YENİ MESAJ

136 94 16
                                    

"Bu nasıl olur? Yüzde yüz bizde olacağını düşündüğümüz ihaleyi nasıl kaybederiz avukat! Olacak şey değil. Hemen bana ihaleyi alanın sicilini çıkar bakalım kimmiş? Kimde bizden ihaleyi alabiliyor..."

İşler sarpasarıyordu, hem ihaleleri hemde işçilerimizi kaybediyorduk. Ne olduda yirmi iki yıllık KAYAHAN holding herşeyini kaybetmeye başlamıştı. Tüm işçiler, personeller yavaş yavaş istifalarını vermeye başlamıştı. Bana emanet olan koca şirket kayıyordu ellerimden, büyüklerimin yüzüne bakamaz olmuştum...

***

"Alo Behran ne yaptın nasıl geçti toplantın? Annemle seni bekliyoruz..."

"Geçmedi, hiçbir şey iyi geçmedi, kaybettik hem ihaleyi hemde işçileri. Çok değişik şeyler oluyor ama yakında çıkar kokusu. Geliyorum yarım saate..."

"Tamam canım. Bekliyoruz..."

(Dila'nın ağızından)

"Anne bu zarf ne?"

"Bende yeni gördüm kızım, uzanıpta alamadımki okuyayım."

"Dur ben bakarım şimdi..."

'GEÇMİŞ OLSUN...T' yinemi "T" yeter Allah aşkına ya düş yakamdan.

"Neymiş kızım?"

"Bir şey değil anne boşver, önemsiz..."

Kalbim tedirgindi, hissediyordum. Yine ellerim tir tir titremeye başlamıştı. Hızlıca odadan çıkıp hastanenin lavabosuna gidip ellerimi soğuk suyun altına tutup, ovalamaya başladım. 'Yeter artık sizde ikide bir titremeyin, bıktım...' deyip yine sinirimi ellerimden çıkarmaya çalışıyordum. Ama nafileydi, belliki birşey vardı, bu kadar notun tesadüf olması imkansızdı.

Bunu Behran'a söyleyemezdim, bu kadar sıkıntının arasında bende ayak bağı olamazdım ona. Eteğimin beline sıkıştırdığım notu çıkarıp, iki üç parçaya bölüp çöpe  fırlattım...
Sanki hiçbir şey olmamış gibi kendimi toplayıp odaya döndüm. Hayatımın tehlikede olmasından şikayetçiydim. Ama bu işi sadece ben, tek başıma çözmeliydim. Bu benim meselemdi artık...

***

Direnemiyordum, ter içinde kalmıştım. Sıkmaktan ellerimin kanı çekilmişti.

"Behran azıcık hava almam lazım dururmusun kenarda? Kendimi iyi hissetmiyorum..."

"Ne oldu birtanem bir sıkıntınmı var? Renginde solmuş, çekinme bana herşeyini anlatabilirsin."

Titrek sesimle " yoo iyiyim. Sanırım annemden ayrıldım ya ondan, biliyorsun bünyem zayıf."

"Hay Allah ellerinde sapsarı olmuş, yapabileceğim bir şey varmı?"

"Arabada çantamda hapım var onu getirirmisin?"

"Tabiki. Al bakalım..."

"Teşekkür ederim, sende olmasan..."

"Ben her zaman yanındayım, eğer bir sıkıntın falan olur, bana söyle çekinme, içine atıpta kendin çözmeye çalışma sakın."

"Tamam söylerim..."

Ama söylemiyordum, daha doğrusu söyleyemiyordum. Sanki herşey onun gelişine ayarlanmış gibi, o yokken böyle şeyler olmuyorduki. Birde benimlemi uğraşacaktı, ona yük olamazdım. Bunu sevmiyordum...

***

"Hayır yani konağa gelseydin ne olacaktı? Aklım sende kalıyor..."

"Burada kalmam daha iyi benim için emin ol, kendimi daha iyi hissediyorum."

Gerçekten öylemiydi? Kendimi bu evde daha iyimi hissediyordum? Tabiki hayır, ama sabretmeyi öğrenmeliydim. "T" harfinden gelecek o notu bekleyecektim... Bu işi tek başıma omuzlayacaktım.

***

Bütün gece gözlerime uyku girmemişti, gözlerimle tavana daire çizmekten başım ağrımıştı. Daha gün yeni doğarken kalkıp, sırf zaman geçsin diye camın önündeki çiçekleri sulamaya başladım, daha sonrada vitrindeki fincan takımını aşağıya indirip, fincanları tek tek ovalamaya başladım...

Kendimi başka şeylere odaklayıp, düşüncelerimi hapsediyordum beynime.

Telefonuma gelen bildirim sesiyle, telefonu elime aldım. 'Bir yeni mesaj' basarak mesajı açtım, mesajda "Kapıyı aç" yazıyordu...

Kapıyı açtığımda yerdeki halının üzerinde gazete kağıdından tek tek kesilerek birleştirilen harflerle "Sanırım biraz meraklıyız küçük hanım?" yazıyordu. Artık bardağı taşıran son damla bu olmalıydı, kapıdan bir adım öne çıkarak;

"Kimsin ha? Korkak, sıkıyorsa karşıma çık öyle notlarla korkularıma yenik düşürme beni..."

Der demez telefonuma gelen bildirim sesiyle telefonuma baktım. 'Bir yeni mesaj' mesaja bastım, bu seferde "Beni merak ediyorsan yarın saat 3'de seni şehrin çıkışındaki köprünün altında bekleyeceğim bir dakika dahi geç kalırsan orda olmam haberin olsun..." yazıyordu ruh hastası olduğu buradan belliydi adeta.

Korkum kat kat artmıştı, üzülecektim. Behran'ı aramalımıydım ki? Korkumun sevgimin önüne geçmesine izinmi verecektim? Onun beni her zaman koruyacağından son nefesime kadar emindim. Ama bu konuyu tek başıma çözmek onun için daha iyi olabilirdi, çünkü ona zarar vermek istemiyordum...

***

"Alo! Efendim Behran"

"Seni almaya geliyorum, bir yerlere gideriz ha?"

"Aaa yok benim biraz işim var şehre ineceğim, evin bir kaç eksiği var..."

"Eee tamam geliyim beraber alırız işte."

"Behran hayır dedim ya!"

"Tamam ya kızma, sen nasıl istersen."

"Ya kusura bakma bu sabah biraz solumdan kalktım, kırdıysam özür dilerim, ama telafi edeceğim olurmu?"

"Tamam sevdam, sabırsızlıkla işinin bitmesini bekleyeceğim o zaman...

Sevdam diyerek bana hayatı sevdiren bu adamdan kopup gideceğimden korkuyordum. Beni yarım saat sonra ne bekliyordu, onunla arama koca bir köprümü girecekti. Ya o köprüden sağsalim karşıya ulaşacak, yada en ufak bir sendelemede boğulacaktım oracıkta. Sabret diyorum kendime, sabrın sonu selamettir elbette...

***

Yağmurun eşliğinde, şehrin kargaşasında titrek adımlarla yürüyordum. Yağmur damla damla yanaklarımda süzülürken bense korkulu bakışlarımla etrafı gözlüyordum...

Köprüye ramak kala adımlarım beni geri çekerken bense yüzleşmeye, ne olup bittiğini ögrenmeye çoktan hazırdım...

                   #BÖLÜM SONU#
            UMARIM BEĞENİRSİNİZ🌼

KÜHEYLAN | a h v â l Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin