AVÂRE GÖNÜL

640 479 16
                                    

Tutsak kalmış bu ruhumun her zerresi ölü sarmaşıklarla kaplıydı. Bu gerçeğin canımı yakması ve geçirdiğim her bir akşamı hazmedemediğim kadar hüzünlüydü.

İçimi pare pare hiç erimeyecek buza çeviren, buz kristallerinin kanat çırpıp tekrar gökyüzüne yükselmesini bekliyordum her sessiz akşamda.

Kayıp bedenimin gerçek sahibi artık bulunmuş misali uyanmıştım yeni bir sabaha.
Sonunda uyandığım bu sabah unutmuştum maziyi.

Belkide bu gerekiyordu tutsak kalmış yüreğime, yangın yeri olan yüreğimin yaralarını sadece unutmak iyileştirecekti.
İşte şimdi aydınlığa aittim...

***
Özenle çekmecemde sakladığım kırmızı kapaklı defterimi çıkardım, her ne kadar büyümüşte olsam o narin sayfalara hergün içimi dökmek ruhumu dinlendiriyordu.
Kalemi elime aldım ve yazmaya başladım;

Sevgili günlük;

"Artık eskisi gibi değilim, çünkü her sabah içimde açan çiçeklerle uyanıyorum. Sanki sonsuza dek gidecek, hiçkimsenin bozamayacağı bir mutluluğa sahip olmuştum. Balkide bu hayatımın dönüm noktası olacaktı. Yürüdüğümde, koştuğumda hatta güldüğümde bile çok uzaktada olsa sanki hep yanımdaymış gibi hissediyorum.
Sencede çok garip ddeğilmi
Mesela upuzun, uçsuz bucaksız bir ip düşün ve ben o ipin üzerinde o kadar mutluyumki düşüp karanlığa gömüleceğimi dabi bilsem o ipin üzerinde koşmak istiyorum. Biliyorun ben bu satırla yazacak biri değildim aslında, çünkü ne yaparsam yapayım, nereye gidersem gideyim sadece hayallerde yaşıyordum.
Ama artık hayallerimin gerçek kahramanı tamda buradaydı, kalbimde.
Şuanda tek dileğim onunla olmak çünkü artık bende biraz olsun mutlu olmayı hakediyordum.
Ve sakın bu cümleyi unutma; elbet bende birgün özgürce uçan ve her daim rüyalarımda kanat çırpan kelebekler kadar mutlu olacağım. İşte o zaman bütün karanlık maziyi tek kalemle sileceğim ve hiç kirlenmemek üzere tertemiz yeni bir sayfa açacağım..."

***
Yaşamım boyunca herzaman annemin onayını alarak yaşıyordum çünkü er onayı almazsam başıma neler geleceğini biliyordum.
Telefonu elime aldım ve narince tuşlara basarak onu aradım;

"Alo!"

"Alo! merhaba Dila sanırım kararın için aradın."

"Evet. Sizinle çalışmayı kabul ediyorum ama bir şartla annemintedavi masraflarını size borcum olarak kabul edeceksiniz, bende size son misline kadar ödeyeceğim."

"Peki, sen öyle istiyorsan öyle olsun bakalım. Çalışmaya başlayabilirsin."

"Ne! şimdimi?"

"İstersen şimdi."

"Bilmemki..."

"O zaman 1 saat sonra seni evde bekliyor olacağım."

"Peki, 1 saat sonra oradayım görüşürüz."

"Görüşürüz..."

Garip geliyordu bazı şeyler, belkide hergün onun gülen gözlerine bakacak olmak düşündüyordu beni. O gözler ileride ya banna zehirli sarmaşık yada ilaç olacaktı, daha ilk dakikalarda düşünce çemberinin arasında kaybolmuştum.

Kapıyı kapattım ve her geçen dakika sözlerin veda ettiği yolda yürümeye başladım. Yürüdükçe yağmurum kirpiklerime değmesi sanki bütün kötülükleri yok edecekti. İçimden yağmur hep yağsın demek geliyordu, çünkü yağsınki hayatımdaki kayıpları geri kazanabileyim...

***
Eski işme geri dönmek beni memnun etmişti çünkü zorlukların düğümünü çözemez olmuştum bir an.

Elime toz bezini aldım ve salondaki bibloların tozunu almaya başladım, kafamı yana çevirdiğimde yine o vardı orada. Ellerini başının arkasına bağlamış, gözlerini güneşe çevirmişti adetâ güneşleri selemlıyordu.

Acaba kalbi biri için atıyormuydu? Merak ediyordum ve onu asla ama asla kaybetmek istemiyordum . Onun kokusu içimde öyle güzel bir yer etmiştiki, kokusunu unutamaz olmuştum.

Evi temizliyor olmak beni yormuyordu, çünkü o her saniyede gözlerime aitti.
Su içmek için mutfağa doğru ilerledim, o da oradaydı. Bir bardak su aldım ve suyu yudumlarken tam o anda Behran;

"Nasıl gidiyor? Alışmış gibisin ha..."

"Evet alıştım gibi Behran bey"

"Bu arada annen için özel hastaneyle konuştum, yarın hastaneye sevk edilecek haberin olsun."

"Ne yarınmı? Amaa bu çok erken ben biraz daha benimle kalır diye düşünmüştüm."

"Hatırlıyorsan sana işe başladıktan hemen sonra demiştim."

"Haklısınız." dedim. Sanki aniden dünyam kararmış bir anlık dengemi kaybetmiştim ve kuş misali bırakıvermiştim kendimi Behran'ın kollarına.
Hiçbirşey görmüyor sadece Behran'ın Dilaa Dilaa diye bağırışları yankılanıyordu kulaklarımda.

(Behran'ın ağızından)
Kollarıma doğru süzülen narin vücuda hızlıca kollarımı açtım. Sanki kuş olup hafiflemişti bir anlık.
Tenime dokunan mayhoş saçları, o gece çaresizce bakan gözleri ve al dudakları beni duraksatmıştı.

Vakit kaybetmeden onu hemen kucağıma aldım ve yatağıma bıraktım.
Elime telefonu aldım ve doktoru aradım.

***

"Eee,nasıl iyimi doktor bey?"

"İyi hiçbir sorun yok sakin olun lütfen, herhangi bir hastalığı varmı veya stres altındamıydı?"

"Herhangi bir hastalığı olduğu hakkında bir fikrim yok, biz sadece konuşuyorduk sanırım annesinin gidecek olmasından dolayı stres yaptı."

"Belkide fakat bilemiyorum şuanlık iyi, uyandığında şu ilaçları almasını söylersiniz. Tekrar birşey olursa mutlaka bir doktora görünmesini rica ediyorum."

"Tabiki doktor bey, ben kendisiyle konuşurum, görüşmek üzere."

Yanına yaklaştım ve üşümüş ellerine uzattım ellerimi. Öylesine soğuktuki elleri adeta en soğuk mevsim gibi.
Önce ellerini sıkıca ellerimle çevreleyip ısıttım daha sonra, o güzel gözlerini açmasını bekledim öylece...

#BÖLÜM SONU#
UMARIM BEĞENİRSİNİZ
Yorumlarınızı bekliyorum.🌼

KÜHEYLAN | a h v â l Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin