BÖLÜM 20 ⚜ ZAMANI GELDİ

Börja om från början
                                    

"Can'ın gelmesini beklemiyordum?" dedim sorar gibi. Kamp olaylarını herkesle beraber konuşmak istediğim için konusunu açmadım. Bu arada diğerleri bir şey almak için içeriye girmişti.

Burnundan sesli bir aldı ve gözlerini bayarak "Bebeğini yalnız gönderemezmiş falan bir şeyler dedi. O zaman sus da bin arabaya dedim. Ciddiye almış beni, şimdi sırıtıp duruyor." deyince anlatma şekline gülmeye başladım. Aslında gelmesini istemeseydi asla böyle bir şey demezdi, istemem yan cebime koy yapıyor ama çaktırmıyordu. Aralarının bir tık düzelmiş olmasıyla çok sevindim. Can ya, kim bilir içten içe nasıl mutluydu şimdi.

"Çok mu komik? Sen bana önce neredeydiniz onu söyle? Sizi bulamayınca aklımız çıktı, o kadar seslendik duymadınız. Neredeyseniz artık? Ne yapıyorsanız?"

"Deren sessiz konuş." deyip kaşlarımı çattım. "Ne diyorsun ya? Hem ne yapabiliriz, duymadık dedim işte. İlla bir şey mi olmak zorunda?"

"O kadar seslenmeye neden duymadınız ki? Anlayamadım gitti valla." deyip kaşlarını kaldırarak arkasına yaslandığında resmen 'Ben anladım boş ver.' bakışları atıyordu. 

"Yanlış anladın." derken daha demin bir şey için içeri giren üçlü dışarı çıkınca sustum. Arkasına yaslanmış olan Deren şaşırarak "Aaa!" deyip belini doğrultunca "Ne oldu?" diye sordum.

Eli boynumdaki yüzüğe gitti ve gözleri dikkatlice yüzümü incelemeye başladı. Sessizce "Sen neden hala takıyorsun bunu?" dedi.

"Neden, takmamam mı gerekiyordu?" Elini yüzükten çekmesini sağlayıp arkama yaslandım. Herkes yanımızdayken neden böyle şeyler yapıyordu? Acaba diğerleri biliyor muydu diye düşünmeden edemedim. Onların bilip bilmemelerini üzerine düşündüğüm bir konu değildi ama Aras'ın öğrenmesini istemiyordum. Böyle daha rahattım. Bir süre burada baş başa kalacaksak yüzük aramızdaki sınırı belirleyecekti.

Başını bana yaklaştırıp fısıldadı. "Bilerek yaptığını biliyorum. Ona hala söylemedin mi?"

"Bilmesine gerek yok Deren. Sen de söyleme sakın."

"İnanamıyorum sana ya." deyip sırtını sandalyeye geri yasladı. Yüzü düşmüştü. Önceden Aras'tan nefret ediyorken çadırda rehin alındığımızdan beri ona ısınmıştı ama ne zamandan beri Caner'i bu olaydan daha az düşünmeye başlamıştı? Kapanın Sahibi'nin bunu bilmesine gerek yoktu ki? Neden böyle yapıp kafamı iyice karıştırmıştı şimdi? Sandalyeden kalkıp Can ve Aras ateşi yakarken onları izleyen Fuat'ın yanına gittim.

Beni gördüğünde "Ooo baya iyi gözüküyorsun. Doktorun iyi bakmış sana." deyince ikimizde Aras'a baktık. Ateşin başına eğilmiş Fuat'ın dediğine gülüyordu.

"Fiziksel olarak iyiyim ama kendisi bir hafta boyunca sinirlerimi alt üst etti. Bir yandan iyileştirirken bir yandan zarar verdi. Yani eğer yanınızda fare zehri falan getirdiyseniz çok memnun olurum." 

Fuat "Oğlum ne yaptın sen bu kıza?" deyip gülerken Can da ona katıldı. Aras'ın gülümsediğini gördüğümde ben de istemsizce güldüm. 

Gülmeleri bittiğinde "Ümit nasıl oldu?" diye sordum.

"Üç gün önce geldiler. Uyandı, daha iyi şu an." Fuat'ın cevabıyla içim rahatladı. Onu arkamızda bırakmak zorunda kalmıştık. 

"Caner nasıl?"

Can "Gelmek çok istedi." derken Fuat cümlesini devam ettirdi. "Gelirse çok dikkat çekerdik, zor ikna ettik."

"İyi yapmışsınız." deyip gözlerimi yerdeki taşlara diktim. Caner'in ne hissettiğini, nasıl bir durumda olduğunu tahmin edebiliyordum. Kampımızın zor bir durumdan geçiyor oluşu yetmiyor gibi bir de ondan uzakta, tehlikedeydim. Bana gelme şansı varken bunu kullanması beni tehlikeye atacaktı sırf bu yüzden yanıma gelememişti. 

Yedi Saniye Virüsü | TAMAMLANDIDär berättelser lever. Upptäck nu