09/05/1943

560 79 92
                                    

( Bu sefer tam gününde yayınladım alkışımı alayım eheheh :3 )

Keyifli okumalar!

***

09/05/1943

İki gündür mavi saçlı kız ortalıkta yoktu. En son iksir dersinde görmüştü Tom onu. Dersten çıkıp Hogwarts'ın içinde yana döne onu arasa da bulamamıştı.

Derslere de gelmiyordu, kütüphaneye de gitmiyordu. Birdenbire yok olmuştu sanki.

Pazar günü olduğundan çantasını omzuna taktı ve bahçeye çıktı.

İki gündür aklından çıkmıyordu kız. Elini görmüştü. Kesildiği halde zerre kanamayan elini...

Bir an evvel kızın sırrı neyse çözmeliydi. Eli kesildiği halde kanamıyorsa ölümsüz olma ihtimali vardı. Kızı bulduğunda onu öldürmeyi denemeliydi belki de.

İlk cinayetini babası için saklamış olsa da ölümsüz olup olmadığını anlamak için kızı öldürmek daha cazip gelmişti soluk tenli çocuğa.

Gölün yanına gelince cüppesini altına toplayıp yeşil çimlere oturdu. Güneş ışığı oğlanın bembeyaz tenini aşıp içine işliyordu. Isıtmıştı buzdan bedenini fakat bu onun hiç hoşuna gitmemişti.

O soğuğu seviyordu, karanlığı sevdiği kadar.

Gözlerini kapatmış, zihnini boşaltmışken duyduğu ses ile anında göz kapakları aralandı ve göle baktı.

Suyun yüzeyinde bir beden vardı. Daha dikkatli baktı oğlan bedene.

Beyaz tenli bir kızdı suda uzanan. Göz kapakları kapalı, kolları iki yana açılmış. Bedeni sonbaharda dalından kopmuş kimsesiz bir kuru yaprak gibi süzülüyordu rüzgar eşliğinde gölde.

Kızın bedeni yaklaştıkça Tom yüzünü daha net görebilmeye başlamıştı. Beyaz tenine yakışan her biri birbirinden nadide kum taneleri gibi çilleri, suyun soğukluğundan pembeden mora dönmüş dolgun dudakları, kıvrık, dolgun kirpikleri, ressamların kıskanacağı kadar kusursuz kavisli; ne ince, ne kalın kaşları ve gölün suyuna karışan mavinin en güzel tonu saçlarıyla bu O'ydu. Raven.

Bunca zaman aradığı kız birden karşısına çıkmıştı, fakat ölü olarak?

Kendisi öldürememenin hüznüyle kızın buz kesen bedenine uzanıp sudan çıkardı. Yemyeşil çimenlere düşen kırağı gibi beyaz teni kapladı yeşilliği.

Tom kızın ölüp olmadığından emin olmak için kızın üstüne eğildi ve kulağını yaklaştırdı kızın burnu ile dudaklarının arasına. Kulağına gelen sıcak nefesle kızın hayatta olduğunu fark eden Tom gülümseyerek kızdan uzaklaşırken kız oğlanın yakasını tuttu ve buz mavisi gözlerini aralayıp gülümseyerek kısık sesle "Bö!" dedi.

Oğlan kızın dediğinden değil de yakasını kavrayışından irkilmişti.

Islak mavi saçlarını yanağından çekti elleriyle ve doğruldu kız.

"İki gündür yoksun. Ne haltlar karıştırıyorsun?" dedi direkt kızın mavi gözlerine bakarak.

Kız böyle direkt bir soruyu beklemiyordu ama belli etmedi ve sorusuna soruyla karşılık verdi flörtöz ses tonuyla.

"Yoksa özledin mi beni, yakışıklı?" Sonlara doğru sırıtmıştı. Kesinlikle çok eğleniyordu şu an.

Tom gözlerinin kocaman açılmasına engel olamamıştı. Bu kız kimdi de böyle konuşabilirdi kendisiyle?!

"Üşütmeden gitsem iyi olur. Şöminenin önüne kamp kurmak zorunda kalacağım senin yüzünden."

"Senin yüzünden derken?" dedi tek kaşını kaldırıp Tom. Neden onun yüzünden olsundu ki?

"Eh bunu da anlayın bir zahmet. Pek de kalın kafalı birine benzemiyorsunuz beyefendi." dedi ve ayağa kalkıp Hogwarts'a doğru yürümeye başladı.

Yine bir kez daha ardında soru işaretleriyle bırakmıştı oğlanı.

***

⤤𝐴𝑟𝑒 𝑌𝑜𝑢 𝐼𝑚𝑚𝑜𝑟𝑡𝑎𝑙⤦ 𝓌𝓌 𝒻𝒶𝓃𝒻𝒾𝒸Where stories live. Discover now