Üçüncü Bölüm -8

Start from the beginning
                                    

— Kimseye açmadım.

— Tuhaf. Hiç kimse bilmiyor muydu?

— Asla. Kimse, hiç kimse...

— Peki ama bu kadar ağız sıkılığı neden? Bunu bir sır haline getirmek ne oluyor? Biraz daha açıklayayım: utanç verici sırrınızı sonunda bize açıkladınız. Zaten davranışınız, yani başkasının üç bin rublesini kuşkusuz geçici bir zaman için almanız bence, hele kişiliğiniz hesaba katılırsa, hiç de öyle utandırıcı değil, hatta bir ölçüde doğal... Daha çok, düşüncesizce bir hareket bu. Yakışıksız, son derece yakışıksız olduğuna şüphe yok, ama o kadar utandırıcı değil. Zaten bu Bayan Verhovtzeva'nın üç bin ruble meselesini, itirafınıza gerek kalmadan bu ayın içinde birçok kimse anlamış bulunuyordu. Hatta ben bile hikâyesini duydum. Mihayl Makaroviç de duymuş; şehirde herkesin dilinde dolaşıyor... Ayrıca yanılmıyorsam, meseleyi, yani elinizdeki paranın Bayan Verhovtzeva'ya ait olduğunu birisine açtığınızı gösteren bazı kanıtlar da varmış. Bu yüzden, kendi söyleyişinizle, bir yana koyduğunuz şu bin beş yüz ruble etrafında bu zamana, daha doğrusu şu ana kadar olağanüstü bir sır ve dehşet havası yaratmanıza şaşıyorum... Böyle bir sırrın açıklanması size bu kadar zor gelsin, inanılır gibi değil! Çünkü daha demin bunu açığa vurmaktansa sürgüne gitmeyi yeğ tuttuğunuzu bağıran sizdiniz.

Savcı sustu. Heyecanlanmıştı. Kızgınlığını saklamıyordu, içinde birikeni deyiş güzelliğine aldırmadan kesik kesik, karmakarışık sıralıyordu.

Mitya sert bir sesle,

— İşin ayıbı, bin beş yüz rubleyi iç etmemde değildi, dedi, bin beş yüzü üç binden ayırarak saklamam bir yüzkarasıydı.

Savcı sinirli bir gülümsemeyle,

— Ne var ki bunda? dedi. Üç bini iç etmeniz yakışıksız ya da sizin deyişinizle ayıp olabilir, ama bunun bin beş yüzünü saklamak neden ayrı bir yüzkarası olsun? Önemli olan üç bine sahip çıkmanız, onu kullanma şekli değil. Şey, neden böyle yaptınız yani niye ikiye böldünüz bu parayı? Amacınızı açıklayabilir inisiniz bize?

— Bütün sorun amaçta zaten, diye bağırdı Mitya. Alçaklığımdan, bir şeyler hesaplayarak yaptım bunu, bu durumda hesaplamalara girişmek alçaklığın ta kendisidir. Alçaklığım tam bir ay sürdü.

— Anlaşılmıyor.

— Şaşılacak şey! Peki, yeniden açıklayayım, belki gerçekten anlatamadım. Bakın, dikkatli dinleyin beni. Diyelim ki ben, bana, şerefime güvenilerek verilmiş üç binin altından girip üstünden çıkıyorum. Sabah kadına gidip, "Katya, suçluyum, üç bin rubleyi yedim..." diye haber veriyorum. Nasıl, iyi mi? Yo, iyi değil, şerefsizce, tabansızca bir hareket. Bunu ancak hayvanın biri, hayvanca başıboşluk içinde olan biri yapabilir. Değil mi, öyle değil mi? Ama gene de bu adam hırsız değildir! Düpedüz bir hırsız değildir, kabul edin bunu. Parayı yemiştir, ama çalmamıştır. Şimdi ikinci olasılığı ele alalım. (Lütfen sözlerimi can kulağıyla dinleyin, yoksa gene şaşırırım belki, nedense başım dönüyor.) Şimdi ikinci duruma gelelim. Ben burada paranın yarısını yiyorum. Ertesi gün, kalan yarısını Katya'ya geri veriyorum: "Al şunu, Katya; düşüncesiz, alçak herifin biriyim ben," diyorum, "paranın yarısını batırdım, kalanı da yerim, iyisi mi, geç olmadan vereyim sana!" Buna ne dersiniz? Hayvanın, alçağın biridir, ama henüz hırsız değildir, yani tam anlamıyla hırsız sayılamaz. Hırsız olsa, kalan parayı geri vermez, alıkordu. Kız da, parasının yarısına sahip olunca, adamın yemiş olduğu kısmı da ergeç, gerekirse ömrünün sonuna kadar çalışıp çabalayıp geri vereceğine inanır. Böylece adam alçaklığına alçaktır, ama hırsız değildir; değildir, ne derseniz deyin, hırsız değildir!

Karamazov KardeşlerWhere stories live. Discover now