14| İlham değil, tablo

8.1K 1K 1K
                                    

14| İlham değil, tablo

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

14| İlham değil, tablo

Resim çizmek, kırmızı ve maviyi karıştırarak mor yapmak, ellerimi boş bir tuval gibi kullanmak şu hayatta durup soluklanabildiğim tek durağımdı benim.

Her bir tabloma ayrı ayrı özenir, kimisini üç ayda, kimisini ise bir günde bitirirdim. Elbette bu süreyi içime doluşan ilhamım ve çizeceğim manzaram belirlerdi. Ama bir konuya gerçek anlamda sinir olurdum.

Sergi açtığım zaman tablolarımı incelemek için gelen insanlar onlarla birlikte, yaptığım resime baktığımı gördükleri an ilk soruları "Bu tabloda ne anlatmaya çalıştınız?" olmak olurdu ki ben de yılmadan, onlara her zaman şu cevabı verirdim:

"Soruyu yanlış soruyorsunuz efendim. Bu tabloda ne anlatıldığını değil; tablodaki şişenin, çiçeğin, denizin, ya da basit bir karalamanın ne anlattığını sormalısınız. Ben bir resimde genelleme yapmam, yapamam. Oraya küçücük bir taş çizdiysem eğer, o taşın orada olmasının beni oldukça düşündüren bir sebebi vardır."

Salonun ortasına yerleştirdiğim şövalenin üzerine, elimdeki büyük ve beyaz tuvali yerleştirirken tam da bu söylediğim cümleler ilişiyordu aklıma bir bir.

Bugün Taehyung'la tek kişilik yatağımda uyuyakalmamızın sekiz saat sonrasında gözlerimi açmış ve başı hala boyun girintimde kalan, elleriyle sıkıca beni sarmalayıp iç içe geçmemize sebep olan, düzenli nefes alışverişleri ile huzurla uyuyan papatya güzeliyle karşılaşmıştım. Garipti ama bu duruma hemen alışmış, Taehyung sanki kollarımdan hiç gitmeyecekmiş gibi mutluluğa kapılmıştım.

İlk bir saat; uyanmaması için usul usul terlemiş saçlarını okşarken kollarımın arasına ne kadar çok yakıştığına bakmış, ikinci saat; altmış dakikada kaç kez nefes alıp verdiğini hesaplamış ve üçüncü saat; kirpiklerini dikkatlice saymaya uğraşmıştım. Üçüncü saatin sonunda ise parmak uçlarımla saymaya çalıştığım kirpikleri titreyerek yavaşça aralanmış, bal köpüğü gözleriyle karşı karşıya kalmışken tebessümle "Günaydın papatya." demiştim.

"Benim için gün, sen gözlerini açtığın an aydınlanıyor." diyememiş, cümlemin devamını getirememiştim.

Onunla sıradan bir günün tüm saatlerini birlikte geçirmek harika bir histi, asla inkar edemezdim. Ben kahvaltı hazırlarken tezgaha oturttuğum bedeniyle dilimlediğim şeylerden aşırması, bulaşıkları yıkarken köpük savaşına başlaması, balkonda sabah kahvesi içerken dudaklarını büze büze bana bir şeyler anlatması; şu hayatta yaşamamın en güzel sebebiydi.

Bu sebep şimdi salondaki üçlü koltuğa boylu boyunca uzanmış ve küçük tüplü televizyonun karıncaları eşliğinde beğendiği bir diziyi izlerken, aynı zamanda onun için özenle yaptığım meyve ve kuruyemiş tabağından istediği şeyleri ağzına götürüyordu. Beş dakika öncesine kadar onun bacaklarının altında, dirseğimi koltuğun sırtına atıp kafamı elime yaslarken Taehyung'un ağzıma uzattığı şeyleri parmaklarını ısırarak almış ve elimdeki telefondan Bay Lee ile mesajlaşmıştım.

Daisy Jam |TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin