Yirmi Yedi "Müzik Kutusu"

147 10 178
                                    


Selamm

27. Bölüm: Müzik Kutusu

Keyifli okumalar💫


Geçmiş, ahenksiz melodiler ve birkaç küçük takırtıdan oluşan bir müzik kutusuydu. Devreleri anlamsız çizgilerle dolu olurdu. Fakat her bir çizgi, unutulmaya yüz tutmuş bulanık bir anıyı taşırdı. Aniden açılır, duyunuzda rahatsız bir his uyandırarak sizi huzursuz eder, kapatmaya çalıştığınızda direnerek cızırdardı. Geçmişi unutamazdınız. Arka rafa kaldırırdınız belki. Yok olmaz, orada gün yüzüne çıkmayı beklerdi. Bugününüzden umudu kestiğinizde anılarınız ayakta tutardı sizi. Nankör olan anılarınız değildi, siz anılarınıza karşı nankördünüz. İstemediğinizde aklınıza getirmez, zora düştüğünüzde aklınızdan çıkarmazdınız. Geçmiş benden tercih yapmamı istemişti. Dile getirmemişti belki ama, hislerini itiraf ettiğinde hal dili buydu. Benden, anılarımızdan vazgeçecek misin? Hislerim seni korkutuyor mu ödlek?

Belki de o haklıydı; geçmiş, geleceği öldüren zehirli bir sarmaşıktı. Eskiden olsa böyle düşünebilirdim. Ona, yaptıkları için kızabilirdim. Fakat şuan ona karşı negatif ne hissediyorsam bir kenara koymam gerekliydi. Bir daha hiç uyanmayabilir, ölebilirdi. Bu düşünce zihnimin içinde toksin birikimine yol açarken hafif bir karıncalanma beni tesiri altına aldı. Zehirli bir sarmaşık beynimin içini sardı ve dokunduğu yere nikotinini enjekte etti.

Geçmişti o, benim hal dilimde. Andezit taşıydı. Hoş bir görünümü olurdu. Aşınmaya dayanıklıydı, şekil değiştirebilirdi. Dağıldığındaysa tam dağılır, killi topraktan farksız olurdu.

Ona haykırmak istediğim cümleler vardı. Ben ne dersem diyeyim beni duyamayacaktı. Kim olursan ol, umudun fayda sağlamayacağını düşenen biri dahi olsan tutunduğun küçücük bir umudun olurdu daima. Bilincinin kapalı olduğunu bile bile neden gelmiştim? Duyamaz ama hisseder belki diye.. Belki sözcüklerim kılcal damarlarında gezinir, soyut bir akımın etkisiyle algılarının kilidini zorlardı.

"Deniz abi?" Çarptığım minyon bedenle somut dünyaya gözlerimi açtım. Menekşe rengi gözleri gözlerimi bulduğunda hüzün damarlarımda kol gezdi. Derbederlik hissi doldu soluduğum nefese.

"Havin?" Gözleri ana tanrıçanın nüshasıydı. Geniş kesim gri bir kazak, tül pileli bileğine uzanan siyah bir etek giyiyordu. Zayıf bir kızdı.

Buğularının arasından taşan menekşe yaprakları deydi irislerime. "Ne işin var senin burada? Bir dakika, ağladın mı sen? İyi misin?"

"İyiyim..." Ses tonu öylesine kısıktı ki minik yalanını gizlemekten yoksundu. "İyiyim..."

Kucağındaki çocuğa kaydı bakışlarım. Kısa bir bakışla icazet aldıktan sonra kucağıma aldım. Geçmişin izleri de kendi gibi güzel ve nostaljik hissettiriyordu.

"Meleğim..." Yanağına minik bir buse kondurdum. Bir kelebek daha uçtu avuçlarımdan...

Gözlerimi yumdum. Nevin kucağımda hareketlendi. Yeni bir mana kapısı aralandı ve beni içeri buyur etti. Yeni kapıları kapatmaya kasem olsun demiştim, geçmişin ölüm şarkısı işitme duyumda çalarken. Çocukluğumun sahibine bir kez daha hıyanet edemezdim. Geçmişin kilidini açabilmekti nihayetinde niyetim.

"Ana tanrıça nasıl?" diye sordum irislerimin perdelerini aralarken.

"Büyük annem mi? O iyi, iyi olmasına da, herkes sizi özlüyor Deniz bey.. Tuğçe ablayı da tabi ama... Hadi ondan haber alınmıyor, ya sen? Bana söylediğine göre bir tek benimle görüşüyormuşsun aileden. Ablam özleminden kuduracak diye ödüm kopuyor valla."

DOSTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin