2.BÖLÜM

39.4K 1K 332
                                    

Üzerine giymiş olduğu siyah takım elbise onda çok hoş duruyordu. Kahvenin koyu tonu olan saçları alnına dökülmüş, açık kahve gözleri tehditkarca bakıyordu. Sanki her an beni öldürebilirmiş gibi... Buradan anladığım kadarıyla o da benimle zorla evleniyordu. Sanırım... 

Annem bizi yalnız bırakmak adına salona doğru ilerledi. Giderken de bana hareketler yapmaya çalışıyordu. 'Çocukla konuşsana!' gibisinden. Onun bu davranışına göz devirmemeye çalışarak, önüme döndüm. Adam elindeki çikolata kutusunu ve çiçekleri elime tutuşturarak, annemin arkasından ilerledi. 

"Hoş geldin." diye mırıldandım ağzımın içinden. Gözlerimi devirmemek için kendimi zor tutuyordum. Bay Ukala!

Elimdeki çiçekleri vazo gibi bir şeye koymalıydım. Mutfakta vardı sanırım. Salona geçerek oradan da mutfağa geçmeliydim ama kendimi hazır hissetmiyordum. Yapabileceğim bir şey yoktu. İlla ki geçmem gerekiyor. Derin bir nefes alarak yavaş adımlarla salona ilerlemeye başladım. Kapıdan şöyle bir baktığımda, herkes koyu bir muhabbete ortak olmuştu. Fazla göze batmamak adına yavaş yavaş ilerliyordum. Neyse ki kimse fark etmemişti. Kafamı tekrar salona çevirdiğimde onunla göz göze geldim. İsmini bilmediğim ama evleneceğim adamla. Demek ki göze batmamak konusunda o kadar da iyi değilmişim. 

Hızla kafamı çevirerek, göz temasımızı kestim. Yoksa bakışmamız daha da uzayacak gibiydi. Hemen elimdeki çiçekleri vazoya bırakarak, vazonun yarısına kadar su koydum. Tamamdır! Şimdi içeri gitmem gerekiyor, değil mi? Yavaş ve çekingen adımlarla salona girdim ve bir sandalye çekerek oturdum. Beni neden bu aileye sattılar ki? Neden bu aile? Önceden birbirlerini tanıyorlar mıydı yoksa benim için iyi bir fiyat mı sunmuşlardı?Ne kadar para verseler bir insan bedeni para etmezdi ki! İnsanlar ne olursa olsun değerlilerdir. Konuşma şekline bakıldığında aslında önceden tanışıyorlarmış gibi duruyor. Belki de önceden biz zengin bir aileyken aile dostlarımızdır.

"Sen nasılsın kızım?" diye soran Şükrü  Bey'le düşüncelerimden kopup,  düşüncelerimi askıya aldım. Gülümsemeye çalışarak, "İ-iyim s-siz nasıls-ınız." diye sorduğumda, evleneceğim adam şaşkınlıkla bana bakıyordu. Neden bana öyle bakıyordu ki? Yoksa kekelediğimi bilmiyor muydu?  Sanırım bilmiyordu. Hem sanki ben onun hakkında bir şeyler biliyor muydum ki de, o da benim hakkımda bilgi sahibi olsun. Ben hala ona bakmaya devam ederken o elini yumruk yapmış, çenesini sıkıyordu. Gözlerindeki şaşkınlık ve öfke karışımı ile öylece anne ve babasına baktı. Daha sonra histerik bir kahkaha atıp kafasına sağ sola sallamaya başlayarak gülmeye devam etti. Babası Şükrü Bey, oğluna ters ters bakarak, "Sağol kızım bende iyiyim." dedi. 

Bakışlarımı ellerime çevirdiğimde ise, annem ortamda ki gerginliği uzaklaştırmak ister gibi dizimi dürtükleyerek, "Kahveleri yapmaya başla!" diye mırıldandı. Yavaşça ayağa kalktım. "K-kahvelerinizi n-nasıl alırsınız?" diye sorduğumda, herkes sırayla nasıl içtiklerini belirtti. Sıra evleneceğim adama geldiğinde, öfkeli bakışları beni buldu.

"Ben içmeyeceğim." 

"Olur mu öyle şey oğlum! Adettendir içmen gerekiyor." diye kızdı annesi.

Bu seferde öfkeli bakışları annesini buldu. O kadar sinirliydi ki... 

"Anne, sanki kendi isteğimizle evleniyormuşuz gibi davranmayın. Zorla evlendiriyorsunuz beni. Bir de gelmiş adetten bahsediyorsunuz." dediğinde ona hak vermiştim. Ama ben onun gibi karşı çıkamazdım, çünkü bu işin sonu benim için hiç iyi olmazdı. 

"Giray!" 

"Baba!" 

İkisi de birbirlerine öfkeyle bakıyorlardı ki, Şükrü Bey'in eşi araya girerek konuyu değiştirmeye çalıştı. "Tamam o zaman, sen bize kahveleri yap kızım." Kısa bir baş onaylaması ile mutfağın yolunu tuttum. Demek evleneceğim adamın ismi Giray'dı. Acaba ne iş yapıyordu? İnternetten de araştıramazdım ki! Zengin olduklarına göre illa ki bir haberleri vardır ama bizim internetimiz yoktu. Benim telefonumda da yoktu ki olsa bile bakamazdım. Çünkü telefonum eski ve tuşluydu! 

Zoraki EvlilikWhere stories live. Discover now