✧1.4✧

119 17 69
                                    

Selam. Ben geldim :)
Buraya bölüm atmayalı bir sene olmuş ve geçmiş bile :') Şu an bu yazıyı yazarken ne kadar özlediğimi daha çok anladım.
En son 1.4'te görüşürüz demiştim. Ama o bölüm 1 yıl sonra geldi. Bunun için affınıza sığınarak daha fazla bekletmeden sizi yeni bölümle buluşturmak istiyorum, sizi seviyorum ♡

✧1.4✧

Aynada gördüğüm yansımama sinirle bağırdım. "Salaksın sen kızım! Salak!" Sımsıkı tuttuğum tarağımla kabarık saçlarımı bir kez daha taradım. "Hiç yazmamalıydın, keşke hiç yazmasaydın!" Karşımda biri varmış gibi kendime kızıyordum. Çünkü hak etmiştim.

Aynadan tarağıma düşen bakışlarımda tarağımda gördüğüm anormal derecede dökülen saçımı görünce duraksadım. Hayır, gözlerin dolmayacak Arya. Çünkü sen buna hazırsın. Tarağı sımsıkı tutan elim yavaşça gevşerken kendime söyleyeceğim bir diğer cümleyi bu sefer daha sessiz söyledim.
"Böyle olunca üzülmeyecek mi sanki? Şimdiden üzdün işte!"

Saçımı taradıkça benden tek tek kopan saç tellerime veda etmeye hazır olmadığım için saçımı taramaktan vazgeçip tarağımı bıraktım. Göz bebeklerimi tavana dikip yanaklarımdan taşacak gibi olan gözyaşlarımı geri göndermeye çalıştım. Bu kadar güçsüz olmamalısın Arya.
Saçlarıma ve kendime daha fazla bakmak istemediğim için gözlerimi aynadan çektim. Durduk yere moral bozmaya gerek yoktu değil mi?

Malum 12.sınıf olduğumuz için Zeynep ile kütüphaneye gidip ders çalışmaya karar vermiştik. Yoksa bu gidişle üniversite hayal olarak kalacaktı. Böyle olmasını asla istemediğim için üşengeçliğimi yok sayarak birkaç test kitabımı çantaya koydum. Çantama gerekli malzemeleri koymaya devam ederken kapı gürültüyle açıldı. Gelen kişinin kim olduğunu anlamak için bakmama gerek yoktu. Ondan başka kim kapıyı böyle hayvan gibi açardı ki?

Çantamın fermuarını kapatırken ona bakmadan "Ne var Deniz?" dedim. "Kütüphaneye gittiğinden yüzde kaç eminiz?" Baygın bakışlarımla yüzüne baktım. Hesap vermeden bu evden çıkamayacak mıydım?
Omuzlarını silkelerken "Bilmem. Yüzde kaç eminsin?" diye sordum. Kendini yatağıma atıp boylu boyunca uzandı. "Yüzde sıfır desem?" Gözlerimi devirdim, konuşmaya bile üşeniyordum. "Deniz, Zeynep ile olacağım işte. Oturacağız ders çalışacağız. Hem ben sana niye hesap veriyor-"
"Geçen gün kaçtığın için olabilir mi?" diye sinirle sözümü kestiğinde yutkundum. "Hava almaya çıkmıştım?"
Bu sefer gözlerini deviren o oldu. "At yalanı..."

Onu umursamadan kapıya doğru yürüdüğümde arkamdan "Tamam!" diye bağırdı. "Tamam, ama bende geliyorum?" Şaşkınca arkamı döndüm. "Ne? Nereye?" Doğrulup yüzüme baktı. "Kütüphaneye işte. Hem coğrafya çalışırız be kızım! Senin 21 aldığın sınavdan 100 aldığımı ne çabuk unuttun?" deyip göz kırptı.

Hızlı adımlarla yanına gidip kafasına bir şaplak indirdim. Bak yine sinirlenmiştim. "Sen bana sınavda kopya verme sonra çalıştırayım de. Yemezler paşam! Behlül kaçar!" Asker selamı verip odamdan çıkıyordum ki "Lan tamam dur!" diye bağırdı. Bıkkınlıkla ona baktığımda ensesini kaşıyordu. "Valla açık söylemek gerekirse, beni kızdırmıştın. Bende vermemiştim. Oh olsun sana!"

Kaşlarımı çatıp hızla ona döndüm. "Aybüke'ye kopya verirken hiç öyle değildi ama! Onunla da tartışmıştınız, sınavda ne oldu?" Beklemediği bir şey söylemiş olacağım ki duraksadı. "Ne?"
Ardından boğazını temizleyerek "Aybüke'ye kopya vermemin bir sebebi vardı Arya."

Alayla güldüm. "Yaa, öyle mi? Neymiş o önemli sebep?" Dudaklarını birbirine bastırdı. "Duymak istediğine emin misin?" Hızla kafamı salladım. "Söyle." Biraz bekledikten sonra "Sensin." dedi. "Sebebi sensin işte."

Şaşırma sırası bendeydi sanırım. Çünkü şu an ne dediğine kesinlikle anlam verememiştim. "Ne? Ben ne alaka oğlum? Entrika dizisi mi çekiyoruz anasını satayım alt tarafı sınav."
Umursamazca omuzlarını silkeleyip "Valla ben bilmem yavrum. Sebebini istedin, onu da söyledim. Yaptık işte bir çocukluk. Benden bu kadar." Deyip kalkacakken onu omzundan tuttum. "Eğer söylersen, benimle kütüphaneye gelirsin Deniz. Çıtımı çıkarmam" Gözlerinde gördüğüm mutluluk içimi kıpır kıpır etmişti. Deniz inandın mı cidden?

"Seni Mert'le görürse ya da seni Mert ile alakalı ne olursa olsun onunla ilgilenirken görürse bana söyleyecekti." İstemsiz olarak kaşlarımı havaya kaldırdım. "Aybüke'ye bak sen. Not için benim yaptıklarımı sana yetiştirecekmiş yani?" Dalga geçer gibi bir kahkaha attım. "Deli misiniz yahu? Of Deniz uğraştığın şeye bak Allah aşkına."

Hafifçe saçlarını çekip Deniz'in kafasını sağa sola salladım. Ardından ona bakmadan kapıya doğru yürüyüp "Yalan söyledim!" dedim. "Ben kütüphaneye gidiyorum ve sen gelmiyorsun."
Hiçbir ses çıkmamıştı aslında geleceğim dese hiçbir şey demeyecektim ve gidecektik. Ama bana tepki vermiyordu. Merakıma yenik düşerek geriye doğru baktım. Deniz bir yere bakakalmıştı. Merakla ona doğru bakarken kafasını sağa sola doğru salladığım yerde görüş açısına giren şeyin ne olduğunu anlamıştım. Tarağım. Saçlarımla dolu olan tarağım. Onu temizlemeye fırsatım olmadan gelmişti odama ve onu öylece unutmuştum. Boğazımdaki yumruyla beraber Deniz'i izlerken ona baktığımı fark etmemişti bile. Tarağa doğru öylesine bir hüzünle bakıyordu ki tam o an benden çok daha fazla üzüldüğünü çok net bir şekilde anladım.

Bulanık görüş açımla ileri doğru yürüdüm. Ayakkabılarımı giyip dışarı çıktım. Deniz o haldeyken yanına gitmeye cesaret edemedim. Çünkü o halde olmasının sebebi bendim. Bu yükümlülüğün altında ezilirken istemsizce gözlerimi odamın camına çevirdim. Deniz, hüzün bulutu sarmış gözleriyle pencereden bana bakıyordu. Dolan gözlerimden yaş akmasına izin vermeyerek gözlerimi sildim ve içimden defalarca kez tekrar ettim.
Ağlamak yok. Ağlamak yok. Ağlamak yok.

"Bu Aybüke'de beni Deniz'e yetiştirecekmiş yani kanka. Not için arkamdan iş çevirecekmiş. Birde sınıfın onur kurulu temsilcisi olacak!"
Sessizce gülmeye çalışırken dozu arttırdığım için Zeynep koluma vurdu. "Aybüke'ye bak sen. Şaka gibi." diyerek bana katıldı. O da kıkırdadığında bu sefer ben onu dürttüm. Kütüphanedeydik ve insanlar bize ters ters bakıyordu.

Zeynep "Kızım buraya geleli bir buçuk saat oldu ve kitap kapağı açmadık. Böyle gidersek Hacettepe garanti kanka!" dediğinde ona hak vererek alelacele önüme matematik soru bankasını açtım. "Harbi bir buçuk saat ne ara geçti ben anlamadım ki. Olmuş mu o kadar ya?"
Zeynepte önündeki kitabı açtığında tam bir son sınıf öğrencisiydik. Ders çalışmanın yüzde ellisini tamamladık, kitabı açtık.

İkimizde olması gerekeni başarıp test kitabımıza gömüldük. Henüz on dakika geçmesine rağmen içime bir fenalık gelmiş, nefesim daralmıştı. Bir insan bu kadar mı sevmez ders çalışmayı diye kendimi sorgularken Zeynep'in yeniden kolumu dürtmesiyle kurtarıcı meleğimmiş gibi baktım ona. Yoksa birazdan alın önümden bu soruları diye haykıracaktım.
"Ben bu soruyu anlamadım be kızım birde sen baksana. Belki bir mucize olur da çözersin?"

Gözlerimi devirip Zeynep'in kitabını ortamıza çektim. Soruyu okuduktan sonra en azından anladığım yere kadar anlatmaya başladım.
"Kanka bunları ters çevirip çarpman lazımdı. Çarptıktan sonra-"

Anlatışım bir anda kesildi. Çünkü nasıl olduğunu anlamadan tam sorunun üstüne iki damla kan şıp diye düşüvermişti. Elim refleks olarak burnuma kapandığında sıcak sıvıyı hissetmemle korkuyla Zeynep'e baktım. O, hasta olduğumu bilmiyordu. Geçiştirmem kolay olabilirdi fakat kendimde öylesine bir şoka girmiştim ki sadece boşluğa bakıyordum.

Zeynep'e yeniden baktığımda şok içinde bir kitabın üzerindeki kana birde bana bakıyordu. Bir anda olduğu için ikimizde şaşırmıştık. Saniyeler geçmek bilmez gibi hissederken zihnimin içinde siren sesi yankılanıyordu. Ah Zeynep, ne diyebilirim ki şimdi sana?

〰️
1.5'te görüşmek üzere!♡
(Söz, bu sefer bu kadar uzun bir aralık olmayacak :'))

𝚈i𝚃i𝚁𝙼𝙴𝙳𝙴𝙽 ↬ 𝔱𝔢𝔵𝔱𝔦𝔫𝔤Where stories live. Discover now