Gri

844 90 79
                                    

Şarkıyı açmayı unutmayın canlarım...💞 iyi okumalar!

Mavi Gri- Hayatım leş

Hikaye düzenlendiğinden tüm yorumlar kalktı, o yüzden satırları boş bırakmazsanız beni çok mutlu edersiniz bebekler:))


Mavi... Gözlerinde gördüğüm şey, mavinin her tonuydu...

...

Görevli kadın, koridorun sonundaki kapılardan birinin önünde durunca bu odanın benimki olduğunu anladım. Bugüne kadar kendi odamdan başka bir yerde en fazla iki gün kalmışımdır. O yüzden çok yadırgamamayı ve hemen alışmayı diledim içimden. Kadın cebinden çıkardığı anahtar ile kapıyı açıp içeriye girdi. Ben ise içeriye girmeye korkuyordum, girersem her şeyi kabullenmiş olacaktım.

Kadın kıpırdanarak "Hadisene." Diye söylendi. İsteksiz adımlarımı odanın içine yönlendirdim. İçeriye girdiğim gibi burnuma dolan toz kokusu ile yüzümü buruştursamda. Hemen ardından camın açılması ile temiz havanın kokusu ciğerlerime nüfuz etti. Ne zamandır bu odaya girilmiyordu, yüz yıldır falan mı?

Bakışlarımı odada gezdirmeye başladım. Tek kişilik standart bir yatak, tek gözlü eski bir dolap, ve tahta bir masa... Eski bir yurt odasına benziyordu. Her şeye rağmen, kendim kalabileceğim bir odam olduğu için mutluydum. Burası büyük bir binaydı ve yeterli sayıda oda olduğundan bu imkan vardı. Odada gezinen bakışlarım demir parmaklıklı pencerede takılı kaldı. "Hayır" diye mırıldandım neredeyse ağlayarak. "Hayır, hayır..."

Demir parmaklı pencere, gökyüzü yerine binanın yan kısmını görüyordu. Bina o kadar yüksek ve yakındı ki, gökyüzü küçük bir nokta şekilde gözüküyordu. Kafanızı camdan çıkarmadıkça görmeniz imkansızdı. Ama aradaki kalın, siyah demirlerle bu da imkansız bir şeydi.

Sertçe yutkundum. Odanın içinde başka ne olduğuna bile bakamadan kadının yakasına yapıştım.Her şeye katlanabilirdim ama beni sakinleştiren tek şeyi göremeden burada yapamazdım. "Lütfen." Dedim artık duygu yoğunluğumun en uç olduğu noktada. Dokunsalar ağlayacaktım. "Başka oda yok mu? Sadece gökyüzünü gören iyi bir camı olsa yeterli."

Kadın bilmiş bir tavırla kendini geri çekti. "Jakuzi de olsun mu? Tek boş odamız bu. Beğenirsen."

Odanın ortasında boş bir çuval gibi dikilirken ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Bu kadarı fazlaydı, bu kadar çok fazlaydı...

"Başka bir şey istemeyeceğim söz veriyorum. Tek istediğim bu." Sesim de umutlarım gibi gittikçe sönerek en sonda yok oldu. Gözlerim yanmaya başlamıştı bile. Kadın kafasını olumsuz anlamda salladı.  "Akşam yedi de yemekhane de olmazsan yarına kadar aç kalırsın. yemekhanede seni geri kalan şeylerle ilgili bilgilendirirler." Odadan çıkmadan önce dediği son şeyler buydu. Odadan çıkarken içimde bir şeylerin daha da koptuğunu hissettim. Artık bitmiştim, kelimenin tam anlamıyla hayatım bitmişti.

Ayaklarım, üstünde hala eski çarşaf olan yatağa doğru benden bağımsız gitti. Yenileri masanın üstündeydi ama ben şuan onla uğraşamayacak kadar bitkindim. Kendimi yatağa atıp bacaklarımı kendime çektim. Aklıma evimi getirdim, limuzine annem bakardı değil mi? Odamın içindeki nilüfer kokusu, şimdi burnuma sadece toz olarak geliyordu. Ne acı...

Lanet olası bir gece, sadece eve gidip her zamanki gibi kendi kendime geçirmek istediğim lanet olası bir gece... O siyah gece de ne ben eve gidebilmiştim, ne de şuan hastane de can çekişen Deniz...

"Yapmak zorunda mıydın?" Dedim artık hıçkırıklarımla savaşmayı kesip. "Lanet olası o gece de karşıma çıkıp kolumdan tutmak zorunda mıydın, git dediğimde beni zorlamak zorunda mıydın?" Kendi kendime bağırıyordum. Her zamanki gibi, yine en büyük yenilgiyi kendime yaşatıyordum. Yaşananların hepsi hala kötü bir kabus gibiydi. Hala burada olduğuma, cinayetle suçlandığıma inanamıyordum. Sanki birazdan gözlerimi açacağım ve annem beni kahvaltıya çağıracaktı. Babam her zamanki gibi evde olmayacak bu yüzden bir kez daha ona kırık bir şekilde okula gidecektim. Giderken durağa kadar Limuzin bana eşlik de ederdi değil mi?

GÖKYÜZÜNÜN DANSIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin