"Beomgyu, Kai ile nasıl geçti?"

"Ne nasıl geçti?" Ryujin unutkanlığıma karşı göz devirerek yaslandığı masamın üzerinden uzanıp kafama vurdu "Ödev için evine geldi ya salak." dedi hızla "Onu soruyorum."

Yeni sınavdan çıkmış olmamıza rağmen her zamanki gibi ikisi de oldukça enerjikti. Ryujin benimle uğraşırken Wooyoung sınıfın ortasında bağıra bağıra şarkı söylüyordu, nöbetçi öğretmenler bile artık Wooyoung'un sesiyle baş edemediği için onu salmışlardı "Geldi, ödevi yaptık gitti sonra da. Pek bir şey olmadı yani."

"Ondan hoşlandığını ona söylemedin mi yani?" Omzumu silktim bu konuyu Ryujin'e açtığıma şimdiden pişman olmuştum bile "Ondan hoşlanıp hoşlanmadığım konusunda emin değilim." Ağzıma götürdüğüm keki aklıma gelen şeyle aniden indirip onun yerine gözlerimin koridorda ilerleyen Kai ve Taehyun ikilisine kaymasına izin verdim "Sanırım onu sinemaya davet edeceğim, vakit geçirirsek bu konuda bir karara varabilirim gibi duruyor."

Ardından sırıtarak arkama yaslandım, Taehyun adlı çocuk çok tanımasam bile sinirimi bozmayı başarmıştı. Ne zaman sınıflarının önünden geçsem onu ders çalışırken görüyordum ve a sınıfından bugüne kadar hiç düşmeyen tek kişi de o olmuştu. Üstelik öğretmenlerin ve öğrencilerin de ona bana karşı olmayan ekstra bir saygıları ve samimiyetleri vardı, sanırım onu kıskandığımı söyleyebilirdim. Kasabadaki aileler oğlu veya kızı Taehyun'la arkadaş olsun diye genellikle çabalardı. Kai yüzünden sürekli etrafta onu görmeye alışmıştım, ne zaman Kai'yi görmek için sınıflarına gitsem bana diktiği bakışlarından kaçamıyordum. Kai'ye karşı yaptığım herhangi bir flörtöz davranışta gözlerini devirmekten kaçınmıyor sonra onu alıp benden uzaklaştırıyordu.

Amacının arkadaşını korumak olduğunu düşünüyordum ve gerçi buna diyebileceğim de bir şey yoktu. İnsanlar abimden dolayı benim için kötünün iyisi tabirini çok kullanıyorlardı. Yeonjun'da bu kadar kötü olan ne görmüşlerdi bilmiyordum ama kasabanın yarısının ondan ölümüne korktuğuna dair yemin bile edebilirdim. Benim arkadaş çevresinde sergilediğim onlara göre şımarık, bana göre ise samimi olmayı amaçladığım hareketlerime nazaran onun eksisi daha çok olmalı ki insanlar bana katlanmayı tercih ediyorlardı.

Yeonjun beni dâhi bazen korkutuyordu. İki yıl önceki çiçekli böcekli kıyafetleri, istediği renge boyadığı saçları nereye gitmişti bilmiyorum ama artık her zaman örttüğü kapişonundan saçları gözükmüyordu bile. Anlam verememiştim ama insanların tepkileri sanırım onu bu hâline itmişti.

Ne kadar ondan artık bir miktar uzaklaşmış olsam da ve tüm iyi genlerin ona gittiği gibi saçma bir kıskançlık hep aklımda bulunsa da Yeonjun için korkmadığımı söyleyemezdim. Bana çaktırmamaya çalışarak benim için yaptıkları iyiliklerin hepsinin farkındaydım ve insanların onu bu şekilde yorumlaması ön yargıdan başka bir şey değildi.

Tabii bu fikirlerim o Kai'yi çalarsa n'olurdu bilmiyordum çünkü o gün Kai çalışmak için evime geldiğinde Yeonjun kapıyı açıp odasından çıktığındaki hevesli bakışlarını görmüştüm, bir nevi bunun için Kai'yi sinemaya götürmek istiyordum Yeonjun'dan hoşlanıp hoşlanmadığını öğrenmem ve ona göre hareket etmem gerekiyordu. Kai demek ki Yeonjun için beni kullanıyor olmayı dert etmiyordu.

Ryujin'e bir şey deme şansı bırakmadan kapıdan çıktım, Kai ve Taehyun hâlâ görünüyordu. Kai sırtını kalorifere yaslamış, büyük ihtimalle Taehyun'un öğretmene soru sormasının bitmesini bekliyordu.

Taehyun başını sallayarak elindeki test kitabını kapattığında olduğu yerde doğruldu ve ben de bunu bir şans olarak görerek yanına doğru yürüdüm. Taehyun'un bakışları anında bana doğru kaymış ve bıkmış gibi başını sağa yatırıp oflamıştı. Onun fikirlerini takmadığım için bana karşı olan tepkileri pek de umrumda değildi açıkçası.

"Selam." Kai beni yeni fark etmiş olacak ki ani seslenmemle olduğu yerde irkilmiş sonra bana dönmüştü "Selam."

"Yarın boş musun?" Boş olduğunu tabii ki biliyordum, haftanın dört gününü çalışmaya ikisini ise Taehyun'la dışarı çıkmaya harcıyordu şansımı deneyebileceğim tek yarın kalıyordu "Sanırım." dedi "Neden sordun?"

"Yapacak bir şeyim yok, buluşalım mı diyecektim."

"Olur, numaramı vereyim istersen." En son ödev hakkında konuşmak için birbirimize numaralarımızı zaten vermiştik ama o bunu hatırlıyor gibi durmuyordu "Numaran var bende." dedim bozuntuya vermeyip gülümserken "Şimdi işin var gibi duruyor, ben seni evinden alırım istersen. Arabayla gideriz."

"Tamam, bana saati yazarsın." Diyecek daha fazla bir şeyim olmadığı için sadece görüşürüz gibi laflar zırvalayıp geri sınıfıma döndüm, umursamazlığı beni deli ediyordu.

"Ne dedi?" Tabii ki Ryujin ve Wooyoung beni kapıda karşılamışlardı. Ryujin ne kadar Kai'nin benden hoşlanabileceğine yüzde yüz inansa da Wooyoung beni pek destekliyor gibi değildi "Tamam dedi, ne diyecek."

"Ama onun beni tanıma gibi bir amacı olduğunu düşünmüyorum, öylesine gün doldurmak için tamam demiş gibiydi." Bunu umursadığım da yoktu, onun için ölüp bitmiyordum bu yüzden sadece önümdeki ingilizce defterine baktım. Eve gidince yarını telafi etmek için ekstra çalışmam gerekecekti artık bir üst sınıfa atlamak istiyordum, aldığım iki üç yüksek notu babama götürmek yeterli gelmiyordu "Bana dün işlediğimiz konuyu anlatabilir misin?"

"Anlatayım."

"Şu an çalışacak halim yok ama." dedim tedirgince gülümseyerek "Akşam seni görüntülü ararım."

Okulda fazla dersle haşır neşir olarak göze çarpmak istediğim bir şey değildi, eğer bu kadar uğraştıktan sonra hala başarısız olursam ve insanlar bunu görürse üzüleceğimi çok iyi biliyordum. Etrafimdakiler kendime fazla güvendiğim için çalışmadığımı düşünse de işin aslı pek de öyle değildi.

Yaptığım tek şey eve gitmek için zili beklemek olmuştu, yorulmuştum. Üstelik artık kasaba hava karardığında tek başına dışarıda olacak kadar güvenli değildi. Eve gidebildiğim kadar çabuk gitmem gerekiyordu.

...

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

...

tag,you're it  | taegyuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin