1-Başlangıç

68.1K 2K 209
                                    

"Ya Ömer, gitsene başımdan!"

Altı yaşıma kadar annemin kadınlar günlerinde tanıştığım arkadaşlarımdan başka arkadaşım olmamıştı hiç. En yakın dostum Zehra ile evcilik oynayarak vakit geçirmekten başka bir şey yapmazdım. Diğer çocuklar da bize katılırdı ama Zehra başkaydı benim için. Bir de onun arkadaş olduğu Ömer vardı tabi.

Zehra mutlu olsun diye sürekli onu da oyunlara katmaya çalışırdım. O da her fırsatta beni çıldırtırdı. Ve tüm hayatımı alt üst eden o takıntım, beni çıldırttığı son günün armağanıydı bana.. Ya da.. Cezası mı demeliyim?

"Kızım aptal mısın sen? Oyuncak bebek o, uzamayacak saçları bir daha." dedi Ömer.Her zaman ki gibi beni sinirlendirmişti yine, kaşlarımı çatıp karşımdaki zeytin gözlü çocuğa baktım.

"Uzayacak, görürsün bak. Kuaförcüyüm ben, kesmem gerek."

"Sonra zırlayacaksın yine saçları kısaldı diye. Hem kuaförcüyüm denmez, kuaförüm denir."

"Her şeyi de bil zaten. Kuaförcüyüm işte!"

"İyi, ben de kuaförcüyüm. Getir diğer bebeğini de ben keseceğim."

"Erkekten kuaförcü mü olur akıllım? Berber onun adı." İşte şimdi keyfim biraz yerine gelmişti. Ömer'in bilmediği bir şeyi bulmuştum ve üzerine gitmeliydim.

"Bana ne, kuaförcü olacağım ben de." dedi Ömer inatla. Besbelli yine kızdırmak istiyordu beni. Kızdırsın ki kavga çıkarıp çabucak gidebilsin bu sıkıcı yerden..

"Ama hep kızlar gelir oraya." dedim damarlarıma yayılmaya başlayan kıskançlıkla. O, evciliklerde hep baba olurdu çünkü aramızdaki tek erkekti. Zehra ise hemen anne rolüne bürünürdü, tabi ben de onların biricik kızları olurdum. Ve kızların birinci görevi babalarını her şeyden ve herkesten kıskanmaktı benim için.

"Gelsin." dedi Ömer ve umursamazca omuz silkip bir bebek aldı eline. Saçlarını parmaklarıyla tarayıp şöyle bir baktı. Hiç anlamazdı bu kız oyunlarından biliyordum ama ne yapsındı? Gitmesi gerekiyordu ya buradan, yine kıskançlığımı kullanacaktı silah olarak.

"Ama o zaman başka kızların da saçını seversin." dedim bebeğin saçlarını okşayan Ömer'e, ıslanmış gözlerimle bakarak.. Ama Ömer bunun farkında bile değildi.

"Severim."

Bu umursamaz tavrına öfkelenmiştim. Aslında daha çok üzmüştü beni. Oyun da olsa babamdı ve sadece beni sevmeliydi. Bir baba, en çok kızını sevmeliydi! Sadece kızının saçlarını okşamalıydı!

"Anne! Ömer bana vuruyor!" diye bağırdım aniden. Ömer şaşkınca ve telaş içinde ayaklandı.

"Ya Yıldız, sen manyak mısın? Dokunmadım bile sana!"

Muhtemelen kıskandırdığı andan beri benden bir atak bekliyordu ancak aklındaki kesinlikle bu değildi. Vurmak değil de saçımı çekiyor falan deseydim keşke. Çünkü annesine bir söz verdiğini biliyordum; asla bir kadına vurmayacaktı.

"O kızların saçlarına dokunduklarına say!" dedim anın öfkesiyle..

Annelerimizi karşımda gördüğümdeyse yaptığıma çoktan pişman olmuştum. Ömer'in annesi Sevgi Hanım, oğlunun asla böyle bir şey yapmayacağını söyleyip onu göğsüne bastırırken, benim annem de kızının yalancılıkla suçlandığını düşünerek savunmaya geçmişti.

İki annenin birbirine girdiğini duyan diğer kadınlar koşarak gelmiş, onları makul olmaya davet ediyorlardı. Ömer ve ben şaşkın gözlerle onlara bakarken, Zehra korkudan annesinin eteklerine yapışmıştı. Diğer çocuklarsa hiçbir şey olmamış gibi oyunlarına devam ediyorlardı.

"Saçımı çekti falan deseydin olmuyordu sanki Yıldız."

"Nereden bileyim annelerimizin bu kadar abartacağını Ömer?"

Korkuyordum.. Yaptığım çok fena bir şeydi sonuçta. Bir yalan söylemiş ve iki insanın kavga etmesine sebep olmuştum. Ama nereden bilebilirdim ki? Abim bana gerçekten vurduğunda ve bunu anneme söylediğimde annemden azarı işiten hep ben olurdum. 'Kim bilir ne yaptın da vurdu abin sana?' der, odama kışkışlardı beni.

Asla bitmeyecekmiş gibi görünen tartışmanın sonu nihayet gelmişti. Sevgi Hanım, karşısındaki kadına olan öfkesiyle oğlunun kolunu sıkıca kavradı ve son kez karşısındaki kadına bakıp 'merak etmeyin, çok yakında taşınacağız böylelikle bir daha yüzümüzü görmek durumunda kalmazsınız' dedi. İşte tam o anda gözümden bir damla yaş süzüldü ve Ömer'le göz göze geldik. Annesinin elinden kurtulup yanağımdaki gözyaşlarını sildi minik parmaklarıyla.

"Üzülme, büyükler seslerini kocaman çıkardıklarında anlaşıldıklarını sanıyorlar, onlar da bir gün bağırmadan da konuşabileceklerini anlarlar bence." dedi.

"Ona mı ağlıyorum ben akıllım? Gidecekmişsiniz duymadın mı? Şimdi evcilikte kim baba olacak?" dedim hıçkırıklarımın arasından. Öyle içli ağlıyordum ki, annem dayanamayıp sarıldı bana.

"Taşınacağız, sadece evimiz başka olacak. Sen şöyle gökyüzüne doğru bir bağırdın mı duyar gelirim ben yine. Hem gökyüzünü herkes görür diyen sen değil miydin? Sen seslenince ben de bakarım, orada buluşur evciliğimizi kurarız." dedi Ömer. Gülümsedim hemen. Çocuk aklım çoktan kabul etmişti bu çözümü.

"Ama kuaförcü olmak yok, söz mü?" dedim olası bir aksiliğe karşı. Zira kıskançlığımın aklı fikri oradaydı.

Ömer söz verip gülümsedikten sonra etrafındakilerin bizi izlediklerini fark ederek annesinin yanına geçti. Kadınlardan biri, önce bana sonra da Ömer'e bakıp sıcacık gülümsedi.

"Gördünüz mü hanımlar, şuncacık çocuklar kadar olamadınız, pes doğrusu. Sizler de biraz makûl olunuz rica ederim." dedi ve ikimizi de yanına çağırıp aynı anda birer omzuna yatırarak kucakladı bizi. 

"Ömer, makûl olmak ne demek?" diye sordum fısıldayarak.

"Bilmem, çocuk olmak demek galiba." diye yanıtladı Ömer safça. Her şeyi bilirdi de şu eski kelimelerle arası pek iyi değildi. Yine de cümleyi düşünüp ne anlama gelmiş olabileceğini tartardı kafasında. Bunu yapmayı edebiyat öğretmeni olan babası öğretmişti ona.

"O zaman biz hep makûl kalalım." dedim gülümseyip. Ömer de benimle birlikte bir kez daha gülümsedi. Ancak ne ben bunun ona kurduğum son cümle olduğunu biliyordum, ne de Ömer bunun bana son gülümseyişi olduğunu biliyordu..


Merhaba🌸

Yine ben ama bu kez farklı bir hikâyeyle.. Isınmanız için üç bölüm üst üste atacağım 🎈

Umarım en az 'Doğu' kadar sevilir.. ⚡️

Her zaman ki gibi yorumlarınızı bekliyor olacağım. Neler düşündüğünüzü gerçekten çok merak ediyorum 🙈

Sonsuz sevgiler dilemeye başlayayım öyleyse

Şimdiden teşekkürler ⭐️

Asrın YıldızıDär berättelser lever. Upptäck nu