Bakışları yere kayarken unuttuğum kutuyu gördüm. Kapağı açılmıştı ama ters olduğu için içindeki ne gözükmüyordu. "O ne?"

Ata eğilip kutuyu alırken sırtından dolayı göremiyordum ne olduğunu. Eline alıp olduğu yerde bana döndü. Elinde bir yüzük vardı. Yok ebesinin nikahı! Gözlerim kocaman açılırken olduğu yerde söylendi. "Böyle de evlenme teklifi ediyor gibi oldu lan"

Ayağa kalkıp elindeki yüzüğü kutuya koyup koymamak arasında kalmış gibi bakıyordu. "Bu ne anasını satayım ya? Bi haltı beceremedim" Elini yüzüne götürüp sıvazladı. "Off! Doğru düzgün yapsam şaşardım zaten"

Gülümseyip yüzündeki elini tuttum. Bakışları bana dönerken boştaki elimi yanağına koydum. "Hayır. Söylenme kendine." Elimin üstüne elini koydu. Başını elime doğru yatırdı usulca. "Hem ben merak ediyorum hadi" Tepkime gülüp elimi yüzünden çekip bırakmadı. Tutup parmaklarımı okşarken gülümsedi. "O gün de -"

"Böyle yapmıştın" Hatırlamamız ikimizi de gülümsetti. Nasıl unuturdum ki? Gözlerini elimden çekmeden konuştu. "Bunu ilk gördüğümde aklıma sen geldin. Aslında doğum gününde böyle bir şey yapmak istiyordum ama. Dayanamadım. Şimdiden bunu sende görmek istedim." Kutuyu bana çevirirken içindekine daha detaylı
baktım.

"Bu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Bu... Bu çok hoş Ata." Elindeki yüzüğe bakarken benim için o kadar anlamlıydı ki... "Böyle yüzükler takmayı hatta genel olarak yüzük takmayı çok sevdiğini biliyordum zaten."  Gülümseyerek elimi havaya kaldırıp ona uzattım.

Yüzüğü parmağıma takarken kendimden uzaklaştırıp havaya kaldırdım. Gerçekten çok hoş duruyordu. Üstünü okşarken beni izleyen gözlerine baktım. Elimi yanaklarına koyarken benden uzun olduğu için parmak ucumda biraz yükseldim. Yanağını öperken geri çekilmek için inecektim ki belimde ellerini hissettim.

Baskısıyla beni biraz daha kendine çekerken gözleri dudaklarıma indi. Bunu yapıp yapmamak arasında kalmış bir ifadesi vardı. Yanağındaki elimi hareket ettirip yüzünü sevdim. Hafif kıvrılan dudaklarıyla bana yaklaşmaya başladı.

Nefesim hızlandı. Dudaklarını hafifçe dudaklarıma değdirirken bi süre ikimizde hareket etmeden durduk. Esen rüzgarın sesine kalbim eşlik ediyordu. Hafif geri çekildi. Dudaklarımız hâlâ bir nefeslik mesafedeydi.

Saçlarım uçup onun yüzüne doğru geliyordu. Elleri belimden yanaklarıma gitti. Saçlarımı büyük elleriyle geriye iterken dudaklarımız yeniden buluştu. Yavaş hareketlerle dudaklarını oynattı.

Kendimi karşılık verirken bulmuştum bile. Kısa süren bu öpücükten sonra geri çekildik. Nefeslerimiz birbirine karışırken ikimizin de yüzünde bir gülümseme vardı. Utanmıştım. Yanaklarım da dudaklarım da  cayır cayır yanıyordu bu soğuğa inat. Ata gülüşünü büyüttü. Aklına ne gelmişti yine?

"Öpüşeceğimizi bilseydim daha önceden yüzük alırdım güzelim" Yüzümdeki gülüşü silerek göz devirdim. "Harbiden öküzsün sen ya." Gülüşü bu kez sesli bir hal almıştı. Kafamı başka bir tarafa çevirmek istedim. Elleri buna engel olurken baş parmakları yanaklarımı okşadı. "Senin utanmanı yerim ben"

Basketçi |                                              Yarı Texting/ TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin