24| İkisinden başkası yokmuş gibiydi

4K 548 401
                                    

Medyaya en başından beri hep Merrow olarak hayal ettiğim IU'nun en sevdiğim dizisinin bir fmv'sini koydum, kadın tanrıça olmayı aşırı hak ediyor.

Yoongi ve diğerleri suya girmeden birkaç gün öncesi

Odanın bir köşesinde sırtını duvara vermiş halde oturan Park Jimin'in güzelim gümüş tutamları sürekli hırçınca çekiştirmekten ötürü oldukça karışıktı. Normalde suyun içerisinde uçları hafifçe salınan saçları, şimdi düğüm olmuş gibi ahenkleri bozulmuş halde öylece karman çorman durmaktaydı. İnci beyazı kuyruğu, hiçbir kıpırtı göstermeksizin sanki canlılığını kaybetmiş gibi öylece odanın mermerden zeminine kıvrılmıştı ve soluk tenini örten beyaz gömleği de kanı iyice çekilmiş yüzüyle aynı renkte durduğundan hafifçe inip kalkan göğsü olmasa o haliyle bir cesedi andırabilirdi. Keyifli ya da aklında bazı neşe verici planların olduğu zamanlar siyah harelerinin arasında yılan gibi kıvrılarak dolaşmakta olan mavi kuyruklu tilkileri yahut güçle dolup kudretini gösterdiği zamanlar benliğiyle harelerini tamamen kaplayan okyanusun o mavi ışıltısı yoktu, kuzey ülkelerindeki topraklar gibi tamamen donuk ve soğuk görünüyordu ışıltısını kaybetmiş ruhsuz gözleri. Pembe dudaklarının bile rengi çekilmişken etrafında kimse yokken düşürdüğü maskesinin ardındaki harabeyi birisi görse lamentasyosuna içinden devam ettiğini oldukça kolay anlayabilirdi.

Park Jimin gerek ruhsal, gerekse fiziksel olarak çökmüştü ve bunun sebebi ardı ardına aldığı yanlış kararların ruhuna uyguladığı ezici baskıydı. Konu bir ülkeyi yahut zorlu bir savaşı yönetmek olduğunda ondan iyisini bulamazdınız fakat ne zaman ki konu gönül işlerine gelince 'aptal' kelimesinin somut tanımı olarak karşınıza çıkıveriyordu.

"Seni öncesinde o kadar uyarmama rağmen yaşadığın pişmanlığı görmek beni sevindiremiyor amor."

Nilüfer çiçeklerinin naif kokusu etrafa yayılırken ipek yumuşaklığındaki sesiyle aniden Jimin'in yatağının üzerinde bacak bacak üstüne atmış halde beliren Tanrıça Merrow, yosunu andıran koyu yeşil gözlerini doğrudan manevi oğlu saydığı çocuğa çevirmişti. İçerisine her rengin ayrı bir yakıştığı gözleri Jimin'e bakarken şefkatle titreşirdi her seferinde olduğu gibi.

Dünyanın var oluşundan beridir yaşamakta olan Tanrıça Merrow'un birçok çocuğu vardı lakin hiçbiri, kendi öz kanından olmamasına rağmen onun için tüm denizleri düşünmeden kurutacağı Park Jimin kadar anne yüreğini harekete geçirememişti. Jimin'in varlığıyla ruhu şenlendiğinden normalde umursamaması gerekirken onun bu üzgün halleri ve ardı ardına yaptığı hatalar onun da içini yakıyordu.

Manevi oğlu Park Jimin kendisine en çok yakıştığı üzere sürekli gülmeli, gözlerinden asla hüzün okunmamalıydı.

"Onu özlüyor musun?" Yataktan kalkıp yanına doğru sakin adımlarla yürümeye başladığında dizlerinin birkaç karış üstündeki uzun kollu altın renkli elbisesi sütun gibi bembeyaz bacaklarını gözler önüne sermişti. Mavi saçları serbestçe omzundan aşağıya neredeyse kalçasına değin dökülmüştü ve sudan hiç etkilenmediğinden olsa gerek kupkuruydu. O zamanlar henüz daha hiçbir insan tarafından bilinmeyip kullanılmayan topuklu ayakkabıları mermer zeminde ufak tıkırtılar çıkartıyordu.

Yanına iyice yaklaşıp tam önünde durduğunda Jimin dudaklarını ısırıp sessizce başını 'evet' anlamında aşağı yukarı sallamıştı. Oğlunun bu haline karşın derince iç çekip tıpkı onun gibi duvara sırtını yaslayarak yanına oturmuş ve Jimin'in yumruk yapmaktan eklem yerleri bembeyaz kesilen sağ elini iki eli arasına almıştı. Gözleri dikkatle manevi oğlunun hüzünlü yüzünde gezinirken parmakları da çocuğunun avcuna yatıştırıcı hareketlerle daireler çizmekteydi.

pirates of atlanta | yoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin