5: DENİZ KABUKLARI

31 3 12
                                    

Vera - Deniz Kabukları
-
"Kim bir deniz kabuğunun içinde yaşamak istemez ki?"

Yaş 6.

"Hızlı ol." dedi çocuk, biraz gerisinde kalmış kardeşini uyararak. Annesi en öndeydi ve ona, kardeşiyle birlikte peşinden gelmesini ve asla ikisinin de geride kalmaması gerektiğini söylemişti. Annesinin bu küçük kızı sürekli onun sorumluluğuna atmasından nefret ediyordu.

"Sana hızlı ol dedim, Deniz." diye yineledi lafını.

Küçük kız, koşturmayla üzerinden çıkmak üzere olan montunu tekrar üstüne geçirirken abisi ve annesinin bu hızından hiç hoşnut değildi. Nereye gittiklerini bilmeden öylece onları takip etmeye çalışıyordu. Yorulmuş ve üşümüştü ancak şikayet etmeye hakkı yoktu. Annesi ona susmasını söylemişti, ne olursa olsun, sen küçüksün, sus demişti.

Abisinin sürekli tekrarladığı ikazları onu daha da yorgun düşürürken gözü sürekli yürürken sallanan ayakkabı ipindeydi. Annesi ve abisinden çözülen bu ip için azar işitmişti daha yeni. Onlara bağlamayı bilmediğini söylemişti fakat bu, ateş gibi bir tokadın yüzünde patlamasına neden olmuştu.

"Kocaman kızsın!" diye bağırmıştı annesi. "Bir bağcık bağlamayı bilmiyorsan, hiçbir şey olmaz senden!"

Demek altı yaşında kocaman kız oldum, diye düşünmüştü. O zaman neden hâlâ küçük olduğu için susmak zorundaydı?

Hep böyle mi olurdu hayat? Bir büyür, bir küçülür müydü insan? Büyüyünce her şeyi bilmek, görmek, işitmek ama hep susmak mı gerekirdi? Büyükler, böyle mi yapardı?

Biraz daha hızlanmaz ve düşünmeye devam ederse, abisi ve annesinden oldukça geri kalacağını fark etmişti. Adımlarını hızlandırdı. Çok hızlı olduğunu düşünse de onlara yetişemeyecek gibi görünüyordu çünkü hem abisi, hemde annesi ona göre çok daha büyük adımlar atıyordu.

Ani bir atakla öne atıldığında, çözülen ayakkabı bağcığı kızın ayaklarına dolanarak düşmesine neden oldu.

"Ah!"

Dizi... Dizi çok acımıştı.

Attığı çığlıkla abisinin yanına koştuğunu gördü. Onu hemen kaldırmasını ve ne olduğunu sormasını bekledi fakat biliyordu, bu mümkün değildi.

"Aptal!" diye bağırdı oğlan. Gözlerinde, kardeşine karşı anlamlandıramadığı bir öfke gizliydi.

"Yürümeyi bile beceremiyorsun. Geri zekalı!"

Küçük kız abisini duyuyordu fakat dizi öyle çok acımıştı ki, yalnızca, "Abi," diye mırıldanabildi.

Beyaz külotlu çorabının diz kısımlarında kırmızı izler gördüğünde dişlerini sıktı.

Oğlan çocuğu, kardeşi hiçbir şey söylememiş gibi, "Kalk şu yerden," diyerek kızı kolundan tuttuğunda, ilk defa kızın dudaklarından bir isyan çığlığı koptu.

"Dizim acıyor diyorum!" dedi bağırarak. Bu hamlesini, karşısındaki iki büyük de beklemiyordu.

Çocuklar, büyüklere göre çok daha sabırlıydı. Çocuk kalbi yutardı susardı, unutmuş gibi yapardı ancak hiç unutmazldı ve günü geldiğinde o küçük kalp, hiç olmadığı kadar sert açardı kapaklarını.

Annesinin gözleri, kızın üzerine dikildiğinde, küçük kız bu isyanın yersiz olduğunu anladı ama artık çok yorulmuştu. Ezilmekten, altta kalmaktan, kendinin de bir can olduğunun sürekli unutulmasından çok yorulmuştu. Altı sene. Düşününce çok az gelen bu altı sene, onun için asırlar gibi geçiyordu ve her geçen saniye bu dünyadan, anlamını bile bilmediği halde nefret ediyordu.

DENİZİN DİBİNDEKİ GÜNAHLARKde žijí příběhy. Začni objevovat