26.BÖLÜM

22K 721 114
                                    

Neden insanlara hayır diyemiyorum? Hep başıma ne geliyorsa insanları kırmamaya çalıştığımdan geliyor...

Derin bir nefes bırakarak tam karşısındaki sandalyeye oturdum. Bu sabah normal bir şekilde uyanmıştı. Normalde babam içki içtiğinde sabahları başı ağrırdı çok fazla. Bazen de yaptıklarını ve söylediklerini unuturdu. Acaba Giray'da bana dediklerini, benim onu ayıltmaya çalıştığımı falan hatırlıyor muydu? Açıkçası pekte hatırlıyor gibi değildi.

"Nasılsın?" dedi gözlerini bir saniye bile olsun benden çekmeden dikkatle yüzüme bakıyordu.

"İyi, s-sen?" dedim neden aniden böyle sorduğuna bir anlam veremesemde.

"Gerçekten nasıl olduğunu sordum Açelya?"

Kaşlarımı çatarak öylece yüzüne bakıyorken birden bana doğru eğilmesi bir oldu.

"Gerçekten iyi misin? Yoksa herkesi iyi olduğuna inandırmaya mı çalışıyorsun?"

Neden birden böyle şeyler sormaya başlamıştı ki?

"Sana kötü davrandım biliyorum ama benden kendini sakl-" cümlesini tamamlayamadan mutfağa Mavi girmişti. Elindeki kupaları tezgaha bırakıp, bize gülümseyerek mutfaktan yeniden çıktı. Onun gitmesiyle bende ayaklandım.

"B-bende git-tsem iyi o-olur." dedim ve cevap vermesini beklemeden mutfaktan çıktım. Arkamdan, "Kaç bakalım." dediğini duymuştum.

Mutfaktan çıkar çıkmaz derin bir nefes bıraktım. Aniden neden böyle davrandığına bir anlam veremedim. Nasıl olduğum neden onu ilgilendirsin ki? Bana kötü davranan adam, neden benim nasıl olduğumu merak etsin ki?

Salona geçmek yerine üst kata çıkarak yatak odasına girdim. 

Giray gerçek beni gördüğünü söylüyordu. Ama içimdeki o yaralı kız bir uçurumun kenarındaydı. Atlayıp atlamama konusunda kararsız bir şekilde aşağıya bakıyordu öylece. Her şeyden yorulmuş ve bıkmış bir şekilde. Olacaklardan korkuyordu ama daha fazla da böyle devam edebileceğini düşünmüyordu. O çaresizdi ve kimseler yoktu yanında...

Aniden üzerime çöken kara bulutlarla yatağın diğer tarafına geçerek yere çömeldim ve sırtımı yatağa yasladım. Bacaklarımı kendime doğru çektim ve başımı da dizlerime yaslayarak öylece dışarıyı izlemeye başladım. Ama düşüncelerim ve geçmişim, dışarda olan şeyleri görmeme engel olarak peşimi bırakmıyordu.

Küçüklüğüm boyunca bir sevgi kırıntısının peşinden koşmuştum sürekli. Ailemin bana nefret ve kinle değil de sevgiyle baksınlar diye uğraşmıştım hep. Ama olmamıştı... Bir türlü kendimi onlara sevdirememiştim. Olmamıştı...

Gözlerimin önü buğulandığından dolayı etrafı görmekte zorluk çekiyordum ama yine de kırpmamıştım gözlerimi. Zaten bir müddet sonra göz yaşlarım kendiliğinden bir bir intihar etmişlerdi. 

Kalbim sıkışır gibi olduğunda bacaklarımı yere uzattım ve zorda olsa derin derin nefesler alarak ayağa kalktım ve odanın içerisindeki banyoya girdim. Kapıyı kilitledim ve aynanın karşısına geçtim. O an karşımda gördüğüm o kızdan nefret etmiştim. Kimse onu sevmiyordu, nefret ediyorlardı. Ben neden seveyim ki? 

Karşımdaki aynaya nefretle bakmaya başladığımda bir anda sinirle aynanın önündeki her şeyi yere fırlatmış ve hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlamıştım. 

Bazen, 'Yeter!' diye bağırarak içimdeki bütün kinimi, hayal kırıklıklarımı buna neden olanlara saçmak istiyordum ama yapamıyordum. Her şeyden nefret ediyordum. Bu durumda olmaktan, ailemden, kendimden. Her şeyden...

Zoraki EvlilikWhere stories live. Discover now