Dördüncü Bölüm -5

153 3 2
                                    

VII
Smerdyakov'la İkinci Görüşme

Smerdyakov o ara hastaneden taburcu olmuştu. İvan Fyodoroviç yeni evini biliyordu. Çarpık, kalın tahtalardan yapılmış, iki odalı ufacık bir evdi bu. Odalardan birine annesiyle Marya Kondratyevna yerleşmişti, öbüründe Smerdyakov oturuyordu. Onlara nasıl, niçin gelmişti, bedava mı, kirayla mı oturuyordu, Tanrı bilir! Daha sonraları Marya Kondratyevna'nın nişanlısı olarak parasız oturduğunu tahmin edenler oldu. Ana kız Smerdyakov'u son derece sayıyor, kendilerinden üstün bir insan olarak görüyorlardı.

Kapıyı hayli çaldıktan sonra açtırabilen İvan Fyodoroviç içeri girdi. Marya Kondratyevna'nın gösterdiği Smerdyakov'un soldakı "misafir odası'na geçti. Odadaki çini soba iyice kızmıştı. Duvarlar yer yer yırtılmış mavi kâğıtla kaplıydı; aralarında sayısız hamam böceği barınıyordu. O kadar çoktular ki odada ardı kesilmeyen bir hışırtı duyuluyordu. Odanın döşenişi de pek cılızdı: iki duvar boyunca birer tahta sırayla masanın önünde iki iskemle vardı, o kadar. Masa, tahtadan olduğu halde pembe dallı bir örtüyle örtülmüştü. İki ufak pencerede birer sardunya saksısı vardı. Odanın bir köşesinde camlı dolapçığın içinde ikonlar asılıydı. Masada ezik büzük küçük bir semaverle tepsi içinde iki çay fincanı duruyordu. Smerdyakov çayını bitirmiş, semaver sönmüştü... Masanın önünde sıraya oturmuş, deftere bakarak bir şeyler yazıyordu, önünde mürekkep şişesiyle dökme bodur bir şamdan vardı, şamdana ispermeçet mumu takılmıştı.

İvan Fyodoroviç, Smerdyakov'un yüzüne bakar bakmaz tamamen iyileştiğini anladı. Yüzü daha diri, dolgundu, alnındaki perçem kabartılmış, şakaklarındaki saçlar dümdüz taranmıştı. İçi pamuklu, rengi hayli kirlenmiş, hırpani bir sabahlık giymişti. Burnunda İvan Fyodoroviç'in o zamana kadar hiç görmediği bir gözlük vardı. Bu önemsiz ayrıntı nedense İvan Fyodoroviç'i bir kat daha kızdırdı. "Bir gözlüğü eksikti mendeburun!"

Smerdyakov ağır ağır başını kaldırdı, gözlüğünün altından girene baktı, sonra yavaşça gözlüğünü çıkarıp doğruldu. Ama pek o kadar saygılı değil, hatta tembelce, sırf âdet yerini bulsun gibilerden... İlkel nezaket kuralına uymak için yapmıştı bunu. İvan durumu bir anda kavradı, Smerdyakov'un haince, soğuk, kibirli bakışı, "Ne diye kapımı aşındırıp duruyorsun?" demek ister gibiydi. "O günler her şeyi konuştuk, kararlaştırdık; daha ne, gelmene ne gerek var?"

İvan Fyodoroviç güç tuttu kendini. Hep ayakta durarak,

— Sıcak burası, dedi, paltosunun düğmelerini çözdü.

— Çıkarın paltonuzu.

İvan Fyodoroviç paltosunu çıkardı, sıraya fırlattı, sonra titreyen elleriyle iskemleyi hızla çekerek masanın başına geçti. Smerdyakov sıraya ondan önce oturmayı becerdi.

— Her şeyden önce yalnız mıyız burada? diye sert bir tavırla sordu İvan Fyodoroviç. Oradakiler konuştuğumuzu duymasın.

— Duymaz kimse. Hol var arada, gördünüz ya.

— Bana baksana oğlum, o gün hastaneden çıkarken sara taklidi yapmak marifetin olduğunu söylemezsem, sen de kapıda konuştuklarımızın hiçbirini Sorgu Yargıcına açmayacağını geveleyiverdin. Ne demekti o? Neymiş o hiçbiri? Ne demek istedin bununla? Beni tehdit mi ediyordun yoksa? Seninle işbirliği mi yaptık, korkum mu var senden?

İvan Fyodoroviç bunu son derece hiddetli söyledi, idare etmeye, gizli konuşmaya gerek görmediğini, her şeyi bütün çıplaklığıyla ortaya sermek niyetinde olduğunu belirtmek istiyordu. Smerdyakov'un gözlerinde hiddet parıltıları ışıldadı, sol gözü kırpışmaya başladı. Her zamanki gibi ağır, temkinli haliyle, "Her şeyi uluorta dökmek istiyorsun demek! Tamam, hadi öyleyse!" dercesine bir tavır takındı.

Karamazov KardeşlerWhere stories live. Discover now