6. Bölüm

6.7K 719 201
                                    

"Şerefsiz!" Seokjin içeceklerini bekleyen bir müşteri kuyruğu olmamasından şikayet ediyordu, kafe genellikle sessizdi sadece birkaç kişi dizüstü bilgisayarlarıyla köşeye çekilmişlerdi. "Lavaboyu temizle!"

Jungkook bilgisayarı kapattı kıkırdayarak, ıslak ellerini önlüğüne sildi. Seokjin ile aynı vardiyaya kaldıklarında bir anları bile sıkıcı geçmiyordu ve bugünün de diğerlerinden bir farkı yoktu. Öğle yemeğine yaklaşıyorlardı ve en kötü, telaşlı saatleri başlamak üzereydi.

"Hayır," dedi basitçe Jungkook, bir bez parçası kapıp büyük olanı bilerek öfkelendirmek için lavabo dışındaki tüm yerleri silmeye başladı.

"Sen kirlettin! Soğuk bir içecek hazırlamayı bile beceremiyorsun!"

"Üç yıldır burada çalışıyorum, nasıl soğuk bir içecek hazırlanacağını biliyorum." Karşılık olarak sivri bir bakış attı ve hyunguna doğru yürüyüp onu kenara itti.

Seokjin nefesinin altından homurdandı, bıkkınlık duyuyordu ama bunu tavırlarına yansıtmadı, kendine bir bahane uydurup personel odasının arka kapısından kaçtı. Jungkook şu anda çalışan katının çoğunlukla boş olduğu düşünüldüğünde yalnız bırakılmayı pek kafasına takmadı.

Sonra kapı açıldı ve yeni bir hareketlilik içeriye girdi. Jungkook para çekmecesine doğru yürüdü, gelen müşterinin siparişini almak için giriş kartını kaydırdı, her zaman yaptığı gibi kafasını kaldırıp baktığında gafil avlanmıştı.

Hoseok buzdolabından kendi öğle yemeğini seçerken Jimin orada dikilip menüye bakıyordu. Günlük kıyafetlerinin içerisinde bile şık görünüyordu -Jungkook onu taytsız görmeye alışık değildi, Jimin'i baştan aşağı süzerken birkaç kere gözlerini kırpıştırmak zorunda kaldı- kutsal baldırlarını ortaya çıkaran dar, düğmeli bir kot pantolon giymişti. Bütün kasları şimdilik ince tonluydu, günahkar gibi kombin seçmişti. Dolgun dudakları parlak ve sertçe ısırdığından olsa gerek kıpkırmızıydı.

"Jimin," Jungkook henüz göz teması kuramadıkları sessizlik uzamaya başladığında seslendi, boğazındaki yumruyu yuttu. "Hey."

Jimin sesi tanıdı ve kafasını kaldırıp Jungkook'a baktı. "Jungkook," dedi neşeyle, sesi neredeyse mırıldanır gibi çıkmıştı. "Starbucks'ta mı çalışıyorsun?"

"Eee..." Önlüğünü işaret etti, ismi sonunda küçük bir gülümseyen surat ile yazılmıştı, ayrıca menünün üzerinde de ismi yazılıydı. "Öyle görünüyor."

"Doğru," diye kıkırdadı Jimin kendi anlamsızlığına, sonra kafasını salladı. "Hayır, hyungumla sık sık öğle aralarında buraya geliyoruz ama seni daha önce hiç görmemiştim."

"Muhtemelen birbirimizi tanımadığımızdan hiç fark etmemişizdir?" dedi Jungkook, kalbi aklına gelen şeyle hızla atmaya başladı: artık Jimin'i burada daha sık görecekti. Garanti altında alınmıştı. "İçecek bir şeyler alır mıydınız?"

"Buzlu Americano iyi olacaktır, teşekkürler." diye mırıldandı Jimin, kafasını sallamadan önce yemek seçeneklerine bakış attı. "Ve Hoseok hyungun yemeğini de benim hesabıma ekle."

Hoseok da buzlu bir Americano, füme somon ve krem peynirde karar kılmıştı. Jungkook siparişleri aldı ve içecekleri hazırlamaya koyuldu. Tezgahın arkasında koşuşturup buz küplerini bardaklara eklerken Jimin ve Hoseok'un konuşmasına kulak misafiri olmasını engelleyememişti.

Sessiz ve anlaşılması zor bir şekilde konuşuyorlardı. Jungkook arkasını dönüp içeceklerini temsil etti.

Jimin parayı Jungkook'un avcuna bıraktı, gözleri parıldıyordu. "Üstü kalsın."

Moves Like Magic  • JikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin