14-Ömer

18.5K 1K 125
                                    

"Yıldız?" dedi Ömer, gitarını yana bırakıp ayağa kalkarken. Sesimiz mikrofon sayesinde tüm kafede yankılanırken Zehra da yanımızdaki yerini almıştı.

Tanımış mıydı sahiden beni? Gözlerim dolu dolu baktım ona. Karşımdaydı işte. Elimi tutup beni kendine çekerek başımı omzuna yasladığında ben de hiç düşünmeden sarıldım ona.

"Ömer.. Sensin." dedim ağlamaklı sesimle. Durumu bilen sınıf arkadaşlarımız bizi alkışlarken tüm kafe bir anda onlara eşlik etmeye başladı. Geri çekildiğimde Zehra'ya baktım. O da bir yandan ağlıyor bir yandan alkışlıyordu.

"Zehra?" dedi Ömer. Ağzı tam anlamıyla kulaklarına varıyordu. Sonra onu da kendine çekip sarıldı sımsıkı. Nihayet ondan da ayrıldığında mikrofona yaklaştı.

"Hasret gidermemiz için bize izin verecek misiniz arkadaşlar?" diye bağırdığında bir alkış tufanı daha koptu.

"Öyleyse kısa bir süre için sizi Deniz ve Yunus'la baş başa bırakıyorum." deyip arkadaşlarına göz kırparak sahneden atladı ve elini Zehra'ya uzattı. Zehra da Ömer'in yardımıyla aşağıya atladıktan sonra bu kez uzattığı el, benim için bekliyordu.

Elini tuttuğum sırada, gözlerim, varlığını unuttuğum Asrın'a takıldı yeniden. Oldukça öfkeli ve meraklı bir hali vardı. Ömer'i bilmiyordu.. Hiç oturup uzun uzun konuşamamıştık ki biz. Sonra, bana 'neden hiç yalan söyleyemiyorsun' diye sormamıştı bile.

Bakışlarımı ondan çekip Ömer'in desteğiyle aşağıya atladım ve bir şarkı daha başlarken üçümüz dışarıya çıktık. Sessiz bir yere ihtiyacımız vardı.. Hepimiz şaşkınlık ve mutlulukla birbirimize bakıp sırıtıyorduk.

"Makûl kalamadık ha Yıldız?" dedi beni geçmişe götürürken.

"Kalamadık.." dedim gülümseyerek.

"Biliyor musun uzun bir süre kuaförcü olmaya çalıştım?"

"Ciddi misin?"

"Taşındıktan sonra sürekli gökyüzünden bir ses bekledim. Beni çağırmanı, yeniden o sıkıcı evciliklere dahil olmayı.. Sizden ümidi kesmek üzereyken aklıma son bir çare kuaförcü olmak geldi. Belki bunu duyar bana kızmak için de olsa gelirsin diye.. Çocuk aklı işte." dedi yarım ağız gülerken. Oysa kalbinin kırıldığını çok iyi biliyordum. Ben de o zamanlar başlamıştım işte kendimi suçlamaya.

"Benim hatamdı Ömer.. Belki annelerimizin kavga etmesine sebep olacak o berbat yalanı söylemeseydim, onlar görüşmeye devam edecekti ve tabi biz de.."

"Saçmalama Yıldız. Annelerimiz birbirini zaten çok iyi tanımıyordu ki. Sen o gün, sana vurduğum yalanını söylemesen de, biz taşınacaktık. Her iki durumda da kaybedecektik birbirimizi."

Rahatlamalıydı belki yüreğim.. Ama olmuyordu işte, yıllardır alışmıştım kendimi suçlamaya. Böyle birkaç cümleyle nasıl affederdim ki kendimi? Üstelik Ömer'in de beni gerçekten affedip affetmediğini bilmezken..

"Her neyse, geçmişi konuşmak için çok vaktimiz olacak. Hadi bana şimdiden bahsedin, nasıl buldunuz beni? Bu kafede henüz çok yeniyim ama bu bir tesadüf olamaz değil mi?" Mete'nin işi miydi acaba bu? Nasıl bulmuştu Ömer'i?

"Burası arkadaşımızın kafesi, sınıftan bir grupla bazen toplanır geliriz. Hâlâ seni bulduğumuza inanamıyorum. Her yerde aradık biz seni ve hiç zahmetsiz karşımıza çıktın resmen." dedi Zehra.

"Ben de öyle, sizi çok aradım. Sana geleceğimi söylemiştim ve sözümde duramadığım için çok kızdım kendime Yıldız." dedi gerçek bir pişmanlıkla. Oysa en büyük pişmanlık benim yüreğimdeydi, bilmiyordu.

Asrın YıldızıWhere stories live. Discover now