4| Doğa senin için, sen doğasın

10.2K 1.3K 1.3K
                                    

4| Doğa senin için, sen doğasın

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

4| Doğa senin için, sen doğasın

Güne hızlı başlamıştım.

Gözlerimi sabah saat yedi gibi aralamış ve uyuyakaldığım salondaki kanepede rahatsızca kıpraşmıştım. Akşam ses olsun diye açtığım tüplü televizyon, uyuyup kaldığım için açık kalmış ve şu anda saçma bir magazin programı ekranda oynuyordu. Tuvallerden dolayı karman çorman olan yerde kumandayı bulmuş ve düğmeye basarak televizyonu kapatmıştım. Artık dost olduğum horoz, sesiyle günümü şenlendirirken gözlerim boya ile kaplı ellerime odaklanmıştı.

Ah, dün banyo yapamamıştım.

Sıkıntıyla oflayıp ayaklandım. Gece uyurken refleks olarak çıkarmış olduğum tişörtümü yerden almakla uğraşmayıp banyoya ilerlediğimde, büyük bir kazan derdi ile karşı karşıya kalmıştım. Köyde tahminimce kimse şofben kullanmıyor, hatta şofbenin ne demek olduğunu bile bilmiyorlardı.

Sobaya oldukça benzer fakat ondan daha ince ve uzun demir yığını, tavana dolanan borularıyla dışarıya uzanıyordu. Kapağını açıp odun yakarak, içindeki suyun kaynamasını bekliyor sonra ise üzerindeki çeşme ile kovalara kaynar su dolduruyorlardı. Tanrı şahit ilk duşumu alırken öyle bir zorlanmıştım ki sonunda pes edip, internetten kazanın nasıl kullanıldığına dair araştırma yapmıştım.

Çıplak ve sabunluyken!

Gözüm, tekrar böyle bir macerayı yemediğinden kazandaki soğuk suyu kovaya boşaltmaya başladım. Boyalı ellerimle saçlarımı geriye savurdum ve eşofmanım ile baksırımdan aynı anda kurtuldum. Çeşmenin yukarısındaki aynaya gözüm takıldığında yüzümdeki boyalara alayla sırıtıp, bitirdiğim resmimin güzelliği ile içten içe övündüm. Gözlerimi kovaya çevirdiğimde daha henüz yarısının dolmuş olmasıyla sabırsızca oflamış ve çıplaklığımı umursamadan boğucu banyodan dışarı çıkmıştım. Yine onlarca tuval arasından sigara paketimi aramış ve bulduğum gibi bir dal yakıp, telefonumdaki gereksiz mesajları okumuştum.

Banyodaki suyun taşma sesi kulaklarımı doldurduğunda telefonumu bir köşeye savurmuş, yarıya inen sigaramla tekrar banyoya giriş yapmıştım. Evde yalnız olduğumdan banyo kapısını sadece kapamakla yetinmiş ve çeşmeyi döndürüp kapatmıştım. Sigaramı hızlı hızlı içip musluğun mermerine bastırarak söndürdüğümde, muhtemelen ölen babannemin sıklıkla kullandığı demir tası ellerim arasına almıştım.

Buz gibi suyla titreye titreye kısa bir duş almış, yanan bedenimi hızla bornozuma sarmıştım. Saç havlumla, saçlarımı karıştırırken odama girmiş ve çizdiğim tabloyu biraz daha seyretmiştim. Kendime basit gündelik kıyafetler ile iç çamaşırı çıkarıp giyindiğimde, adımlarım bu sefer bahçeye inmiş ve arabamın bagajındaki alet çantasını eve taşımıştım.

Islak banyodaki yorucu çalışmalarım ile hedefime ulaşmış, yorulan bedenimi mutluluk ile yatağa atmıştım.

İşte o anda kapının vurulma sesi ile yalnızlığımdan çekip alınmıştım. Kimin geldiğini vuruş sesinden bile anladığımda heyecanla saçlarıma çeki düzen vermiş ve merdivenlerden inerek kapıyı açmıştım. Taehyung; gök mavisi tişörtü ve kısa şortu ile oturduğu sandalyesinden tıpkı dünki gibi "Günaydın!" diyerek cıvıldamıştı. "Hadi hazırlan. Sana resim çizmen için yardımcı olacağım."

Daisy Jam |TaekookWhere stories live. Discover now