1.BÖLÜM

74.7K 1.3K 766
                                    

"Açelya önce tavaları yıka!"

"Ta-tamam şef." diyerek elimdeki bardağı kenara koyup, tavayı elime aldım. Bugün kafedeki işler bayağı yoğundu anlaşılan. Bulaşık üstüne bulaşık geliyordu. Sağ elimi kaldırarak alnımdaki teri silip, bulaşıkları yıkamaya devam ettim. 

"Açelya hızlı olsana biraz. Ne kadar uyuşuksun!" diyen şefe baktım. Elimden geleni yapıyordum. Ama tavalar fazla kirliydi. "E-elimden ge-gele..." Şef sinirle alnına vurup lafımı kesti. "Konuşmayı kes! Zaten kekeleyip sinirimi bozuyorsun. Hızlı ol biraz." deyip işine döndü. Sadece kafamı sallamakla yetinmiştim. 

Kekeliyor olmam, benim suçum muydu? Çok çaba sarf etsem de bir türlü konuşmamı düzeltemiyordum. Dudaklarımın titremesiyle, ağlamak üzere olduğumu anlamıştım. Yukarıya bakıp, bir yandan göz yaşlarımın akmasını engellemeye çalışıyor, bir yandan da bulaşıkları yıkıyordum. 

Sakin olmalısın, Açelya!

Kirli tavaların hepsini yıkadıktan sonra havlu ile bir güzel kuruladım ve hepsini yerlerine asarak, bulaşıkları yıkamaya devam ettim. Tam bitirdim derken yeni bir tane, büyük boy tepsi geliyordu içerden...

<><><><><><><><>

Molalar hariç hiç durmadan bulaşık yıkamaya devam etmiştim ve sonunda paydos vakti gelmişti. El bezini alarak mutfaktaki tezgahları silerek işimi bitirmiştim. Mutfaktan çıkıp, çalışanlar için ayrılan soyunma odasına ilerleyip, üzerimi değiştirmeye başladım. Bazı çalışan kızlar kendi aralarında konuşup, bir yerlere gitmekten bahsediyordu. Beni çağırmayacaklarını biliyordum. Burada çalışan kızlar benimle kekelediğim için konuşmak istemiyorlardı. Bu durum beni biraz üzse de artık alışmıştım. İş için gerekli bir şey olmadığı sürece yüzüme bakmamaları, insanı bir süre sonra bu duruma alıştırıyordu.

"Açelya! Sende bizimle gelmek ister misin?" diye soran Merve'ye döndüm. Bana mı soruyordu? Şaşkınlıkla ona bakmaya devam ederken, Gamze alayla Merve'ye döndü.

"Gerçekten mi? Kekeme bir kızla dolaşacağımı mı düşünüyorsun cidden?"

Söylediği şeyle yüzüm düşmüştü. Merve'ye dönerek, "Ha-hayır te-te-teşekkürler. E-eve gi-gitmem gerek." demiştim. Kekelememeye çalıştıkça sanki daha çok kekeliyordum. Gamze benim kekeleyerek konuşmamdan sonra alayla gülmüştü.

"Sen bir de burada garson olarak çalışmak istemiştin, değil mi? Seni bu kusurunla kim işe alırdı ki? Dua et Selim Bey seni buraya bulaşıkçı olarak aldı. Yoksa sen biraz zor bulurdun işi!" dediğinde diğer kızlar gülmeye başlamıştı.

"Gamze! Biraz söylediğin laflara dikkat et. Neyse hadi çıkalım artık. Görüşürüz Açelya." dediğinde ikinci şokumu yaşamıştım. Merve beni mi korumuştu? Şaşkınlıkla öylece kalakalmıştım ki, kapının kapanma sesiyle kendime geldim.

Odanın içine baktığımda sadece ben kalmıştım. Hızlı adımlarla kapıya ilerleyip odadan çıktım. Uzunca bir koridoru geçtikten sonra kafenin çıkışına ilerlemeye başladım. Bir an önce eve gidip uyumak istiyordum. Bugün çok fazla yorulmuştum. Tam kapıyı açıp dışarı çıkıyordum ki, Selim Bey'in bana seslenmesiyle durup ona döndüm. 

"Açelya! Odama gelebilir misin?" diye sorduğunda kafamla onaylayıp, arkasından yürümeye başladım. Birlikte odasına girdiğimizde masaya ilerlerken, bana da masanın önündeki sandalyeyi gösterip, oturmamı bekledi. Gösterdiği sandalyeye oturup konuşmasını beklemeye başladım. 

"Açelya biliyorsun ki, bu aralar maddi sıkıntı çekiyoruz." diyerek başladı sözlerine. Evet biliyordum. Hatta bazen çalışanların maaşlarını geç veriyorlardı. Biliyordum bilmesine ama bakalım bu konuşma nereye gidecekti?

Zoraki EvlilikWhere stories live. Discover now