page:29

1.8K 195 190
                                    

"Şimdi de şu dönen büyük şeye binelim!"

Geldiğimizden beri garip garip bir sürü şey yapmıştık ve çocuğun enerjisi tükenmiyor. Üstelik buna verecek paramız bile kalmadı.
Chuuya'yı dürtüp dikkatini çektiğimde fısıldadım.

"Sen mi ben mi?"

"Sen hallet ben oyalayayım."

"Anlaştık."

Chuuya'ya daha fazla açıklama yapmama gerek kalmadan beni gayet iyi anlamıştı. Güvenlikleri ve çalışanları tehdit ettikten sonra itiraz eden bir kaç kaç kişiyi yaralamak zorunda kalmıştım.
Gün batımına çok yaklaşmıştık ama çocuk hâla ölmemişti.
İki saat çoktan geçti çünkü.
Ve benim verdiğim bir söz var, şirkete geri dönmem gerekiyor.

"Ne zaman ölecek bu?"

"Dazai, çocuğun yanında böyle söyleme."

"Karamel'im, Dazai bana çok kötü şeyler söylüyor."

"Ne!?"

Kötü bir şey söylemedim hiç!

"Üstelik bana, sana Karamel'im diye hitap etmememi çünkü kendisine ait olduğunu söyledi! Çok kötüsün Dazai!"

"Ne!?"

Aramızı yapmak konusunda ciddiymiş ama buna inanacağını sanmıyorum.

"Dazai?"

"Neye inanman gerektiğini biliyorsun."

"Bu da ne demek Dazai? Karamel'imin aklını karıştırmayı kes."

"Bir şey yapmadım!"

"İtiraz etme bana!"

"İtiraz eden sensin."

Somurttuğunda Chuuya'yı eğilmesi için ceketinden tutup asılmaya başladı.
Chuuya diz çöktüğünde kollarını boynuna dolayıp sarılmıştı. Sarılırken ki şeytani bakışlarını bana gönderiyordu.
Veletleri bu yüzden sevmiyorum.

"Birden kendimi çok halsiz ve bitkin hissetmeye başladım."

"Güneş'in batışını izlemek ister misin?"

Nazik ve düşünceli tavrımı tekrar takınmıştım, ne de olsa ölmeden önceki son saatleriydi.

"Olur,"

Chuuya küçük kızın elinden tutup önünde durduğum banka getirdiğinde; oturmaları için işaret verdim.
Kız kollarımı yasladığım tarafta oturuyordu, Chuuya ise yanında. Ayakta dikilirken Güneşte parlayan turuncu saçlara takıldı gözlerim.
Dikkatimi dağıtan sesin sahibine döndüğümde turuncu sarı karışımı ışıklar etrafı aydınlık tutuyordu.

"Dazai,"

"Hım?"

"Kelebekleri görmek istiyordum,"

"Bu şu an mümkün değil gibi, resmini çizeyim istiyorsan?"

"Tamam,"

"Kalemin var mı Chuuya?"

"Hayır?"

"Bıçağını ver o zaman."

"Neden?"

"Çok soru soruyorsun bücür. Dediğimi yap sadece. "

Bıçağını elime bıraktığında bileğimdeki bandajların birazını kestim.
Bileğimi yavaşca kestiğimde Chuuya'nın sesi etraftaki sessizliği bozmuştu.

"Ne yapıyorsun lan!?"

Cevap vermeden yere damlayan kanımla küçük bir kelebek çizdim.

"Kelebekler kırmızı mıdır?"

"Bazıları evet,"

"Teşekkür ederim, çok güzel görünüyor."

Gülümseyip yere baktığında bu kadar mutlu ölmesi beni imrendirmişti.
Keşke bende küçük şeylerle mutlu olmayı bilseydim.
Kanayan bileğimi sarmadan önce elimde biraz kan biriktirdim.
Küçük kız konuşmayı bıraktığında bende elimdeki kanı dökmeden bileğimi sarmaya çalışıyordum.
Güneş'in batmasına beş dakika kala kız aniden yere düşmüştü.
Bu beklenilen andı.
Chuuya hemen kaldırmak için yere eğildiğinde nefesimi bıraktım.
Sanırım acıklı bir veda sahnesi izleyeceğim.

"Hey,"

Bücürün sesine karşılık küçük kız kolunu ona doğru uzatıp elini tutmuştu.

"Daha önce söylediklerimle ilgili,"

"Evet?"

"Yalan söylemiyordum."

Zar zor konuşurken bile benim için bir şey yapması beni biraz rahatsız etmişti.
Yanına gidip elimdeki kanımla yanağına küçük bir kelebek daha çizmiştim.
Kolunu indirdiğinde bende Chuuya'nın oturduğu yere oturup yerdeki bedene baktım.
Gülümsüyordu.

"O, öldü mü?"

"Sanırım, mafyadan birini arada cesedi buradan alsınlar. Mezar olayını da bana bırakın."

Gitmek için ayağa kalktığımda kıza son kez baktım.
Kurtulmayı başardığına inanmak zor geliyor.






Öhm ölüm sahnesi falan yazamıyorm, hatta direk buna yazmayı unutmuşum benNVRKVXCNXMCNDMCN
Sizlwrden de new soukoku bekliyorum LÜTFEN
Babays<3

daybookWhere stories live. Discover now