3: KİMSESİZLER MEZARLIĞI

62 9 6
                                    

Şebnem Ferah - Gözlerimin Etrafındaki Çizgiler
*

"Onu hâlâ susarak anladığımı mı düşünüyordu? Hayır. Büyükler böyle yapmazdı. Küçükken susmayı öğretilen herkese, büyüdükçe sözleri bıçak yapmayı öğretirdi hayat."

3: KİMSESİZLER MEZARLIĞI

"Çok geç kaldık, çok!"

İklim'in insanı gereksiz bir paniğe sokan sesini duyduğumda, kot gömleğini pantolonumun içine sokup kemerimi taktım ve hızla aşağı indim.

Kapıda beni bekleyen İklim çizmelerini ve kabanını giymiş, elinde çantasıyla beni bekliyordu.

"Ne kadar geç kaldık?" dedim ona bakarak.

"Bir saat on iki dakika yirmi üç saniye. Yirmi dört oldu."

İklim'in saniyesi saniyesine verdiği raporla vestiyerden kabanımı alırken fark ettiğim ayrıntıyla durdum.

"İklim," dedim vestiyere bakarak. "Benim buradaki yeşil atkım nerede?"

"Deniz, atkı peşine mi düşelim şimdi?" diye sordu İklim, sinirle. "Odana falan koymuşsundur. Bırak atkıyı, geç kalıyoruz diyorum!"

Gerçekten acele etmem gerektiğini fark ederek atkı detayını daha sonra araştırmak adına beynimin bir köşesine ittim ve botlarımı giyerek evden çıktım.

*

Gazeteden içeri, bir savaşa akın eder gibi bir hızla girmiştik. Bir yandan kolumdan düşmek üzere olan çantamı tutarak bir yandan da asansörün yanına geçip düğmeye bastım fakat İklim arkamdan bağırdı.

"Asansör çalışıyor mu da basıyorsun?"

İklim'in hatırlatmasıyla aklıma gelen şey, elimi sinirle asansör düğmesine vurmama neden oldu. Adam dünyanın parasını kazanıyordu fakat neredeyse bir aydır asansörlerimiz arızalıydı. Normal zamanda, daha doğrusu geç kalmamışken ve acelemiz yokken merdivenleri çıkmak o kadar da zor bir iş gibi görünmüyordu fakat şu an bu tam anlamıyla bir işkenceden başka bir şey değildi.

Zorla ikinci kata kendimizi attığımızda, ikimizde sırtımızı duvara yaslayarak soluklanmaya çalıştık. Bizi gören Batu, sırıtarak yanımıza geldi ve bu halimize bir kahkaha patlattı.

"Yayvan yayvan gülmeyi kes," dedim fakat kısık nefeslerimin arasından çıkan cılız sesim, onun kahkaha sesine karışıp yok olmuştu.

İklim gözleriyle Kartal Bey'in odasını göstererek, "Bizi sordu mu?" diye sordu.

Batu kafasını salladı. "Odasında. Deniz'i bekliyor."

Bir anda, 'ben ne alaka ya!' diye bağırıp çekip çıkasım gelmişti fakat bu işin bu kadar kolay olmayacağını biliyordum.

İklim ve Batu'yu orada bırakıp ilk olarak masama geçip çantamı ge kabanımı çıkardım, ardından hızla Kartal Bey'in odasının kapısını çaldım.

Çok geçmeden Kartal Bey'in tok sesi duyuldu: "Gir."

"Afedersiniz," dedim odaya girerek. Kartal Bey'in karşısında Ege oturuyordu. "Malum, İstanbul trafiği."

Ellerini masasının üzerinde birleştirerek, "Biz ona Deniz Barbaros sorumsuzluğu diyoruz." diyerek lafını yapıştırdı ancak hemen ardından, "Her neyse, otur." diyerek Ege'nin karşısındaki koltuğu gösterdi bana.

Hemen yerimi alırken çekmecesinden bir A4 kağıdı çıkarıp sert bir şekilde önümüze koydu.

"Son üç ayın gazete satış rekorları." dedi. "İnceleyin."

DENİZİN DİBİNDEKİ GÜNAHLARWhere stories live. Discover now