-Şimdiki zaman-

Aklıma geldikçe midem bulanıyor.

Belki de artık bunu bu sefer benim sana söylemem gerek. Sana güveniyorum Alpay.

Güvendiğini böyle bir ortamda söylemene gerek yoktu. Fazla bilindik bir sahneydi. Kabul etmelisin. Kız son sözü söyler ve öpüşmeye devam ederler. Aptal Tutku.
Dün olanlardan sonra erkenden evden çıkmıştım. Yüzünü pek görmek istediğim söylenemezdi.

İkimizde istedik. Saçın sikimde değil.

Sikin sikimde değil Alpay. Allah belanı versin Alpay. İkimizde istemişmişiz. İstedik ki öpüştük. Karşılıksız olsa izin verir miydim sence? Ama hata bende izbandut gibi herifsin. Göze batıyorsun.

Ah o dudaklar.

"Yalan mı söyleyeceğim güzeldi! Hayır ya o öpüşmeyi biliyor! Ya da ben çok acemi olduğum için böyle hissettim! Görkem hiçbir kızla beraber olmadığını söylemişti. Yalan mı söyledi acaba? Hayır öyle adama da kim bakmaz? Cennetin broşürü gibi. Gören başında toplanıyor. Hayır İnci salak bende mi salağım? Aslında ben gayet salağım. Tam öpüşecekken suratına bir tane geçirmek vardı. Ama hata bende. Adam ya-"

"Seni duyuyorum Tutku." kulağımda remixlenen ses koltuğa attığım telefondan geliyordu. Kapatmamış mıydım? Ne yani her bir boku duymuş muydu?

"Alpay hani şu gençlik dizilerinde saçmalayan gerizekalı kızlar var ya. Hani sesli konuşur ve o sırada telefonu kapatmayı unutur. Sonrasında duymaması gereken ilk ve son kişi her şeyi duyar. Hah işte oradaki gerizekalı kız benim. Sende duymaması gereken kişisin. Her şeyi eleştirip durursam olacağı bu. Neyse orada buluşuruz." telefonu alıp kapattığımdan emin olduktan sonra arabada çığlığı bastım. Duymuştu.

Cennetin broşürü ve senin acemiliğin.

Hemde her şeyi. FPS oyunlarında headshot yemiş oyuncu gibi hissediyordum. Bir o kadar boktan ve acı verici. Dün olanlardan sonra kişiliğime bir şeyler mi olmuştu? Çocuklaşıyor muydum?

Bir bu eksikti Alpay!

Yaklaşık bir on dakika süren yolculuktan sonra Hülya teyzegile gelmiştim. Alpay'ın arabası buradaydı. Bu da onun benden önce geldiğini gösteriyordu. Kapıya ilerleyip zile bastıktan sonra bir müddet bekledim. Açılan kapıyla karşımda annemi görmemle arabanın anahtarı elimden kayıp yeri boyladı.

"Anne?" şaşkınlıkla ona bakarken arkasında Hülya teyze belirdi.

"Öyle bakacağına geç içeri. Sorgunu sonra çekersin." dediğinde eğilip yerdeki anahtarı aldım. Ne oluyordu burada? Annemin İstanbul'da ne işi vardı? Onu teyzemin yanına göndermiştim oysa. Daha ayrılalı bir hafta olmuştu. Ne ara gelmişti?
İçeri geçip olayın şokunu üzerimden atmaya çalışırken Alpay'ın bakışlarına yakalandım. Haberi var mıydı? Yoksa o da mı yeni öğrenmişti?

"Bana geleceğini neden söylemedin?" dedim koltuklardan birine geçerken.

"Söyleseydim getirir miydin?"

"O nasıl laf anne tabi-"

"Hadi oradan. Antalya'dan buraya gelmemem için elinden ne gelirse yapardın. Babanın vefat ettiği gün beni Antalya'ya göndererek olmuyor öyle şeyler."

"Onu senin iyiliğin için yaptım anne. Daha doğrusu hepimizin iyiliği için. Sen burada tek başına durunca daha mı iyi olacaktı? Teyzemle çok önceden bunu düşündük zaten. Akıllı kadın doğru olanın benim dediğimin olduğunu anladı." hayır gerçekten buna nasıl darılabiliyordu? Onun iyiliğini düşünüyordum. Başka hiçbir şey beni ilgilendirmiyordu.

DUYGUNUN ÖTESİNDE +18Kde žijí příběhy. Začni objevovat