14| "Bağlılığımı gösteren metali kulağımda taşıyacaktım."

6.5K 961 165
                                    

Oturduğu halat sallandığında Jungkook refleks olarak eliyle halata daha sıkı tutundu. Alt güvertedeki halatlardan birinin ucunu bir metre bırakıp üstten düğüm atarak idam iplerinin büyük versiyonuna benzeyen kendince ilkel bir salıncak oluşturmuştu ve şimdi de çıplak ayaklarına serin dalgalar çarparken suya fazlasıyla yakın bir mesafede ayaklarının hemen ucunda gemiyle beraber yüzen yunusla konuşuyordu.

"Buralar çok sıkıcı Nana. Tekrar denize dönerek sizinle eğlenmek istiyorum."

Yunus burnunu onun ayaklarına sürttü. Güzel gözleri denize vuran güneş ışınlarının yansımasıyla parlıyordu. Jungkook sağ eliyle sıkıca halatı tutmaya devam ederken sol eliyle yunusun ıslak başını okşadı. "Ben de batıklardaki o yüzme yarışlarımızı inan çok fazla özledim. Cidden bu korsanlar çok sıkıcı ve bur-"

"Selam, Jeon!" Korsan Kim Taehyung heyecanlı bir sesle ona seslendiğinde Jungkook daha güverteye doğru kafasını bile kaldıramadan başka bir halatın düğüm yapılmış ucuna ayaklarını basmış birini yanında hissetmişti.

"Merhaba Taehyung." diye mırıldandı Jungkook. Nana ayağından uzaklaşmış, sakince yüzmeye başlamıştı. Tıpkı Jungkook gibi Taehyung'un gelmesi Nana'yı da oldukça tedirgin etmişti anlaşılan. "Yunusla mı konuşuyordun Jeon?"

Yerinde rahatsızca kıpırdandı Jungkook. Elleri halatı daha sıkı kavrarken eklem yerleri bembeyaz kesilmiş, halatın içindeki birkaç kıymık avcuna batmıştı. Sadece birkaç saniye öncesine kadar yüzüne çarpan soğuk hava yüzünden titrerken şimdi terlemeye başlamıştı. İrisleri bu korsana makul bir cevap bulabilmek adına dalgaların üzerinde geziniyordu. "Bu... sandığın gibi de-"

"Adı ne?"

Taehyung'un içini ısıtan yumuşacık sesiyle Jungkook afallamış ve gözlerini kırpıştırmıştı. Koyu renkli kaşları çatılırken kiraz renginde olan dudakları aralanmıştı. "Ne?" Sesi anlamamanın verdiği o şaşkın tınıyla kaplıydı. Siyah gözleri artık dalgalar yerine yanındaki sarışın korsanın kendisine hafif bir tebessümle baktığı esmer yüzündeydi.

Taehyung bir şey söylemeden önce kendisine başını kaldırarak bakan ve güneşten dolayı gözleri kısılmış olan bu çocuğun yüzünü inceledi bir süre. Jeon Jungkook hakkında pek bir bilgisi yoktu ama bu çocuğa karşı kalbinin de zihninin de bir olduğunu hissediyordu. Onda farklı bir şeyler vardı; ruhunu istemsizce ona çeken, gözlerinin üzerinde olmasını sağlayan, tüm ilgisini ona yönelten bir şeyler... Jeon Jungkook'un üzerine tesir eden farklı bir aurası vardı ve Taehyung bu yabancı çekim kuvvetini anlamak istiyordu.

Jungkook'un daha fazla başını kaldırmasını istemediği için yavaşça bacaklarının bir kısmı suya batacak şekilde üzerine bastığı geniş düğüme oturdu. Kalın halat bacak arasından yukarı doğru yükselirken sağ eliyle halatı sıkıca kavramıştı. Oturduğu yerin pek de rahat olduğu söylenemezdi ama şimdi en azından bu tavşan dişli korsanın yüzünü daha rahat görebiliyordu.

"Yunusun adını sormuştum Jeon."

Nana kendisinden bahsedildiğini anlamış gibi neşeli bir ses çıkartarak sudan kafasını çıkartmış ve burnuyla Jungkook'un ayağını dürtmüştü.

"Adı Nana ama... sen bir yunusla konuşmamı garip bulmuyor musun?" Söylediği gibi pişmanlıkla dudaklarını birbirine bastırmıştı Jeon Jungkook. Tutamamıştı işte ağzında. Bir başkası gelse çok emindi ki bir yunusla konuşmasını garip bulur hatta ona deli bile derdi. Ama bu sarı saçlara ve esmer bir tene sahip olan bandanalı korsan neden garipsemek yerine çok normal karşılaşmıştı? Kim Taehyung oldukça enteresan biriydi ve bu noktada Jeon Jungkook'un ilgisini çekmişti.

Taehyung yüzündeki eli kanlı bir korsana yakışmayacak kadar masum bir gülümsemeyle büyük ellerini yunusa uzattı. Nana da tıpkı eski oyun arkadaşı Jungkook gibi Taehyung'u ilginç bulmuş olsa gerek başını korsanın avcuna sürtmüş ve kısa bir süreliğine suya dalıp çıkmıştı. Taehyung'un gülümsemesi genişlerken hayran bakışlarını yunustan ayırmıyor, büyük bir mutlulukla onu izliyordu. Jungkook'un bakışları önce Taehyung'un gülümsemekten kısılmış gözlerinde gezindi. Ardından gülüşüne inerken ise bembeyaz düzgün dişlerinin sergilendiği bu kare gülüşe düştüğünü daha o gülüşe ilk baktığında anlamıştı. Korsanların bu vahşet ve kan dolu dünyasında Kim Taehyung'un o masum gülümsemesi denizin fersahlarca dibindeki o çok nadir olan sedef rengi incilerden bile daha değerliydi ve Jungkook bir an için onun gülüşünü çalarak beyaz incilerden bezeli sarayının hazine odasındaki en özel yerde saklamak istemişti.

Taehyung gözlerini yunustan ayırarak Jungkook'un siyah gözlerinin içine derince baktı. Gülüşü hafif bir tebessüme dönüşmüştü. "Arada ben de Jung Hoseok ile konuşuyorum yani hayır, garip bulmuyorum." Gülüşü tekrardan genişlerken Jungkook ilk birkaç dakika boş boş onun esmer yüzüne baktıktan sonra en sonunda anlayabildiği imâ ile kendine engel olamamış, gözleri kısılıp tavşan dişleri gözükecek şekilde gülmeye başlamıştı.

"Hayvanları seviyor musun Jeon?" Taehyung tekrardan bakışlarını yunusa çevirdiyse de gülüşü yüzünde, aklı yanındaki tavşan dişli korsandaydı.

Jungkook gözlerini esmer ve sarışın olan korsanda gezdirdi. Nana'ya dokunurken yüzünde oluşan o tatlı ifadeyi dikkatle inceledi mesela. Alnına ve ensesine düşen sarı buklelerine baktı bir süre. Esmer teniyle birlikte adeta bir tanrı gibi duran o sarı saçlarını ve güzel tenini inceledi. Jungkook hep beyaz tenlileri dikkat çekici bulduğunu düşünürdü ama şu an bu pürüzsüz esmer tenle tüm düşünceleri yıkılmıştı. Gür kirpiklerini inceledi bir süre. Her biri özenle yerleştirilmiş gibiydi. Güzel burnu ve burnunun ucundaki tatlı beni...

Gözleri daha da aşağıya inecekken sorusuna cevap vermediğini hatırladı ve yutkunarak gözlerini yüzünden çekti. Diliyle kurumuş dudaklarını ıslattıktan sonra suyun içindeki ayaklarını hafifçe hareket ettirmiş ve suyun altında daha da beyaz görünen ayak parmaklarını incelemişti. "Sadece suda yaşayanları, sen?"

"Ben tüm hayvanları çok seviyorum ama deniz anaları... nasıl desem? Biraz korkutucu?" Sanki ayaklarına deniz anası değmiş gibi panikle ayaklarını yukarı doğru çekmiş ve uyuşmaya başlayan kalçasını ileri geri oynamıştı. Jungkook yanındaki kıpırtıyla kafasını ona çevirip yerinde kıpırdanmasını izlerken dudakları oyuncu bir ifadeyle yukarı kıvrılmıştı. "Bu sularda deniz anası olmaz, yaşamaları için fazla soğuk."

Taehyung tereddütle ayaklarını geri suya sokarken gözleri kesişmişti. "Jungkook..." Taehyung'un üzerinde oturduğu halatın Jungkook'un halatına yaklaştığını ikisi de fark etmemişti. Jungkook gözlerini gözlerinden ayırmadan devam etmesi anlamında kafasını aşağı yukarı salladı. "Oturmaktan popom uyuştu, çıkalım mı yukarı?" Gözleri irileşirken böyle bir soru beklememenin şaşkınlığını yaşıyordu tam şu an. Taehyung halata tırmanmak adına yukarı uzanacağı sırada dudakları istemsizce aralandı.

"Büyükannem," Taehyung ondan böyle bir cevap beklemediği için yerine geri oturmuş ve dikkatini kulakları delik tavşan dişli korsana vermişti. "Bana küçükken hep, eğer bir korsan olacaksam kulağımın delik olması gerektiğini söylerdi. Hayatımı adayacağım insana olan bağlılığımı gösteren o metal parçasını parmağımda taşımamam gerektiğini, çünkü hayatım denizde geçeceği için onu suya düşürebileceğimi söylerdi. Bu yüzden onu kulağıma takacak ve hep benimle kalmasını sağlamış olacaktım. Bende onun gibi düşünüyorum ve... kulağımı neden deldirdiğimi sormuştun, artık biliyorsun."

Bir süre sessiz kaldı. Omuzlarından büyük bir yük kalkmış gibi hissediyordu. Daha önce bunu ne Jimin hyunguna ne de Seokjin hyunguna anlatmıştı ve yüzyıllar sonra birine anlatmanın verdiği rahatlığı yaşıyordu şu an. "Jungkoo-"

Hafifçe gülümsedi, sözünü kesecekti. "Taehyung, hadi yukarı çıkalım."

Taekook'a biraz ağırlık vermek istedim, bilmiyorum sizi daha fazla bekletmek istemediğimden hemen yazdım ama olmamış gibi hissediyorum. Bu arada bu aralar taekook'a ağırlık verdiğimden fantastik bir taekook fic yayımladım. Oldu mu olmadı mı bilmiyorum ama bir bakarsanız sevinirim.

pirates of atlanta | yoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin