Bazen keşke dilimin kemiği olsa diyorum dilimin kemiği olsada , bir başkasının yarasını deşme hakkı bulmasa .Ben ayakta öylece duruken , babam beni yanlız bırakıp çoktan salondan çıkmıştı . İnsan yakınının nasıl öldüğünü merak ediyordu kimseye konduramadığı ölümün soğukluğunu yakınlarına gelince hissediyordu yersiz merakımın boşalttığı masaya baktım . Daralan nefesimle ,elim önce boğazıma gitti " sakin ol İmer "dedim ama nafile, kendime kızdım .
Aniden gelen öksürük krizi ile bir elimi ağzıma götürüp ,diğeriyle önümdeki sandalyeden destek aldım . Bir yandan öksürüyor bir yandan da kimsenin duymaması için elimi ağzıma bastırıyordum . Ama bu öksürük geçecek gibi değildi . Öksürüğüm biraz hafifleyince, fırsat bilip hızla bahçeye çıktım . Tuttuğum nefesi verir vermez , kriz katlanarak çoğaldı. Öyle öksürüyordumki , sanki çiğerlerim her öksürüşümde biraz , biraz yırtılıyordu . Tutunacak bir yer aradım, bir müddet sonra bükülen dizlerim ,yeni sulanmış çimlerle buluştu . Sakin olmaya çalıştım telaşlandıkça daha fazla öksürüyordum . Öksürük krizi nihayet geçtiğinde , vücudum sere serpe çimlere uzanmıştı . Kalkmak için acele etmedim, yavaş hareketlerle oturur vaziyete geldim.
Nefesim düzene girince kalkmak için hareketlendim , ellerimle üstümü çırptım. Ellerim pantolonumun dizlerine geçen çim lekelerinde gezindi, kafamı kaldırıp söyle bir ettafa baktım . Normale döndüğümü hissedince içeriye girdim " İmer " içeri girmemle annemin sesini dumam bir oldu , ne oldu dercesine ona baktım . Bana baktı, uzun uzun baktı . Sanki bir şey diyecekti aklında bir şeyleri toparlamaya çalışıyordu " üstün başın , ne bu hal " hiç bir şey demedim ona bakmaya devam ettim . Annem farklı davranıyordu, soğuk, umursamaz . Sanki kedini hazırlıyor gibiydi , soracağı bir sürü soru vardı sormuyordu , vereceğim cevaptan koruyordu belkide , bilmiyorum ... Ertelemenin bu sorunu çözemeyeceğini bildiğim halde ,bende erteliyordum .
Onu arkamda bırakıp kapıya yönedim " İmer" sesi biraz önceye nazaran daha yumuşaktı omuzuma koyduğu eliyle, tekrar ona döndüm " Yapma böyle " dedi azarlamaktan çok rica gibiydi. Bir adım geriledim " nasıl yapmıyım " kafasını iki yana salladı " İmer bir şey varsa konuş benimle , yoksa okulunu bırakmak mı istiyorsun ? "
Elimde olmadan gülümsedim ne diyorlardı , koyun can derdinde kasap et derdinde . Çatılan kaşlarıyla yüzüme bakıyordu " Seninle ciddi bir şekilde konuşmaya çalışıyorum imer . Bu haller bu tavırlar ne , bir şey var sanıp üzülüyorum . Yok ama niye üzülüyorum ki Baban haklı . Bunlar hep şımarıklıktan , bu umursamaz soğuk tavırlar, ya bir şey istiyceksin zemin hazırlıyorsun , ya da aklın sıra şu okul meselesinden böyle kurtulabileceğini sanıyorsun" elleriyle başını tuttu ileri geri kendi kendine konuşarak yürümeye başladı. " Hayır nedir yani ,okumuşsun bitmiş bir kaç ders vereceksin altı üstü bir yıl ,sık dişini.
Anlamıyorum yani nedir etrafına şu sana sunulan imkanlara bir bak , yediğin önünde yemediğin arkanda , ama yok yeter mi ,yetmez imere her şeyi vericeksin ama bir şey istemeyeceksin " Benden ses çıkmayınca sinirle kapıya yürüdü " kime diyorum, sanki duvara söylüyorum " söylene söylene çıktı gitti salondan
O salondan çıktı ama onun " altı üstü bir yıl" diye basitleştirdiği ,bir yılı ufalttığı cümle, benim kafamda bozuk plak misali döndü durdu . Annem bir yılı çok az bir süre görüyordu , oysa bir yıl benim için şükür sebebiydi .
Dolan gözlerimi elimin tersiyle sildim, salondan çıkıp trabzanlardan tutunarak yavaş yavaş çıktım merdivenleri, elimi hızla çarpan kalbime bastırdım " ah imer ah " diye söylenerek girdim odama, bu merdivenler artık katlanılmaz bir çileydi " bir yolunu bulmalı " dedim üstüne çokta düşünmeyerek .
YOU ARE READING
Karışmayan Sular
Romanceİnsanlar büyür, değişir. Bu gelişim hiç bir zaman kolay olmaz. Eksikler kolay tamamlanmaz . Boş yakarışlar işe yaramaz, insan hayatın hızlı akışına alışamaz bazen karışamaz. Pek çok insan kendine bile karışamaz, bunu fark bile edemez, bende fark e...