Dördüncü Bölüm -7

159 4 0
                                    

On İkinci Kitap, Adli Hata

I
Uğursuz Gün

Anlattığım olayların ertesi günü sabah saat onda bölge mahkemesi duruşma salonunda Dmitri Karamazov davasına başlandı.

Önceden şunu önemle belirteyim ki, mahkemede olanları değil tam bir bütünlükle anlatmaya, gerekli bir düzen içinde aktarmaya bile gücümün yeteceğini sanmıyorum. Kanımca her şeyi baştan sona hatırlayıp gereken şekilde açıklayacak olursak bir kitaba, hem kocaman bir kitaba ihtiyaç olacaktır. Bu nedenle sadece beni özellikle etkileyen, aklımda ayrı yer tutanları anlatacağım için okuyuculardan özür dilerim. Belki de ikinci derecede olayları önemli gibi görmüş, göze çarpanlarını atlamışımdır. Hoş, özür dilememek belki de daha iyi... Ben elimden geleni yaparım, okuyucularımız da bunu anlarlar.

Mahkeme salonuna girmeden önce o gün beni en çok hayrete düşüren bir şey üstünde durmak istiyorum. Gerçi şaşıran yalnız ben değildim. İlerde anlaşılacağı gibi herkes garipsemişti bunu. Mesele şuydu: dava ile ilgilenenlerin sayısının pek çok olduğunu, hepsinin duruşmayı iple çektiğini; son iki ayda çevrede boyuna bunun sözü edildiğini, tahminler yürüterek çeşitli olasılıklar üzerinde durulduğunu bilmeyen yoktu. Bu davanın Rusya çapında bir dava olduğu da herkesçe biliniyordu. Ama gene de ilginin, yalnız bizde değil, yargılama günü, duruşma sırasında anlaşıldığı gibi, her tarafta bu derece yaygın, heyecanlandırıcı olduğu kimsenin aklından geçmemişti. O gün şehrimize yalnız bizim ilden değil, Rusya'nın başka bazı şehirlerinden, hatta Moskova'dan, Petersburg'dan gelenler oldu. Hukukçular, birkaç ünlü kişi, bol bol da bayan geldi. Davetiyeler kapışılmıştı. Erkekler arasında en gözde davetlilere, şimdiye kadar hiç yapılmazken, mahkeme heyetinin bulunduğu kürsünün arkasında bir sıra koltuk ayrılmıştı. Gerek bizden, gerek dışardan gelen bayanların sayısı hayli kabarıktı; sanırım, dinleyicilerin yarısından az değildiler. Yurdun her yanından gelmiş hukukçular o kadar çoktu ki, oturacak yer bulunamıyordu. Davetiyeler ne zamandır dağıtılmış, çoğu türlü yalvarmalarla kopartılabilmişti. Salonun sonuna, sıraların gerisine parmaklıkla çevrili ayrı bir yer hazırladılar. Hukukçuların hepsi oraya alındı. Sandalye konmadığı için adamlar ayakta kaldıkları halde hallerinden memnundular. Bayanlardan bazıları, hele dışardan gelenler pek süslüydü, ama çoğu süsü püsü unutmuştu... Yüzlerinden isterik, doymak bilmeyen, adeta marazi bir merak okunuyordu. Salonda bulunan topluluğun en göze çarpan, en sözü edilmeye değer özelliği, hemen hemen bütün bayanların ya da büyük çoğunluğunun Mitya'dan yana oluşuydu. Bu durum sonraları bütün açıklığıyla anlaşıldı. Hepsi Mitya'nın temize çıkmasını istiyordu. Bunun baş nedeni, belki de kadın kalplerini yakmaktaki şöhretiydi. İki rakip kadının geleceği biliniyordu. Bunlardan biri, yani Katerina İvanovna herkesi ilgilendiriyordu, hakkında olağanüstü pek çok şey anlatılıyor, cinayet işlediği halde Mitya'ya karşı duyduğu aşk üzerine hikâyeler yayılıyordu. Sözü edilen özelliklerinden biri gururlu oluşu (Katerina İvanovna kasabamızda hemen hemen kimseyle görüşmezdi), bir de "yüksek sosyeteyle ilişkileri"ydi. Katerina İvanovna'nın suçluyla beraber sürgüne gitmek için hükümetten izin isteyeceği; orada maden ocaklarından birinde, yeraltında evlenecekleri de anlatılanlar arasındaydı. Katerina İvanovna'nın rakibesi Gruşenka'nın mahkemeye çıkışı da aşağı yukarı aynı heyecanla bekleniyordu. Böylece iki rakibenin, gururlu, soylu genç kızla "aşifte"nin mahkeme huzurunda karşılaşması sabırsızlık ve merakla bekleniyordu. Bayanlarımız Gruşenka'yı Katerina İvanovna'dan daha çok tanırlardı. Fyodor Pavloviç'le talihsiz oğlunu "yakan" Gruşenka'yı önceden de görmüşlerdi. "Bu kadar basit, hiç de güzel olmayan, avamdan" kadına nasıl olup da baba oğulun abayı yaktıklarına hepsi şaşıyordu. Kısacası, çeşit çeşit söylentiler almış yürümüştü. Kesin olarak bildiğime göre, şehrimizde birkaç ailede Mitya yüzünden önemli kavgalar çıkmıştı. Pek çok bayan bu korkunç olayda ayrı görüşe sahip oldukları için kocalarıyla fena halde takışmışlardı. Kocaları duruşma günü mahkemeye gelirken suçluya karşı yalnız soğukluk değil, nerdeyse hınç duyuyorlardı. Zaten genel olarak bütün erkeklerin suçlunun aleyhinde olduğu söylenebilirdi. Sert, çatık, hatta hiddetli yüzler görülüyordu; çoğu böyleydi. Şunu da söylemek gerekir ki, Mitya kasabamızda kaldığı sürece pek çoğunun kalbini kırmıştı, pek çok kişiyle takışmıştı. Şüphesiz bazılarının neşesi yerindeydi, Mitya'nın kaderini hiç umursamıyorlardı. Yalnız davanın sonucuyla hepsi ilgileniyor, çoğu suçlunun cezalandırılmasını istiyordu. Bu bakımdan hukukçular ayrı düşünüyorlardı. Onlar davanın sadece hukuk yönüyle ilgileniyorlardı. Ünlü Fetükoviç'in gelişi hepsini heyecanlandırmıştı. Yeteneği ülkenin her yanında bilinirdi, önemli cinayet davaları için taşraya ilk gelişi değildi bu. Yaptığı savunmalardan sonra davaları bütün Rusya'ya yayılıyor, uzun zaman akıllardan çıkmıyordu. Savcımızla Mahkeme Başkanı hakkında da hikâyeler anlatılıyordu. Bir kere Savcımızın Fetükoviç'le karşılaşmaktan ödü kopuyormuş. İkisi Petersburg'dan tanışırmış ve meslekte ilk adımlarından beri birbirlerine kanlı bıçaklı düşmanmışlar. Petersburg'dan beri birisi yüzünden haksızlığa uğradığına, gereken şekilde değerlenemediğine inanan aşırı derecede onurlu İppolit Kiriloviç, Karamazov davasıyla canlanmış, hatta bu dava sayesinde mesleğinde kaybettiğini yeniden elde etmeyi kurmaya başlamıştı. Ancak, söylentilere göre Fetükoviç ürkütüyordu onu. Gene de Fetükoviç'ten korktuğu üzerine söylenenler pek de doğru sayılmazdı. Savcımız tehlike karşısında kolay kolay yelkenleri suya indirecek adamlardan değildi. Tam tersine, tehlikenin yaklaşıp artması onun gururunu bir kat daha kamçılıyordu. Şunu da söyleyelim ki, Savcımız genel olarak, birden ateşlenen, kolay duygulanan bir tipti. Bazı davalarda, bütün geleceği, bütün varlığı buna bağlıymış gibi kendini tümden vererek çalışırdı. Hukukçular arasında onun bu haline takılanlar vardı. Gene de Savcımız bizimki gibi küçük bir şehirde görevli olmasına rağmen hayli tanınmıştı. Bunu yukarda sözünü ettiğimiz özelliklerine borçluydu. En çok, ruhbilime düşkünlüğü alay konusu oluyordu. Bence hepsi de yanılıyordu: Savcımız insan ve tip olarak hakkında düşünüldüğünden çok daha ciddiydi. Ama bu hastalıklı adam mesleğinde ilk adımlarından beri gereken yere bir türlü ulaşamamış, böylece de ömrü boyunca devam edip gitmişti.

Karamazov KardeşlerWhere stories live. Discover now