"Merak etme öküz. Ağlamam."

~~~~~

Eve gitmiş, duş almıştım. Saat 22:30'a geliyordu. Vay be. Bir bomba patlamıştı ve ben oradaydım. Patlamanın olduğu yerde. Eray babasıyla konuştuğunu mesaj atmıştı. Adam da tıpkı annesi gibi onunla pek ilgilenmiyor gibiydi. Oğlunun patlamadan sağ kurtulmasını normal karşılamıştı.

Lale Teyze Serenay gittikten sonra bayılmış, bir süre sonra sakinleşmişti. Yani annem öyle söylüyordu. Serenay'dan haber alamamıştım hala.

Aslına bakılırsa Elis, Sare, Pars ve Dolunay'ı merak ediyordum. Uzun zamandır Sare dışında hiç biriyle konuşmamıştım. Nasıl olacaktı acaba benim için? Eminim ki bombayı onlar koymuşlardı. Lanet olsun. Ölecektim, neredeyse ölecektim.

Bu kadar ileri gidemezlerdi ki.

Odama geçtiğimde orayı özlemediğimi farketmiştim. Ne odamı, ne evimi, ne İstanbul'u... Ciğerlerime temiz havayı doldururken bir penceremi daha açtım. Kitabımı alarak yatağa yatacaktım ki annem odaya girdi.

Kuş yuvasını andıran sert saçlarını karıştırırken konuştu."Tatlım yorgun olduğunu biliyorum ama hazırlanman gerek. Lale Teyzen herkesi evinde görmek istiyor."

"Niye? Durum değerlendirmesi mi yapacakmış?"

"Hastanedeki kız vardı ya, işte onu ölen çocuğuna benzetti galiba. Eray ve seni evinde bekliyor."

~~~~~

Bir süre için kaldığım eve, Arslan'lara gitmiştim. Dolunay'a bağırdıktan sonraki ayrılışımdan sonra Eray'la kaçmış, yeni serüvenlere atılmıştım. Evin kapısını çalarken tedirgindim.

Bu saatte Lale Teyze ne diye toplamıştı bizi?

Kapıyı Lale Teyze açmıştı. Beni içeri alarak giymem için bir terlik uzattı.

İçeride Pars, Eray, Dolunay ve....Elis'i görmemle hafifçe yutkundum. Eray hemen yanıma gelerek fısıldadı. "Elis'le sevgili olmuşlar."

Hepimiz koltuklara oturduğumuzda Lale Teyze de karşımıza geçmişti. Boğazını temizledi.

"Siz gençler çok özelsiniz. Çocuklarımı, oğlumun kız arkadaşı olan hanımefendiyi, -Bunu derken Elis gülümsemişti- ve manevi evlatlarımı bu akşam toplamak istedim. Sizinle konuşmam gerekiyor."

Ardından söze girdi.

"Biliyorsunuz, bu aralar hepimiz çok da iyi şeyler yaşamadık. Kızlar; Elis, Maya ve Dolunay. Aranızda hiçbir problem yok değil mi?"

Dolunay hızla başını iki yana sallarken Elis buz gibi bakışlarıyla bana bakmıştı. Gözlerimi ondan çekmeyerek tehditkar bakışlar atmaktan çekinmedim. Serenay'ın taktiğiydi bu.

"Anne, ben Elis'i bırakmaya gideyim. Siz konuşun."

Elis niye gelmişti, niye gidiyordu?

Pars sevgilisini elinden tutup evden çıkardığında Dolunay Eray'a bakıyordu. Lale Teyze geri dönerek oturdu. Ne çabuk ayılmış bu kadın böyle? Sanki hiç az önce hastanede Serenay'ı görmemiş gibiydi.

"Şimdi konuya girmek istiyorum. Belki biliyorsunuzdur," dedi Eray ve bana dönerek. "Birkaç yıl önce...vefat eden bir miniğim var. Dolunay geçtiğimiz günlerde ikizini özlediğini söyleyerek birtakım sorunlar yaşadı."

Bu koca bir yalandı. Dolunay beni Eray'dan kıskanarak intihar girişiminde bulunmuştu. İkizi falan hikayeydi. Serenay'dan ne kadar nefret ettiğini ondan duymamıza gerek yoktu; Zira Dolunay kendisinden bir skor üstte olan herkesi kıskanan biriydi.

"Bugün de onun etkisiyle kısa bir...hayal görmüş olmalıyım. Değil mi Dolunay?"

Dolunay başıyla onayladı. "Şimdi Dolunay, Eray ve seni yalnız bırakmak istiyorum. Aranızda hiçbir sorun kalmasın. Siz konuşun gençler."

O gittikten sonra tam bir şey diyecekken aklıma Dolunay'ın katil olduğu gelmişti. Babasını yakarak öldüren bir katil. Zorlukla yutkundum.

Yüzleşme vakti.

Önce kimse tek kelime etmese de Dolunay söze girdi.

"Her şey için üzgünüm..."

O sırada cep telefonuma bir mesaj gelmişti.

"Üzgün falan değil. Arka bahçede bekliyorum. Onu bana getirin. Şu yüzleşme bitsin, öyle geçelim plana. -Serenay."

Yutkunarak mesajı Eray'a gösterdim. O okurken Dolunay çevresini inceliyordu. Eray tedirgince konuştu.

"Dolunay...sana bazı sorularım olacak. İkizin..."

"Ah, evet. Onu çok özlüyorum. Keşke gitmeseydi. Bazen ona ihtiyaç duyuyorum. Geçenlerde de kriz geçirdim." Bunu söylemesiyle dudağımı ısırdım.

"Peki baban? Yani, özel değilse söyler misin? O sizinle mi?" diye sordu Eray.

Dolunay'ın nutku tutulmuştu. Bir süre öylece kaldıktan sonra bakışlarını yere yöneltti. Benzi kül gibiydi. "Öz-özel."

"Peki, Serenay eğer hayatta olsaydı..."

"Çok sevinirdim elbette. Bunu herkes ister, değil mi? Herkes ikiz kardeşi olsun ister."

"Biz," dedi Eray. "Ön bahçede..görmek isteyeceğin bir şey getirdik. Bizimle gelir misin?"

O önden giderken Eray'la ben fısıldaşıyorduk. "Ne olacak şimdi?"

"Ne bileyim Maya, hadi hayırlısı."

Ön bahçeye ulaştığımızda kalbim güm güm atıyordu.

"Hani, ne göstereceksiniz?" Hiçbir şey yoktu.

"Iı, şey, gelir az sonra..Yani getiririz."

Birdenbire içeriden bir çığlık sesi yükseldi. Hepimiz birden eve koştuk.

Gördüğüm manzara karşısında kalakalmıştım. Serenay Lale Teyze'nin karşısındaydı.

"Size arka bahçeye getirin demiştim, ön bahçeye değil," dedi yavaşça.

Lale Teyze, "Kimsin! Kimsin dedim!" diye bağırmaya başlarken Dolunay...

Aman Allah'ım.

Dolunay yere çökmüştü ve şok olmuşçasına titriyordu.

"Sakin olur musunuz?" dedi Serenay. "Açıklayacağım, söz veriyorum..."

Tam o sırada kapı açılarak içeri Pars girdi. "Anne, Elis'i evine bıraktım."

Manzarayı görünce annesi ve Dolunay'ın yanına geçti. Öylece bakıyordu. Eray ile ben de ne yapacağımızı bilememiştik.

"Size ismimi söylemeyeceğim," dedi Serenay. "Çünkü zaten biliyorsunuz. Ben...biliyorum tuhaf geliyor. Bu kadar rahat konuşabilmem de tuhaf geliyor sizlere. Hepinize zaman vereceğim. Bunu bilmeniz gerekiyordu. Asla gitmediğimi...."

Lale Teyze kızın boynuna sarılıyordu. Bir yandan da ağlıyordu. "Aman Tanrım...Kızım..."

Bu manzaraya daha fazla dayanmak istemiyordum. Uykum gelmişti.

"Yalan söylüyorsun..." dedi Dolunay uykuda gibi.

Pars, "Yeter artık! At gözlüklerini çıkar da hayatı gör! O benim kardeşim lan! Ben kardeşimi tanırım, o benim kardeşim! Kes artık sesini!" dedi Dolunay'ı sarsarak. Dolunay ve Lale Teyze ağlıyordu.

Film gibi.

"Gidelim buradan," dedi Eray. "Yalnız kalsınlar."

Beraber evden çıkarken bizi farketmemişlerdi. Olanlar öyle saçmaydı ki. Eray ile ellerimizi kenetleyerek arabaya doğru ilerledik.

Ellerimizi...ne?

Farkettiğinde elini elimden çekerek gülümsedi. "Dalmışım kanka, pardon."

TelekineziWhere stories live. Discover now