama aynı zamanda Jungkook'un küçük kızıydı, o kadar küçüktü ki tek elle bile havaya kaldırılabilirdi. Kendi başına bile destekleyemezdi, sadece ve sadece Jungkook'a güveniyordu. Ona ağlardı, ona yalvarırdı, Mina her şeyiyle Jungkook'a aitti ve şimdi büyüyordu.

Minik yumruklarıyla göğsüne vurarak onu uyandırdı.

"Babacığım! Babacığım!" Sabahın yedisinde resmen çığlık attı, enerji ve heyecan patlaması yaşıyordu. "Doğum günüm! Babacığım!"

Jungkook altüst edilen uykusunun içinde homurdandı, umutsuzca birkaç saat daha istiyordu. Mina'nın başka fikirleri vardı: yatakta kalkmak ve örtülerin üzerinde zıplamak. Bu gözlerinin açılıp Mina'nın üzerinde kısılmasına sebep olmuştu.

"Sana ne söylemiştim, Mina?"

Birden bire duraksadı, yüzü düştü. "Yatakta zıplamak yok."

"Evet," Jungkook kollarını açtı ve Mina başını omzuna koyup kucaklaşmanın içine gömülmek için zaman kaybetmedi. "İyi ki doğdun, güzelim."

Kıkırdadı, ruh hali şimdiden yükselmişti. "Artık beş yaşındayım."

"Evet öylesin. Çok hızlı büyüdün, değil mi?" diye fısıldadı sesi biraz tıkansa da, Mina'nın sırtını şefkatle okşuyordu. Mina bunu fark etmedi ve yorum yapmadı, yanağını öpmek için geri çekildi.

"Hediyelerim nerede?" diye sordu sonra.

Jungkook güldü, yaşlı gözlerini sildi. "Bir dakika," diyerek küçük yataktan indi. Sırtı uyumak zorunda kaldığı dar alandan dolayı ağrıyordu, esneyerek vücudunu gerdirdi.

Mina sabırla bekliyordu ama çok heyecanlıydı, boncuk gözleri Jungkook'un her bir hareketini takip ediyordu.

Jungkook düzgünce paketlenmiş üç hediyeyi alıp Mina'nın önüne koydu. Kızına vermek istediği şeyi seçerken zamanını dikkatli kullanmıştı, akılsızca hiçbir anlamı olmayan bir hediye vermek istememişti. Jungkook duygusal biriydi -özellikle Mina ile olduğunda- ve ona bugünü hatırlatmak istemişti.

Mina'nın gözleri parıldadı. "İlk önce hangisini açayım, baba?"

"Hangisini istersen."

Doğal olarak en büyük paketi seçmişti. Mina Jungkook'a benziyordu, birbirlerine çok benziyorlardı çünkü Mina zamanını paketin üzerinden hediyenin ne olduğunu anlamak için kullanmıştı. Bir İpad'i açığa çıkarmak için kağıdı yırtmadan önce ne olduğunu anlamak için salladı.

Mina hediyeye bakıyordu, kafası karışmıştı. "Baba, bu ne?" diye sordu.

Jungkook çoktan tableti paketinden çıkarıp şarj etmiş, onun için gerekli olan uygulamaları indirmişti. Ona eğitici bir hediye satın almak istemişti, İpad'in birçok farklı amaç için kullanılabileceğini düşünüyordu. Eğlenmek ve aynı zamanda öğrenmek için.

"Bu bir İpad," diye açıkladı ve eline verdi. Mina düğmeye basarken ağırlığını ölçtü. Tablet açıldı ve onun bale yaparkenki bir fotoğrafı ekranda belirdiğinde bu Mina'nın sırıtmasana sebep oldu. "Bunu oyun oynamak için kullanabilirsin, gördün mü?" İndirdiği bir uygulamaya basarak tıklamadan önce Mina'nın incelemesine izin verdi. "Ve ayrıca ders çalışmak için de kullanabiliriz, tamam mı? Rakamları öğrenmek için."

Moves Like Magic  • JikookWhere stories live. Discover now