8. Bölüm: l Hayat Acı l

1.4K 911 466
                                    

Hayat saklı hep yeni sürprizlere
Hemen inanma tek bir seçeneğe
İnsan emin olamaz çaresiz kalır
Bazen doğrusunu yaptığına inanır

Çok sevdiğim kardeşim Zeynep Kara’ya ithaf edilmiştir.

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

Kimisi için güneş doğdu, kimisi için battı. Herkes aynı anda farklı şeyler yaşadı. Evren saklı, gizemli bir kara kutu. Açabilen, anlayabilen yoktu! Gök gürledi korktu bazıları, bazıları ise huzur buldu o çığlıkta. Ardından şimşek çaktı, bir ışık huzmesi düştü gökten yeryüzüne. Saklı olan tüm ruhlar özgür kaldı o ışık selinde... Kara bulutlar kapladı güneşin önünü. Yok ettiler ışığı. Bazıları yolundan şaştı. Ama bazıları sanki bu günler için yaratılmıştı. Karanlıkta bile ışığı bulabiliyorlardı, önlerini aydınlatabiliyorlardı.. Güneş açtı, gök gürültüsü gitti. Kimisinin ruhu yine tutsaklığa mahkum kaldı. Kimisi sevinç naraları attı. Kimsenin kimseyi düşündüğü yoktu!

Bazıları çok sevdi ama kaybetti, bazıları ise hiç sevemedi. Hadi söylesene hangisi daha kötü? Sevip de kaybetmek mi yoksa hiç sevememek mi? Hak edip de sevilmeyen de var tabii. Hak etmeden sevilen de. Sevdi, kendinden fazla sevdi belki ama sevilmedi işte. Bazıları kendinden başka kimseyi sevmedi ama onu seven birileri vardı.

“Seveceksen, yalnız kaldığında aklına geleni değil, hiç aklından çıkmayanı seveceksin!”

Can Yücel

Kelimeler anlamını yitirir karşındakine hiçbir şey söylemezsin. Lakin o senin ruh eşinse kelimelere gerek yoktur. Zaten ruhlar bizden habersiz konuşur...

“Ve bazen kelimeler tükenir, dudaklarından ses çıkmaz ama yüreğinin sesi hiç susmaz.”

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

Emir Saygın, dün kütüphanede okudukları beynine kazınmıştı. Efsane ve kehanetler doğru muydu? Emir hep bunların uydurulmuş şeyler olduğunu düşünmüştü. Kehanete ve efsaneye göre Ateş ve Su krallığını kuran iki insanın özel güçleri vardı. Bu özel güçlerle Olimpos’ta kendi krallıklarını kurmak istemişlerdi. İki lider savaşa girmişti ve galip gelen olmamıştı. Olimpos Ateş ve Su krallığı olmak üzere ikiye ayrıldı. Krallıkların kuruluşundan 500 yıl sonra bu iki krallığın soyundan gelen iki kişinin birbirine aşık olduğu ama aileleri yüzünden birlikte olamadıkları söylenmekteydi. Bir ağacın altında yaptıkları dansla ruhları bağlanmıştı.

Kimin yaptığı nasıl oluştuğu bilinmeyen hatta adının bile bilinmediği bir yapı, bir bina vardı. Ve birleşen ruhların orada ayrıldığına inanılırmış. Bu yüzden ailelerinin zoruyla iki genç bu binaya gelmiş. Binaya girdikleri anda duvarlar yükselmiş arena gibi bir alan ortaya çıkmış. Efsaneye göre bu binadan çıkabilmenin tek yolu güçlerin kullanılmasıymış. Böylece iki genç güçlerini kullandı. Ateş soyundan olan bir ateş küresi, Su soyundan olan ise sevdiğine su küresi attı.

Bu küreler bedenlere değer değmez iki genç bayılmıştı ve ayıldıklarında ikisi de birbirini hatırlayamamıştı. Zamanın kahinleri bu olayın tekrarlanacağını, tam 500 yıl sonra yine bu iki krallıkta doğan iki gencin birbirini seveceğini hatta ruhlarının yine birleşeceği söylenmekteydi. Yani ailelerinin zoruyla ayrılan bu iki gencin ruhları 500 yıl sonra farklı bedenlerde dünyaya gelecekti. Emir bunun halk tarafından uydurulduğunu düşünmüştü. Ama görünen o ki yanılmışı. Aynı şeyler yaşanıyordu. Kül bedenine değen su küresiyle Buz’u hatırlayamamıştı. İşin garip yanı Kül ve Buz’un ruhları 500 yıl önceki atalarının ruhlarıydı! Ama bu nasıl olabilirdi? İki ruh 500 yıl nasıl bekleyebilirdi?

İşte bunu anlayamıyordu. Evren gizemlerle doluydu. İnsan beyni ise bu gizemleri çözmek için yetersizdi. Sırlar, bilinmeyen varlıklar ve olaylar... Dünya kimisine cehennem ateşini olurken kimisine de cennet bahçesi oluyordu. Evin tek çocuğu olduğu için hep yalnızdı. Bir annesi bir de kendisi vardı. Babası da yoktu. Yalnızdı işte. Taki arkadaşlarıyla tanışana kadar. Aklına yıllar öncesi gelmişti. Zihninin koridorlarında bir seyahate çıktı. Bu yollar biraz tozluydu. Zira yaklaşık 14-15 yıl öncesine gidiyordu.

Ateş Ve Suyun DansıWhere stories live. Discover now